Yeni Türkiye’nin uç hatları: Tovuz- Trablusgarp

Yeni Türkiye’nin kader çizgisi olarak beliren Tovuz-Trablusgarp hattı, Turan Yolunun açılması ve Kızılelma’nın Roma’ya ulaşmasıdır. Tovuz, Turan Yoludur, Trablusgarp Kızılelma... Tovuz hattı Çin Seddi’ni bir daha geçmek, Trablusgarp hattı ise İslâm’ı Papalığın merkezine bir kez daha taşımaktır.

HER doğum, bir sancının ürünüdür. Her şafak, bir gecenin yırtılış ve infilâkıdır. Sancı çekilecek ki doğum olsun, gece yırtılacak ki şafak söksün…

Türkiye yüz yıldır, tarih ve coğrafyasından kopuk yaşadı. Yüz yıl önce cetlerimizin İşkodra’dan Bakü’ye, Necid çöllerinden Galiçya’ya cihan çapında savruluşları, tarih ve coğrafyasından koparılmış bugünkü torunlarına, tarih öncesi kadar uzak ve müphem bir hatıra gibi görünüyordu.

Bu o kadar vahim bir durumdu ki, 16’ncı yüzyılda yaşamış Âşık Çelebi’nin, “Prizren’de doğanlar bellerinde divitle doğarlar, Vardar Yenicesi’nde doğanlar ise defter ü divanla” dediği Prizren ve Vardar Yenicesi’ninin yerlerini bırakınız gençleri, kalburüstü insanlarımız dahi bilmiyordu.

Yüz yıl bu hâfıza kaybı, bu mankurt hâli ve bu anomali ile yaşadık. Üç kıtada at koşturan, at değil nizam yarıştıran Osmanlı çocukları, binbir güçlükle Anadolu coğrafyasına tutunmuş, dünyadan el etek çekmiş, örtülü bir manda yönetimi altında yerle gök arasında yaşayıp gidiyordu.

O yaşıyordu ama birileri onun Osmanlı yani Türk ve Müslüman olduğunu unutmamıştı. En büyük korkuları, bu hâfızasız ve iddiasız kitlenin tekrar tarih ve coğrafyasını hatırlamasıydı. Bu hatırlayışın önüne geçmek için de onu içeriye kapatmak gerekiyordu, öyle de yaptılar. Dünyada emsâli görülmemiş sayıda terör örgütü üreterek üstümüze saldılar.

Korkanın korktuğu şeyle yüzleşmesi, kaçınılmaz bir hakikattir. Nitekim Batı da korktuğuna uğradı; yüz yıl iradesine ipotek koyduğu bu halk, nihâyet uyandı. Bu uyanış, 15 Temmuz ihanet girişiminin ardından geldi. Mankurt sürüsü hâline getirip bir asır uyuttukları bu millet, bir gecelik uyumadı ve uyunmayan bir gece, uykudaki yüz yıldan daha hayırlı oldu!

İçimizdeki Atlantik uzantılarının başlarını ezerek başımızı doğrulttuk ve tepemize geçirilmiş olan mankurtluk külâhından kurtulduk. Bu uyanış bizi tekrar kendi nehir yatağımıza döndürdü. Yani tarih ve coğrafyamıza…

Atlantik çıkarlarının maşası olan FETÖ’yü zindanlara gömdük, PKK’yı hendeklere. Başımızı sınırdan dışarı uzatır uzatmaz da cetlerimizin mücadele iklimine adım attık. Yavuz’un Memluk ordusunu yendiği Mercidabık’a CIA’nın en seçkin örgütü olan DAEŞ’i gömdük. Bu dışarı çıkış hepimize Cerablus, Bab ve Azez gibi eski Osmanlı beldelerini yeniden hatırlattı.

Mercidabık, DAEŞ’in kendisine bir mit ve masal uydurduğu mekândı. DAEŞ, kendi varoluş sebebini Mercidabık’a özel bir kutsiyet vererek yüceltiyordu. Ancak Atlantik ekseninden bir ihânetin şokuyla kopan Yeni Türkiye, Mercidabık’ı DAEŞ’e ve onu kuranlara mezar etti!

Böylelikle Mercidabık, beş asır sonra bizi Yavuz Sultan Selim’in rûhâniyeti ile buluşturdu. Bu rûhânî buluşma o kadar önemli ve o kadar özel mesajlar içeriyordu ki...

Bu yüzden Mercidabık’ı yüz yıl aradan sonra vesâyet ve mandacılıktan kurtuluşun şerefine “Yeni Türkiye” ekseninin nirengi noktası yaptık!

