ÇİN Halk
Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan konusunda yürüttüğü ve sadece Sincan Uygur Özerk
Bölgesi üzerinden değil, âdeta bütün dünyada Uygur Türk’ü avına çıkarak
tarihten de, gelecekten de Asya’daki Türk medeniyet varlığını silmek arzusu
biliniyor. Bu noktada Tacikistan ile Pamirler üzerinden yaşadığı gerilim hâd
safhada olsa da Tacikistan’ın da ÇHC’nin borç tuzağına düşen ülkelerden biri
olduğunu belirtmeliyiz. Bu konuda Suzanne Levi-Sanchez’in “lowyinstute.org”
adlı web sitesinde yayınlanan “Çin’in Tacikistan Hamlesi: Partner mi, Efendi
mi?” başlıklı yazısının bazı kısımlarını arz etmeliyim:
“Çin’in Pamirlerdeki varlığı ve faaliyetleriyle ilgili bölgede 10 yıldan
uzun zaman önce başlayan olumsuz yorumlar, yerini Çin’in sınır bölgesini ele
geçirdiğine dair zehir zemberek söylentilere ve iddialara bıraktı. Tacikistan
yönetimi, Çin sınırındaki Pamir bölgesi Murgab’da bulunan Dağlık
Bedahşan eyaletinden bir toprak parçası hediye ettiğinde birçok kişi Çin’in
niyetleriyle ilgili en korkunç kâbuslarının gerçekleştiğini düşünmüştü.
Tacikistan’ın Çin’e 1,2 milyar dolar borcu olduğu söyleniyor. Bu rakam,
ülkenin 2,9 milyar dolarlık dış borcunun neredeyse yarısı. Tacikistan yönetimi,
borcun bir kısmını ödeyebilmek için 2011’de, Tacikistan Pamirlerinin bin 158
kilometrekaresini Çin’e veren bir anlaşma imzalamıştı. 2019’un sonlarında da
aynı bölgede kâr getirme potansiyeline sahip bir gümüş madeninin haklarını
Çin’e verdi. Bunların ikisi de Tacikistan’daki yeni bir Çin askerî üssünün
yakınında bulunuyor. Çin’in Tacikistan’dan aldığı arazi ve kaynaklarla birlikte
bu üs, Çin’in bölgedeki askerî ve güvenlik varlığında belirgin bir artışa
işaret ediyor.
Rusya da durumu dikkatle izliyor ve bölgede geleneksel olarak kendisine ait
olduğunu düşündüğü koruyucu ve güvenlik gücü rolüne Çin’in el uzatmasından hiç
memnun değil. Aslında, Rusya’nın etkilediği veya desteklediği sosyal medya
kampanyası, Pamirleri orantısız olarak etkileyen borç tuzağı kredi
uygulamaları ve Çin’in bölgeye yatırımının artması karşısında Rusya’nın duyduğu
hoşnutsuzluğu vurgulama stratejisinin parçası gibi görünüyor.
Çin’in gelişmeye başlayan güvenlik aygıtına ek olarak, Çin kamyonları ve
ticareti de bölgedeki alanlara akarak yolları dolduruyor. Ayrıca bölge
genelindeki daha büyük Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında, Çin, bölgeye trafik
kameraları kurdu, hükûmet binalarının onarımını ve yeniden inşasını finanse
etti ve Tacikistan’da çok sayıda yol ve tünel inşâ etti. Yaklaşık 65 bin
kilometrekarelik bu alan neredeyse Sri Lanka büyüklüğünde. Ya da başka bir
şekilde ifade edersek, Lübnan'ın 6 katı büyüklükte ve Bedahşan’da sadece yüzde
3’ü tarıma elverişli Tacikistan-Afganistan sınırının her iki tarafında 350 bin
kişilik bir nüfusa sahip. Fakat mineral potansiyeli bulunan madenler bakımından
zengin olmasıyla biliniyor ve yontulmamış yarı değerli ve değerli taşlarıyla
ünlü. Çinli kaynaklara göre sadece Tacikistan’ın yaklaşık 145 tane altın
yatağı bulunduğu söyleniyor.
