Yeni Türkiye’nin yeni ekonomik modeli: Devlet-endüstri ittifakı

Çin, uzun vadeli politikasının bir parçası olarak Afrika ve Avrupa’da çok önemli ittifaklar ve yatırımlar yaptı. Bu düzlemde Türkiye’nin Çin’e soğuk bakan dünyaya yeni bir mesaj vermesi gerekiyor. Türkiye, küresel pazarda oluşan boşluğu dolduracak organizasyonu yapar da dünyayı Türk malları ile tanıştırabilirse, bugün ekonomide yaşanan birçok konuyu yarın konuşmuyor olacağız.

2020 yılı, ilk günden itibaren dünyanın tamamını etkileyen olaylar silsilesi ile başlamıştır. Yangınlar, depremler, ABD-İran krizi ve en önemlisi de bugün devam eden Covid-19 pandemisi…

Pandemiye sebep olan virüsün ortaya çıkmasıyla birlikte bugün tüm dünyada etkisi yıllarca sürecek bir küresel ekonomik daralma ve sermaye hareketi görülmektedir.

Dünyanın uluslar üstü seyrettiği bu manzarada hisseler hızla el değiştiriyor, reel ekonomik göstergeler düşüyor, dünya genelinde perakendecilik ve hizmet sektörü (özellikle turizm) çok büyük bir talep yetersizliği ile karşı karşıya!

Dünyanın birçok ülkesinde küçük ve orta ölçekli firmalar iflâsa doğru giden bir sürecin içinde yer alırken, virüse bağlı birçok sektörde yaşanan küresel durgunluk, aynı zamanda işsizliğin de artmasına yol açıyor.

Virüs ne kadar erken durdurulabilirse, ekonomi de o kadar çabuk toparlanma sürecine girecek…

Gelinen son noktada Çin’in Bir Kuşak Bir Yol Projesi, bu virüs salgınından sonra en çok konuşulacak konulardan biri hâline gelecektir.

Peki, bu değişimde hangi alışkanlıkların yerini yenileri alıyor? Uzaktan eğitim, sanal para, e-ticaret…

Peki, 21’inci yüzyılda sağlık sektörünün stratejik rolünü nasıl görmeli? Genetik bilimini, teknolojik ürünleri, yerli gıdayı hangi modelle sürüklemeli?

***

Dünya bu virüs salgınından sonra birçok yeni alışkanlık kazanmış olacak. Büyük olasılıkla da bu yeni davranış biçimleri sürdürülebilir hâle getirilecek. Sürecin, dünyanın dijitalleşmesini tamamlama yönünde evrildiğini görmek zorundayız.

Türkiye bu sürece ivedilikle hazırlanmalıdır!

Türkiye, yeni dünyanın, “dijital sanayi” şeklinde adlandırılabilecek üretim merkezlerinden biri olabilir. Eğer bu süreci iyi okur ve doğru zamanlarda doğru hamleler yaparsa, Türkiye’nin çok açık şekilde yeni bir Asya mucizesi değil, “dünya harikası” olmasının önünde hiçbir engel yok!

Üstelik coğrafî bütün avantajlara da sahip bir Türkiye’nin virüs sonrasına hazırlanması gerekiyor.

***

Yeni düzende en önemli iş, kaynak bulmak!

Bulunan kaynaklarınsa üretim sahalarına aktarılması ve ihraç edilebilecek nihâî ürün yelpazesini mevcûdun en az 3-4 katına çıkarmak ciddî bir hamle olacaktır.

“Küresel ticarette hangi ürünlerin ihracatı azalmış, hangi ülkelerin ihracatı en çok etkilenmiştir?” tespitinin yapılması çok mühim! Türkiye, iç piyasada tüketilen hangi ürünlerin ithalatını durdurabilir? Sert bir piyasa müdahalesi ile üreticiler harekete geçirilirse, çok kısa zamanda cep telefonu, bilgisayar ve ilâç konusunda dünya standartlarında ürünlerle yerli tüketim yaygınlaştırılabilir. İlk adım olarak ithalat kısıtlamaları ile ürün geliştirme dönemi ve ardından ithalatı serbest bırakarak yerli ürünlerin rekabet gücünü arttırmak için takibinin yapılması bu konuda önemli bir yöntem olabilir.

***

Elbette haftalardır belirttiğimiz gibi tarım konusundaki çözümlemelerimizi gözden geçirmeliyiz. Çiftçiliğin teşvik edilmesi ve en küçük parsele kadar üretim yapanlara kişiselleştirilmiş çözümler sunabilecek esnekliği, yüksek tarım politikaları ile mümkün.

Tüm sektörler için sektör masaları; bu sektör masalarında ürün geliştirme politikaları geliştirilmelidir.

Yine tüm sektörler için ülke masaları kurulmalı! Bunların görevi pazar ve fırsat araştırması yapmak...

Kaynak tahsisi ve kaynakların etkin dağılımını gerçekleştirecek çok yeni kamu bankalarına da ihtiyaç duyulabilir. Buna da hazırlıklı olunursa zemin sağlamlaşır.

Mikrobiyoloji bölümlerinin elden geçirilmesi ve yeni yüzyılın tehditlerine karşı güncellenmesi, laboratuvarların, personel eğitiminin ve gerekli tüm akademik altyapının sağlanması da yeni düzenin gereklerinden…

Bir de PETKİM ve TELEKOM gibi stratejik kurumların kamulaştırılmasını şu an düşünmek mümkün görünmeli. Yerli ve millî teknoloji anlamında Bilim ve Sanayi Bakanlığı bünyesinde kurulan yeni birimlerin de bu anlamda kıymeti çok yüksek…

PETKİM gibi hammadde, ara mal, tarımdan sanayiye, sağlık sektöründen hizmet sektörüne birçok girdi üreten bir şirketin sanayi üretiminin hızlandırılması ve teşviki sürecinde etkin çalışmasını sağlayacak ciddî bir hamle olabilir kamulaştırma…

Ve yerli sosyal medya, yerli arama motoru, yerli uzaktan eğitim modeli… Küresel sermaye el değiştirirken, Türkiye’de servet biriktirme kültürünün de geliştirilmesi, bit teknolojilerine yatırımın teşvik edilmesi büyük yollar açacaktır önümüzde.

Bunun adına “Devlet-Endüstri İttifakı” demek mümkün…

Ekonomik kalkınmayı ve 21’inci yüzyılda önümüze çıkan fırsatı değerlendirmek, kişilerin ittifakına değil, kurumların ittifakına bağlıdır. Eğer sektörlerle devletin ilgili kurumları bir araya getirilebilirse, normatif ilkeler de uygulanabilir.

***

Üretim sürecinde en kıt kaynağın zaman olduğunu bilerek, gerekli beşerî sermayenin, girişimci rûhun ve pazarın buluşturulması ile Türkiye, önündeki bu fırsatı değerlendirmiş olacaktır.

Görünen konjonktürde Batı, korumacı bir politika izleyecek. Elbette pazardan çekilmeyecekler, ancak…

Ancak Çin, uzun vadeli politikasının bir parçası olarak Afrika ve Avrupa’da çok önemli ittifaklar ve yatırımlar yaptı. Bu düzlemde Türkiye’nin Çin’e soğuk bakan dünyaya yeni bir mesaj vermesi gerekiyor.

Türkiye, küresel pazarda oluşan boşluğu dolduracak organizasyonu yapar da dünyayı Türk malları ile tanıştırabilirse, bugün ekonomide yaşanan birçok konuyu yarın konuşmuyor olacağız.

Haydi, bu formülü hep beraber dizayn edelim!