ASLINDA yıllar ile
ilişkimiz duygusaldır. Yaşanmışlıklar veya yaşanması arzu edilenleri yansıtmak
için kullanırız.
Örneğin
2023 yılıyla, Cumhuriyet’in 100’üncü yılı olması sebebiyle duygusal bir bağımız
olacak. Fakat Türkiye’ye yönelik operasyonları gördükçe, bu ilişki önce
duygusal zekâya, daha sonra rasyonel-akılcı bir ilişkiye evriliyor.
“Erdoğan’sız
Türkiye” hesapları netleştikçe, yıl değil, yıllarla ilişkili duygusal bir anafor
başlıyor. Peki, neden?
Bir
ülkenin yılları neden bir “tek adam” ile ilişkili oluşsun?
Türklerin
devlet tecrübesi ve devlet aklı dikkate alındığında, hiçbir zaman ülkenin
yıllarını bir adamla ilişkilendirmeye izin vermeyen bir Türk devleti tecrübesi
olduğu görülür. Dolayısıyla “Erdoğan’sız Türkiye”, aynı şartlarda “devletsiz
gelecek” anlamına gelmez. Peki, yine de var olan duygusal süreç neden azalmıyor?
Çünkü
Türk milleti, gelecekle yani yıllarla ilgili duygusal ilişkisini asla lider
üzerinden kurgulamaz. Hatta devlet indeksli de oluşturmaz. Aksine, Türk
milletinin yıllarla ilişkisi, bizzat kendisiyle ilgilidir. “Yastık altı para”
gibi, Türk milletinin bir “yastık altı gelecek” plânı da vardır. Türk milleti
bu nedenle asla başsız kalmamıştır.
Fakat
arada bir devlet, yastık altı parayı ekonomiye katmak amacıyla çağrılar
yapıyor. Ancak o yastık altı hareketlenmiyor. Çünkü millet, güvence ve plân
görmedikçe eşlik etmez.
Örneğin
15 Temmuz gecesi, sürekli “Düşmanı püskürttük” şivesiyle ele alınıyor. Türk
milletinin bu refleksini analiz edeni ise göremiyoruz. Hâlbuki o gece Türk
milleti, sokağa düşürülmek istenen geleceğini hızla alıp devletine teslim
etmiştir.
Daha
açık ifade edelim: Yastık altı geleceğine sahip çıkmıştır.
Bu
arada, biraz da “yastık” konuşalım…
Türk
milleti, aynı yastığa baş koymadığı kimseyi baş yapmaz!
Altına
bir şeyler koyduğu her yastık, ömrünün yastığıdır. “Bir yastıkta kocamak”
kültüründeki “kocamak” özünde, devletle birlikte yaşamak da vardır.
Bu
millet, başkasının yatağına gireni affetmez. Bu “başkası” hele ki düşman veya
hainse, o yastıkta onu boğar.
2023
yılı, devlet aklının organize ettiği bir yıldır. Zaten Başkanlık Sistemi’ni irade
olarak isteyen de devlet aklıdır. Bu, şahsî yorumumdur. En azından yastık
altında bulduğum bir nottur. Eğer devlet aklı parlamenter sisteme dönmeyi
düşünseydi, zaten başkanlığa geçişe izin vermezdi.
Hâsılı, yıllar gelip geçer, aynı yastığa baş koyanlarsa gün gelir, ölürler. Fakat başımızı koyduğumuz yastığın altında hep bir gelecek senaryosu vardır.