FUTBOL maçında oyunculardan birinin vurduğu top, bazen beklenmedik şekilde rakibe çarpıp geri döner ve kendi kalesine girer.
İstenmeyen gol.
Tramp ve yanlılarının Baydın’a ileri yaşından dolayı yaptıkları bütün eleştiriler, şimdi geri döndü ve takımın kendi kalesine gol olarak kaydedildi.
Baydın adaylıktan çekilince, ondan çok da küçük olmayan Tramp, yeni Demokrat Parti adayının karşısında “dede” gibi görünmeye başladı.
Tramp 78, Kamala 59 yaşında.
Kimmiş yaşı ileri olan?
İkisinin arasında 19 sene fark var. Baydın’la Tramp arasındaki fark ise sadece üç yaştı.
*
Bizde ahali emeklilikte yaşa takılmıştı. Yıllarca gündemin ana konularından biriydi.
ABD’de ise Baydın, başkanlıkta yaşa takılıp adaylıktan çekilmek zorunda kaldı ve kendini emekliye ayırdı.
Aday olmasa da hâlâ başkan. Hattâ “Sayın Başkan”.
Birkaç ay daha o koltukta oturacak.
Seçimden sonra görevi hemen devretmeyecek. Ocak ayına kadar vakti var.
Baydın 2025’in ilk ayının sonuna doğru gözyaşlarıyla veda edecek. Gözyaşı dökeceğini düşünmemizin sebebi, adaylıktan zorla vazgeçmesidir. Kendine kalsa, mutlaka aday olmalıydı, çekilmeyecekti.
Baskılara dayanamadı. Kendi taraftarları bile “Yetti gari” dediler. O da kitlenin talebi doğrultusunda hareket etmek zorunda kaldı ve adaylıktan ayrıldığını açıkladı.
Eski başkan olarak Baydın’ın seçilecek yeni başkana görevi devredeceği tarihe kadar işler kilit. Seçim süreci başladığı günden itibaren ABD’de devlet aygıtı rölantide çalışıyor.
Kim neye göre pozisyon alacak, ona karar vermek için “Hangi başkana göre davranmak daha avantajlı olur?” sorusuna cevap bulmak gerek.
Neredeyse, her Amerikalı için geçerli bu.
*
Dünyanın her tarafında şu sıra “Hangisi seçilirse bizim için daha iyi olur?” sorusu revaçta.
Uzak yakın, küçük büyük, dost düşman her ülkenin ABD ile bir şekilde ilişkisi var.
Oradaki seçimi göz ardı edecek, yok sayacak lükse sahip değiliz maalesef. Hangisi seçilirse seçilsin fark etmez. ABD her zaman emperyalisttir, baskıcıdır, çıkarcıdır ama iki aday arasında bir mukayese yapmanın da bir sakıncası yok.
Tramp kötü. Kamala daha kötü.
Tramp dengesiz, kaba saba; ne yapacağını kestirmek zor.
Fakat en azından birkaç iyi tarafı var.
Meselâ ABD’nin çok uzak yerlerde asker bulundurmasını hoş karşılamıyor. “İçeriye dönelim, işimize bakalım, gereksiz masrafları kısalım, ülkemizi büyütelim” derdinde.
Ukrayna Savaşı’nı bir gün içinde durdurabileceğini, Ukrayna’ya askerî yardımı hemen keseceğini söylüyor.
İsrail’i daima destekleyeceği açık ama savaş yanlısı değil. Netanyahu’yu sevmediğinin de cümle âlem farkında.
Bizim Rusya’dan S400 savunma sistemi almamızı da haklı bulmuştu.
Kamala’da bu bakış açılarını göremeyiz.
Filistin’de sivillerin öldürülmesine karşı olduğunu biliyoruz, o kadar.
İçinde bir gram olsun insanlık kalmış biri, zaten bu düşünceye sahiptir.
Karnelerine bakınca görünen budur ve sadece bir veya birkaç puanlık farkla da olsa Tramp’ın bizim için daha iyi olacağını söyleyebiliriz.
Bir de Tramp’ın bizim Reis’e karşı saygılı davrandığını ekleyelim son not olarak.
Biliyoruz ki bazı devlet başkanlarının kolunu tutup kendine çekiyor, dengesini bozuyor. Bazılarının kulağı dibinde bağırıyor. Kimini azarlıyor, kiminin ensesine tokat atıyor. Fakat Reis ile buluştuğu zaman, hareketlerine dikkat etmek zorunda hissediyor kendini. Bu da önemli bir ayrıntı olsa gerek.
Oradaki seçimde biz oy kullanacak değiliz elbette. Kimin seçileceğine ABD seçmeni karar verecek. Kamala da seçilebilir. Günden güne popülaritesi artıyor. Rekor bağışlar topladı.
Onun Türkiye’ye nasıl bakacağını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı nasıl davranacağını bilmiyoruz.
Bir bakmışız ki İtalya Başbakanı Meloni gibi davranıyor. İşte o sürpriz olur.
*
Benim gönlümdeki ABD Başkanlığı için en uygun aday Klınt Estvut.
Fakat yaşı Baydın’dan da ileri olduğu için bir diğer adayı tercih etmek gerekir. O da Mel Gibsın.
Seçilmesi mümkün olsa, İsrail saldırılarını bir saat içinde durdurur, bir hafta sonra ortada Netanyahu diye bir şey kalmaz.
Bu kanaat, filmlerindeki rollerin etkisiyle oluşmuş değil, tamamen gerçek hayattaki tavrından dolayı.