Yeni normal: İnsan-Yaratıcı dengesi

İnsan-doğa dengesinin bozulmasının asıl nedeni, insan-Yaratıcı dengesinin bozulmuş olmasıdır. Öncelikli olarak insan-Yaratıcı dengesi düzeltilmeye başlanmalı. Bu başarıldığında, insan-doğa dengesi de düzelmeye başlayacaktır.

FİZİKÎ ve rûhî bakımdan donanımı en üst seviyede olan varlık, insandır. İnsanın fizikî bakımına dikkat ettiği kadar rûhî bakımına da dikkat edildiğini söylemek güç. Doğuştan sahip olunan temel özellikler belli bir uyum çerçevesince işlerken ihmâl edilen hâller, olumsuz olarak insana geri dönüyor.

Covid-19 öncesi ve şimdiki günlük hayata bakıldığında farklılıklar ortadadır. Maskesiz hâne dışına çıkılmıyor, salgınla patlayan yaş ayrımcılığı zihinlere kazındı, virüs küreselleşmenin izini sürüyor, sosyal mesafe korunuyor, beş on kişi bir araya gelerek kalabalık oluşturamıyor, pazarlara fazla gidilmiyor, paralar fazla kullanılmıyor, toplu hâlde ibadet sosyal mesafe çerçevesince yapılıyor ve evde kalınıyor…

Öğretim uzaktan yapılıyor. Resmî toplantılar sosyal medya ya da özel programlar üzerinden devam ediyor. Dijital teknoloji insanın en büyük yardımcısı oluyor…

Bu ve benzeri durumlar ülkelere göre değişiklik gösteriyor. Şimdi doğru görülenler gelecekte işe yaramayabilir; hepsini, her şeyin ilâcı olan zaman gösterecek.

Peki, “Neler oluyor ve neler olması gerekiyor?” sorusunun yanıtlandığı bilimsel çalışmalar objektif ve eşit bir şekilde devam ediyor mu? Doğru sorular sorulup doğru cevaplar aranıyor mu?

Kolera, çiçek, tifüs, Asya gribi, veba, HIV/AIDS, İspanyol gribi, ebola ve SARS-CoV gibi salgın hastalıkların kaç tanesinde insanlığın istediği sonuca ulaşıldı? Kuş gribi, domuz gribi, SARS-2003, MERS-2012 ve Zika-2015 yakın dönemde insanlığın peşini bırakmayan diğer salgın hastalıklardan… Ayrıca 2003 yılına kadar da Koronavirüsler araştırılmaya bile başlanmadı.

Görünen o ki, bu tür salgınlar bitecek gibi durmuyor. Ancak artarak devam etmesi normal değil! En azından olması gereken en uygun değerde seyrine ve insan fıtratına uygun devam etmesi gerekiyor.

Evrende şu an itibariyle insan ve insan türünün yaşayabildiği yegâne yer, Dünya olarak görülüyor. Dünya’da canlılığın ve hayatın devamı için belli ölçülerle gıda, ürün ve hayat şatları bulunuyor. İnsanlar bunu dengeli kullandıklarında sorun görünmüyor. Ancak olanlar bunun tersi yönünde…

Göçmen kuşların seyahat güzergâhı insanın bulaşık eli ve çevreye anormal müdahalesi sayesinde değişiyor. Virüs ve patojenler bu sayede farklı bölgelere taşınıyor.

Akarsu kenarlarına, doğanın normal dengesini bozacak şekilde yapılaşma artıyor, karayolu ağları bütün dünyada genişliyor, şehirlerin istenmedik düzeyde büyümesiyle ormanlar parçalanıyor ve organik korozyon gibi nedenlerle mekânsal ve mevsimsel değişimler yaşanıyor…

Bütün dengeler bozuluyor. Bozulan dengeyi yeniden sağlamak şart oldu! Çevre ve doğa kendisini muhafaza etme derdine düştü.

İnsan ise bu dengeyi bozma yönünde etkin rol oynuyor. Bilim ve teknolojinin insanlığa, çevreye ve doğaya yararlı ve zararlı olmak üzere iki yönü vardır. İnsanlık faydalı yönü tercih etmeli ve dengeye uygun yolu tercih etmelidir. Savunma sanayii ve silahlanmaya harcanan bütçelere bakıldığında böyle bir durum görünmüyor.

Sipariş üzerine üretilen ve taşıyıcı annelerin ürettikleri bebekler, sperm bankasına terk edilmiş, senelerce tüplerde bekletilmiş, babası ve annesi bilinmeyen nesillere kapı aralanmış durumda.

Bilimin ortaya koyduğu her ilâca “kobay” olarak kolayca atlamak moda olmuş, insan dengesine uygun olmayan ilâçlar normalleşmiş durumda. Neyse ki, son yıllarda antibiyotik kullanımı kontrol altına alınarak doğru bir adım atıldı. 

Yetenek, mizaç, yatkınlık, karakter, dış tesirlerden etkilenmemiş hâller, istikamet ve selâmetin kastedildiği güzergâhın göstergesidir. İnsan bu uğurda yol almalıdır. Diğer bir ifadeyle; çevre, doğa ve fıtrat üzere bir hayat sürmek, normalleşmenin olmazsa olmazlarıdır. Bu nereden başlamalı ve nasıl olmalıdır?

Tabiat, aslında bozulan dengesinin düzeltilmesi için insanlığa en doğal hakkı olan tepkisini veriyor. Kabul edilmeli ki, “insan-doğa dengesinin bozulduğu” ifadesi pek çok kişinin diline pelesenk olmuş durumda. Peki, bunca bilim, teknik ve gelişmişliğe rağmen denge neden bozuldu? Asıl sorun, bunun kaynağını bulmak değil midir?

İnsan-doğa dengesinin bozulmasının asıl nedeni, insan-Yaratıcı dengesinin bozulmuş olmasıdır.  Öncelikli olarak insan-Yaratıcı dengesi düzeltilmeye başlanmalı. Bu başarıldığında, insan-doğa dengesi de düzelmeye başlayacaktır.