YILBAŞI vesilesiyle
oluşan tatil için yapılan kısıtlama öncesi fırsatı olanlar sahil kenarı, yayla,
köy, kasaba ya da şehirden uzak kırsala gittiler. Tabiî imkân ya da fırsatı
olmayanlar şehirlerde ve bulundukları ikâmetlerinde kısıtlamaya göre üç günü
evlerinde geçirecekler. Son bir yılı aşkın süredir küresel pandemi sebebiyle
hayatımızı izolasyon ve hijyen kurallarına göre yaşamak zorunda kaldığımız için
birçok kişi ihmâl ettiği köy/bağ evi gibi yerleri yeniden ihya etti. Bu
vesileyle bir şekilde tabiatla iç içe olma imkânı bulmamıza rağmen tabiatın
bıraktığımız gibi devam etmediğine şâhit olmaktayız.
Nostaljik
hatıraların tekrarlanmamasının çok ötesinde bir üzüntü ve tehdit ile karşı
karşıya olduğumuzu, hayatın yavaşladığı bu kısıtlama günlerinde daha çok hissediyor
ve gözlemliyoruz.
Büyüklerimizin
karlı ve soğuk kış ayları için çevresel bir doğal dezenfeksiyon işlevi
gördüğünü anlatan “Kış, mikrobu kırar” sözleri vardı. Aslında tam da virüsler
ya da hastalıklara sebep olan mikroorganizmaların azalması için karlı, buzlu
kış günleri doğanın bize bir hediyesiydi.
Doğa
her yıl kendisini resetliyor ve bir yandan da kışın örtüsü ile bizleri biraz daha
stabil olmaya zorluyordu. Tabiî ki ulaşım imkânlarının kışa rağmen kolay olması
ve mekânların kolayca ısıtılabilir olması, doğanın bizim için düşündüğü
dinginliği görmezden gelmemize sebep oluyordu. Ancak ve ancak, insanoğlu olarak
gezenimizdeki aşırı hareketlilik ve tahribat, ekosistemin doğal döngüsünü geri
dönülemez bir şekilde bozmaya başladı. Maalesef iklim koşullarının eskiye göre
çok değişmesinden dolayı son derece kurak bir kış yaşıyoruz. Hem yağmur, hem de
kar yağışları mevsim normallerinin çok gerisinde kalmakta.
Her
yeni yıl geldiğinde bir önceki yılın muhasebesini yapmak ya da resmî ve ticârî
işler için bazen gereklilik veya zorunluluk olsa da kamusal ve sosyal hayata
dair değerlendirmeler geleneksel olarak yapılmaya devam ediyor.
Hıristiyan
inancı için Noel Bayramı ve Christmas tatili ayrı bir önem ve anlam taşıyor
elbette, ancak bizler ya da dünya geneli için Milâdî takvim yılının bitip
başlamasından yani bir sene-i devriyeden ibaret sadece. Diğer yandan, yeni bir
yıl gelmesinden dolayı yılbaşı sebebiyle tebrikleşmek ve iyi dilekleri
paylaşmaksa gelenekselleşmiş durumda.
Dolayısıyla
hayatımızın bir ölçüsü olarak yaşımızı ifade eden iş, eğitim ve
çalışmalarımızda dönemsel olarak başarı, hedef ya da süreçlerimizi ölçmemizi
sağlayan zaman dilimi olarak yeni yıla dair çeşitli güncellemeler yapıyoruz.
2020’ye
dair en çok hatırladıklarımızı düşünsek elbette her birimiz için öne çıkan
başlıklar farklı olabilir. Ancak hepimizin ortak başlığı herhâlde Koronavirüs
sebepli küresel salgın ve ona bağlı olarak yaşamımıza yansıyan değişikliklerdir.
Korona’ya bağlı ekonomik ve sosyal sorunlar gündemimizi o kadar çok baskı
altına aldı ki ne çevre olayları, ne iklim değişiklikleri, ne de dünyanın
farklı yerlerinde yaşanan sıkıntılar eskisi gibi gündemimizde hak ettiği yeri
bulmakta.
Bugün
yaşadığımız güncel sorunlar ve kısa vadeli zorluklar dikkatimizi dağıtmaya
devam ederse, gezegenimizin bizim için virüslerden daha zorlu sürprizlerinin
olması kaçınılmaz. Susuzluk ya da kıtlıklar gibi tüm dünyanın üretim gücünün
çok üzerinde sorunları yaşamamak için pandemi üzerine yakalanan küresel uyum
muhakkak sağlanmalıdır.
Koronavirüs
tüm devletleri ve milletleri, ortak tehditlere karşı nasıl birlikte mücadele
edilmesi gerektiği konusunda bir anlamda terbiye etti. Bugün acil olarak tüm
dünyanın uygulamaya koyduğu salgına karşı tedbirleri önümüzdeki yıllarda
küresel iklim değişikliği, küresel barış ve küresel terörizm gibi konularda tüm
dünya için kılavuz niteliğinde olabilir.
Küresel
birlik konusunda ilginç olan bir husus da, DSÖ’nün BM’den çok daha etkili bir
şekilde ortaya çıkması oldu. Çünkü salgın konusundaki tedbirler doğrudan
insanların sağlığını etkilemekte ve devletleri de turistik, ticârî ve
diplomatik faaliyetlerinde tecrit edilmekle tehdit etmekte. Madem alınan
kararlara uyulmaması durumunda ülkelerin tecrit edilmesi gibi yaptırımlar
etkili oluyor, o zaman küresel iklim değişikliği, çevre kirliliği, gıda
güvenliği konularında da ülkeleri baskı altına alacak kararların uygulanması da
gayet mümkün. Esas olan, bu konularda küresel tehlikenin boyutu konusunda tüm
ülkeleri ve dünya kamuoyunu ikna edecek verilerin paylaşılması ve gezegenimizi
koruyacak gerekli kararların alınması…
Aksi
hâlde her yılbaşında bir önceki yıla göre büyümekte olan sorunlarımızı teyit
eder ama hiçbir tedbir almayarak sonraki yıllara ihanet etmeye devam ederiz.
Diğer
yandan, küresel iklim değişikliği geri dönülemez noktayı aştıktan sonra artık
tüm dünyanın birlik olmasının da hiçbir anlamı kalmayacaktır.
Bu
vesileyle 2021 yılının gezegenimize, ekosistemimize, tabiata, dolayısıyla tüm
insanlığa, milletimize ve ümmetimize hayırlar getirmesini temenni ederim.