
SEÇİM sath-ı mahalline
girdik ve Yedili Masa da projelerini açıklamaya başladı.
“Proje”
dediğime bakmayınız, bunlar daha ziyade “proce”.
Uluslararası
karar vericiler ağırdan aldıkları için henüz adayları belli olmasa da en
azından seçmene birkaç kelâm etmeleri gerekiyor sonuçta. Onlar da öyle
yapıyorlar.
Enflasyonla
nasıl mücadele edeceklerini, dış politikada neleri plânladıklarını, işsizlikle
ilgili çözüm önerilerini (her muhtarın yanına birer eleman alma dışında),
yapacakları yolları, köprüleri, havaalanlarını, hastaneleri filan anlatacak
durumları yok hâliyle.
Ayının
kırk türküsü var, kırkı da ahlat üstüne.
Bunlardaki
de o hesap!
Vaatleri
AK Partililere ve özellikle Erdoğan üzerine neler yapacakları ile alâkalı.
Devlet yönetmek yahut proje üretmekle alâkalı -en azından şimdilik- herhangi
bir şey işitmiş değiliz.
Hazretleri
buyurmuşlar:
“Bugün
CHP aleyhine konuşanları özellikle not ediyorum. Çünkü seçim sonrası ilk olarak
‘biz de sizdeniz’ diye gelecek onlar. Araya karışmasınlar! Bize rüzgargülleri
lazım değil, değişim için çalışacak neferler lazım.”
Kendileri
Engin Özkoç, CHP Grup Başkan Vekili. Yani CHP’nin “2” numarası ve söylediği,
kurumsal olarak CHP’yi bağlar.
CHP
aleyhine konuşanları özellikle not ediyormuş Enginciğim. Batı Çalışma Grubu
gibi fişleme yapıyorlar şimdiden anlayacağınız.
Başa
gelirlerse vay hâlimize! Ben de naçizane Enginciğimin sosyal medya mesajına cevap
yazdım ve kendilerinden beni de listeye eklemelerini rica ettim.
“O
listede yer almazsam kendimden şüphe ederim” dedim.
Enginciğime
rüzgârgülü lâzım değilmiş.
Oysa
İP’ye kiraya verilen CHP vekillerinin arasında kendisinin de başı önde bir
fotoğrafı mevcuttu.
Herkesi
kendisi gibi “kiralık” sanıyor muhtemelen…
Diğer
bir “gevşek” ise biraz daha ileri gitmiş:
“AKP
Başkanı RTE’nin sonu Saddam ve Kaddafi’den daha kötü olacak..!” kehanetinde
bulunuyor.
O
da Yedili Masa’nın görünmeyen ve hatta masayı bir arada tutup yöneten HDP’nin
adamı Hasip Kaplan.
Kendilerinin
sosyal medya mesajına da bir iki cevap yazma gereği hissettim lâkin onları
burada tekrar etmemem daha uygun olacaktır.
Mezkûr
zevatın “diktatörlük” dedikleri mevcut sistemde böyle paylaşımları nasıl
yapabildiklerini de ateistler açıklasın artık.
Lâkin
şunu yazmadan da geçemeyeceğim:
Saddam
ve Kaddafi’den sonra Irak ve Libya’nın ne hâllere düştüğünü, kaç parçaya
bölündüğünü, her iki ülke vatandaşlarının nasıl da dizlerini dövdüklerini
hepimiz biliyoruz.
Erdoğan’ın
sonu Saddam ve Kaddafi’den kötü olacaksa, Türkiye’nin sonunu siz düşününüz
artık!
Bu
iş bilmez, izan bilmez, hâd bilmez, hukuk bilmez adamların idaresindeyken bu
ülke kimlerin elinde oyuncak olur, kaç parçaya bölünür, hesabını siz yapın.
Hesabınızı
yaparken “hesap uzmanı” genel müdürün Anayasa’nın ilk dört maddesinin
değiştirilebileceğini ifade ettiğini, özerklik şartının mutlaka getirileceğini
bağıra bağıra söylediğini ve bunların video kayıtlarının hâlen arşivlerde
mevcut olduğunu da denkleme katınız lütfen!
Hesabınız
kolaylaşır…
Kalınız sağlıcakla.