Yazmasam olmazdı!

Yücel Arzen ise FETÖ elebaşının şiirlerini bestelemiş, FETÖ’nün onlarca sanat etkinliğine doğrudan müdâhil olmuş biriydi. Acaba Sayın Altun, aynı verâyı Arzen konusunda da gösteremez miydi? Uğur Işılaklar, Umut Mürareler, Aykut Kuşkayalar boğaz tokluğuna sanat yaparken Bülent Serttaş mı eğlendirmeliydi bizi?

SALGININ sokağa çıkma yasakları olarak karşımıza çıktığı günlerde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı enteresan bir hizmet sundu!

“Cumhurbaşkanlığı Yaz Konserleri” adı verilen konserler dizisinde Zekai Tunca’dan Bülent Serttaş’a, Melahat Gürses’ten Ajda Pekkan’a, birbirinden farklı ünlü ses sanatçıları sahne aldılar.

Tabiî onlar sahne aldılar ama karşısına geçtikleri tribünlerde seyirci yoktu.

Seyirci, evindeydi… Zira hayat eve sığardı… Hattâ evde hayat vardı!

Neyse…

Bülent Serttaş’ın yıllık konser ücreti karşılanarak bütün yıla yansıyacak “Aşk Bodrum’da yaşanıyor güzelim” albümünün zararı kotarılmış, hattâ “Evde çok üzülüyorum, ağlıyorum” diyerek yaptığı şikâyet dahi mutlu sonla taçlandırılmıştı…

Tabiî AK Parti’nin ve özellikle Recep Tayyip Erdoğan’ın dâvâ aşkını sînelerinde hisseden bizim kanadın sanat camiası evlerinde oturup Instagram’dan performans yayınları yaparak işten soğumamaya çalıştılar.

O Instagram yayınlarını binlerce kişi izlememiş olabilirdi ama biz o yayınları izleyerek rûhumuzu salgın günlerinde de dâvâ aşkıyla canlı tuttuk, hamdolsun!

Bizimkilerin yayınlarının milyonlarca kişi tarafından izlenmediğini düşünerek “Ancak o kadar olurdu” diye düşünmeyiniz, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın YouTube kanalına da yüklenen söz konusu konserlerin görüntülenme sayılarına bakınca bizimkilerin takipçilerine “Maşallah!” çekeceksiniz…

Bizimkiler evlerinde hayatın dolmasını yapıp turşusunu kuradursunlar, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, 15 Temmuz’un dördüncü yıldönümü için Fahit Atakoğlu’na bir senfoni yaptırdı.

Atakoğlu büyük müzisyen, dâhi bir sanatkâr… 15 Temmuz için hissettiklerini yansıtırken doğrusu ne miktarda teşvik edildiğini bilmek istemem, ancak bu iş gönüllü yapılsaydı daha âlâ olurdu diye düşünüyorum.

Asıl yazmaktan kaçamadığım konu ise şu: Yine Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Ayasofya’mızın cami olarak ibâdete yeniden açıldığı güne özel Yücel Arzen’e bir şarkı yaptırdı.

Şarkı fazlasıyla beğenildi, afişe edildi.


Ben de severim Sayın Arzen’in eserlerini… “Ah Le Yâr”dan tutun da “Hep Kahır” adlı şiir albümünün bestelerine değin çok değerli işler yapmıştır. 

Ancak Cumhurbaşkanlığı Yaz Konserleri konusundan Arzen’e şarkı yaptırma konusuna kadar Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın müzik konusu üzerine bu kadar eğilmesini ve bu harcamalarla ne yapmaya çalıştığını anlayamıyorum.

Ben, 2015 yılında “Fahrettin Altun” ismini, geçtiğimiz aylarda kapatılan İstanbul Şehir Üniversitesi’nden istifasıyla duymuştum.

İstifa gerekçesi, Şehir Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ali Atıf Bir ile aynı yerde çalışmayı protesto etmekti.

Cesur bir hareket olduğunu düşünmüştüm bunun. Zira Prof. Bir’in FETÖ’cü Bugün TV’de program yaptığını, Bugün gazetesinde de yazı yazdığını söyleyerek onun bir FETÖ’cü olduğunu öne sürmüştü.

Bir, soruşturmalara girdi ve herhangi bir FETÖ izine rastlanmadı.

Yücel Arzen ise FETÖ elebaşının şiirlerini bestelemiş, FETÖ’nün onlarca sanat etkinliğine doğrudan müdâhil olmuş biriydi. Acaba Sayın Altun, aynı verâyı Arzen konusunda da gösteremez miydi?

Arzen'in bugün de FETÖ'cü olduğuna inanmak istemiyorum ama Uğur Işılaklar, Umut Mürareler, Aykut Kuşkayalar boğaz tokluğuna sanat yaparken, Bülent Serttaş mı eğlendirmeliydi bizi, Arzen'e mi akıtılmalıydı para?

YouTube’deki izlenme oranları 100’ü (yüz) geçmeyen yaz konserlerinin 1970’li yılların mahalle sosyolojisi ile düşünülüp zorla birçok televizyon kanalında gösterilmesinin anlamı neydi?

O konserlerin reyting oranları kaçları buldu?

Aklımda daha birçok deli soru…

Hayırlısı!