Yeni maarif müfredatı ve gençler (1)

Takva duygusuna sahip gençlik kıymetlidir. Kur’ân-ı Kerîm’de gençliğinden övgüyle bahsedilen zatların tamamının takva sahibi kimseler olduğu açıktır. Bu durum bizlere, gençliğin mücerret bir fazilet olmadığını, takva ile birleştiği takdirde Allah Teâlâ katında makbul bir vasıf olduğunu göstermektedir.

İNSANOĞLUNUN hayat safhalarından biri olan gençlik, Kur’ân-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde önemle vurgulanmış ve gençlerin ne şekilde yetiştirilmesi ve nasıl bir hâl üzere olmaları gerektiği açıkça beyan edilmiştir.

Gençken yapılan amellerin ve gösterilen hassasiyetin yaşlı kimselerin amel ve hassasiyetleriyle bir olmayacağı ve gençliğinde bu hassasiyetlere sahip olanlara ihtiyarlıklarında da aynı ikramda bulunulacağı müjdelenmiştir. Bu hakikat, Kur’ân-ı Kerim’de Hazreti Yusuf örnekliğinde şöyle beyan olunmuştur: “O (Yûsuf) kuvvetlenme çağının sonuna ulaştığında, Biz ona büyük bir hikmet ve önemli bir ilim verdik. İşte Biz o muhsinleri böyle mükâfatlandırırız!”

Gençlikle alâkalı bu husus bir başka ayet-i kerimede, durumu kötülenen insan sınıfı bahis mevzuu edildikten sonra, istisna tutulan kimselerin faziletiyle beraber şöyle beyan edilmiştir: “Lâkin o kimseler ki (genç ve sıhhatli oldukları dönemlerde) iman etmişlerdir ve salih ameller işlemişlerdir. İşte onlar için kesilmeyen pek büyük bir mükâfat vardır.” (Yûsuf, 22)

İslâm’ın ilk tebliğ edildiği yıllarda, dini kabul edenler arasında gençler önemli bir yer tutmaktadır. Gençler dinî, ilmî, askerî, idarî, siyâsî, sosyal alanlarda çok önemli görev ve sorumluluklar üstlenmişler ve önemli devlet görevlerinde bulunmuşlardır. Günümüzde bir arayış içerisinde olan ve yön bulmak isteyen gençlere değer verilmeli, gençlerle yeterince ilgilenilmeli, Kur’ân ve Sünnet’te gençlikle ilgili ifade edilen değerler onlara öğretilmeli, Kur’ân ve Sünnet’ten örnekler sunulmalıdır.

İnsan hayatı dünyada doğum ve ölüm arasındaki belirli ve sınırlı bir zaman diliminden ibarettir. Dünyadaki bu sınırlı insan hayatı ise çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerini kapsamaktadır. Böylesi dönemlerin seyriyle değişkenlik arz eden insan hayatı, doğan, yükselen ve batan bir güneş gibidir. Fakat her insanın her evreyi yaşaması garanti değildir. Kimi insanlar daha çocukluğunda gözlerini hayata yumarlar. İnsanların kimisi gençliğini bile yaşayamadan hayata veda ederler. Kimileri de yaşlanıp ömrün en düşkün çağına ulaşırlar (Nahl, 70).

Gençlik, hayatın baharıdır. Gençlik emanettir ve büyük bir nimettir. Gençlik, insan hayatının en önemli, en görkemli ve en verimli zamanıdır. Gençlik, sapmaların en yoğun olduğu, kaymaların en çok yaşandığı zaman dilimidir. Allah, gençliğe büyük önem vermiş ve peygamberlerin şahsında beşeriyete yön vermiştir. Bu güzin ve seçilmişlerden Hazreti Yûsuf, Hazreti İbrahim, Hazreti İsmail ve Hazreti İsa gibi peygamberlere genç yaşta risalet görevi yüklemiştir.

Kur’ân’da bu gençlerden Hazreti Yusuf, gençliğini Allah (cc) yolunda harcamış, genç yaşta takva libasını giymiş, iffetini korumuş örnek bir şahsiyet olarak; Hazreti İbrahim genç yaşta şirk düzenine karşı çıkan, putları kıran, inancı uğruna ateşe atılan biri olarak; Hazreti İsmail, Allah (cc) yolunda canından olmayı kabullenmiş bir kişilik olarak; Hazreti Musa, Firavun’a başkaldıran, terk-i diyar eden, zulmü kabullenmeyen bir genç olarak aktarılmaktadır.

Kur’ân’da Allah’a kurban sunan Habil, zalim yönetimden kaçıp mağaraya sığınan Ashab-ı Kehf de anlatılmaktadır. Kur’ân’da sadece iyi genç örnekler değil, kötü genç örnekler de anlatılmaktadır.

Takva duygusuna sahip gençlik kıymetlidir. Kur’ân-ı Kerîm’de gençliğinden övgüyle bahsedilen zatların tamamının takva sahibi kimseler olduğu açıktır. Bu durum bizlere, gençliğin mücerret bir fazilet olmadığını, takva ile birleştiği takdirde Allah Teâlâ katında makbul bir vasıf olduğunu göstermektedir.

Buna göre takva hassasiyetine sahip gençlerin faziletli olduğu, yapacakları amellerin mükâfatının ve ecirlerinin bol olacağı ve kendilerine ihtiyarlıklarında da ihsanda bulunulacağı anlaşılmaktadır. Nitekim konuyla ilgili hadis-i şeriflerin, ulema ve sulehanın beyanlarının ortak noktası da takvadır.

Gençlerle ilgili onca övücü beyanın sonunda, Peygamber Efendimizin (sas), “Ümmetimin helâki, Kureyş’ten birkaç gencin ellerindedir” hadis-i şerifini de unutmamak gerekir.

Meshe uğrayan İsrailoğullarının gençlerinin maymuna çevrildiğinin ifade buyurulmuş olması ve Hazreti İsa’ya cephe alan azgın kesimin genç bir kadrodan teşekkül etmiş olması da gençliğin hangi şartlar muvacehesinde makbul olduğu konusunda mühim ayrıntılar olarak göz önüne alınmalıdır.

(Devam edecek…)