Önemli olan, nirengi noktasını tespit etmektir. Bu tespit gerçekleşince hangi yönlere doğru genişleyeceğiniz, artık bir zaman ve imkân işidir. Yeni Türkiye bu nirengi noktasından çıkarak biri doğudan kuzeye, diğeri batıdan güneye iki hat üzerinde ilerlemeye başladı.

Mercidabık nirengi noktasından batıya doğru giden hat, kara boyunca Afrin ve İdlib’i içine alarak Akdeniz’e indi. Akdeniz’de Mavi Vatan’ın güney ortay hattını izleyerek Libya Mavi Vatan sularını geçip Trablusgarp’a dayandı.

Doğuya doğru giden hat ise Tel-Abyad ve Resulayn üzerinden Irak’a girdi ve Irak’ın en doğusundaki Hakurk’ta durdu. Daha doğrusu, buraya kadar belirgin bir hat çizen bu yol, fiilî olarak olmasa bile hissî olarak Tebriz’e uzandı. Tebriz’in güneyinden ilerleyerek Nahcivan, Dağlık Karabağ ve oradan da Tovuz’a dayandı!

Evet, bu iki hattın uç noktalarını tespit ettikten sonra, sözü tekrar Mercidabık nirengi noktasına getiriyorum!

Mercidabık noktası, bizi beş asır sonra Yavuz Sultan Selim Han’ın ufkuyla birleştirdi. Sultan Selim Han’ın rûhâniyeti, Yeni Türkiye’nin izleyeceği yolun kader çizgisidir aslında. Nasıl bir kader çizgisidir bu? Fetih ve müjdelerle ilerleyecek bir kader çizgisi…

Buna göre Yeni Türkiye, Yavuz Sultan Selim Han’ın ordusunu kışlattığı Karabağ’ı, Azerbaycan ile birlikte Ermenistan’dan alarak Turan Yolu üzerindeki yol engeli olan Ermenistan’ı oyun dışı bırakacaktır. Karabağ’ın geri alınışı, Tebriz’in kendi kimlik ve aidiyetine dönüşünün önünü açacaktır. Bu da “Bütöv Azerbaycan” idealinin gerçekleşmesi demektir.

Çünkü Yavuz Han, Tebriz’i alarak Karabağ’a geçmişti. Bu da Tebriz-Hakurk ve Tebriz-Nahcivan arasındaki hissî hattın gerçek hatta dönüşmesi demektir.

Gelelim Mercidabık’ın batısından Trablusgarp’a giden kader çizgisine…

Malûm, Sultan Selim Han, Mercidabık’tan sonra Mısır’ı fethederek Hilâfet emânetini Memluklerden alarak Osmanlı Hanedanına getirmişti. Mısır’ın fethi Yavuz Han’a, Hicaz’ı ve Hicaz bölgesinin kutsal beldeleri olan Mekke ve Medîne’yi de ihsan etmişti...

Bu demektir ki, Akdeniz hattından Trablus’a giden yol, önünde sonunda Mısır’ı geri getirecektir! Cenâb-ı Hakk’ın asâsı olan bu millet, Mısır’daki firavunun boynuzunu o asâ ile mutlaka kıracaktır.

Mısır’ın geri dönüşü, bize Hicaz’ı yani tümüyle Arabistan’ı temin edecektir.

Peygamber Efendimizin mübarek ayaklarına bağrını yol eden o topraklarda ne emirlikler kalacak, ne Suudlar. Yeni Türkiye yeniden “Hâdimü’l-Harâmeyn” olmak şerefine erişecektir.

Bu safhada yani Mısır’ın geri dönüş merhalesinde, adı ne olursa olsun, Yeni Türkiye, Hilâfet sancağını yeniden yükseltecek ve kutsal topraklardaki Atlantik kuklası rejimleri tarihin çöplüğüne atacaktır.

Trablus, Kanûnî Sultan Süleyman devri demektir. Süleyman Han da Avrupa fatihi olduğuna göre, Hilâfet sancağını yeniden devralan Yeni Türkiye, Balkanlar ve Avrupa’da yeniden en büyük güç olacaktır. İki kez kuşattığımız Viyana’yı bu kez nüfûzumuzla geçecek ve Avrupa’nın kalbine gireceğiz. Trablus üzerinden yürüyen donanmamız yeniden İtalya, Fransa ve ispanya kıyılarında görülecektir.

Yeni Türkiye’nin kader çizgisi olarak beliren Tovuz-Trablusgarp hattı, Turan Yolunun açılması ve Kızılelma’nın Roma’ya ulaşmasıdır. Tovuz, Turan Yoludur, Trablusgarp Kızılelma...

Tovuz hattı Çin Seddi’ni bir daha geçmek, Trablusgarp hattı ise İslâm’ı Papalığın merkezine bir kez daha taşımaktır.

Vesselâm…