Aynı zamanda hem Tacikistan’ın Dağlık Bedahşan bölgesinde, hem de
Afganistan’ın komşu Bedahşan bölgesinde birçok kişi Çin’in desteğinin
memnuniyetle karşılandığına dikkat çekiyor. Çin Hükûmeti, yerel liderlerin
oğullarına burs veriyor, üsleri ve kalkınmayı finanse ediyor ve sınırın her iki
tarafındaki yönetimlerden çok az karşılık talep ediyor. Çin, 2015’ten beri
Tacikistan ve Afganistan’da (nihayetinde kamuoyuna açıklanan) gizli üsler
geliştiriyor, sınır boyunca ortak tatbikatlar yapıyor, istihbarat paylaşıyor,
ortak keşif operasyonlarına katılıyor ve ülke içi ordu ve polise askerî ekipman
ve güvenlik ekipmanı satıyor ya da sağlıyor.
(…)
Şu anda Çin, Tacikistan’da kalkınma finansmanlığı, ekonomik yatırım,
güvenlik varlığı ve ortaklık konularında Rusya, ABD ve AB’yi geride bırakıyor.
Yakın gelecekte değişecek olan şey, Rusya-Çin ilişkileri ve birbirlerinin
nüfuzunu sarsmak veya itibarsızlaştırmak için kullanacakları taktik ve
mesajlar.
Bunun nasıl son bulacağı ve Çin’le Rusya’nın bölgede ABD ve AB’ye karşı
koymak için ortak mı olacağı, yoksa birbirleriyle yarışmaya mı
başlayacağı, bir süre için bölgedeki olayların gidişatını belirleyecek ve Çin’in
niyetleriyle ilgili sorulara biraz ışık tutacak.” (24 Eylül 2020, Independent
Türkçe/ Çeviri: İrem Oral)
ÇHC’nin
Asya’nın orta kuşağında Bir Kuşak Bir Yol Projesi kapsamında yarmak istediği
tünelin başlangıcında Tacikistan ile Afganistan yer alıyor. Tacikistan’daki
durum bu şekildeyken, Afganistan’daki durum ise gelecek açısından büyük bir
karamsarlık nedeni. ABD işgali altında olduğu süreçte Taliban’a karşı ABD
mandacısı bir zihniyetle şekillendirilen devlet yapılanması ABD’nin
çekilmesiyle çökünce, çekilme öncesinde Taliban’la bir araya gelen ÇHC ise
ülkedeki seyri doğrudan etkileyen faktör olarak görülüyor. Öyle ki, Çin’in
kendisini nasıl kafeslediğinden üzülerek bahsettiğimiz Pakistan, doğrudan
Taliban’la özel ilişkilere sahip olmasına rağmen bu paralelde Çin’in
yönlendirmesine muhatap. Örneğin geçtiğimiz ay Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi, ülkesinin Afganistan’a 31 milyon dolarlık
gıda, Covid-19 aşısı ve ilâç yardımı yapacağını açıklarken, Pakistan,
İran, Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan’dan mevkidaşları ile görüşerek bu
ülkelerden Afganistan ile iş birliği yapmalarını istedi.
Çin’in
ABD’nin çekilmesinden uzun süre önce Taliban’la iletişime geçtiğini, hattâ
çekilmeden iki hafta önce yapılan görüşmede Çin’in Taliban’dan “Uygur İslâm
Ordusu” adını verdiği (ve kendisinin her Uygur Türk’ünü basit ve hukuka
sığmayan bir şekilde “terörist” olarak tanımlamasından dolayı) örgüte karşı
mücadelesinde Çin’e destek vermesini istediğini ayrıca hatırlatalım.
Taliban’ın
Afganistan’da müthiş bir enkaz yönetim ve yine müthiş bir enkaz ekonomi
devraldığını düşündüğümüzde, Tacikistan, Sri Lanka, Karadağ, Cibuti ve Zambiya
örneklerinin Afganistan’da yaşanmaması için neredeyse tüm şartların oluştuğunu
görmek mümkün. Bu noktada özel hamleleri devreye sokarak bu oyunun bozulması da
mümkün. Bu konuya, Afrika’daki ÇHC tefecilik tamponuna baktıktan sonra geçelim…
(Devam
edecek…)