Yaşarken kıymeti bilinmeyen dev bir yazar: Dostoyevski

Bir gece kapı çalınır. Dostoyevski kapıyı açtığında subaylar içeriye doluşurlar. Birkaç heyecanlı arkadaşının toplantısına katılmaktır bütün suçu. Dostoyevski’nin arkadaşlarının adları Petraşevski Suikastı’na karıştığı için, Dostoyevski’yi de o ekiple birlikte hapishaneye atarlar. Dört ay Saint Paul Kalesi’ndeki bir hücrede kalır.

ESERLERİNDE kendisi hakkında bilgi vermeyen, reklâmı ve gösterişi sevmeyen Dostoyevski, hayatı boyunca ön plâna çıkmaktan hoşlanmamış, kenar mahallelerde, yoksul insanların arasında sıkıntılı bir hayatı tercih etmiştir.

Birçok sanatçı gibi onun kıymeti de öldükten sonra anlaşılmıştır. Yokluklar içinde geçen bir hayata rağmen hâlinden şikâyet etmemiştir. Kişiliğini ve rûh hâlini eserlerindeki kahramanlara yansıtan Dostoyevski’nin duygu ve düşünceleri ile özlem ve arzularını, romanlarındaki kişilerin konuşmalarından ve davranışlarından çıkarıyoruz.

Fedor Mihayiloviç Dostoyevski, fakirlerin ücretsiz olarak tedavi edildiği bir hastanede dünyaya gelmiştir. Babası askerî doktor, annesi ev hanımıdır. Hayatının ilk yılları Moskova’da, kardeşiyle birlikte oturduğu küçük bir mekânda geçmiştir. Çocukluk yıllarına ait fazla bilgimiz yoktur. Çok çekingen ve içine kapanık olduğu için teselliyi kitaplarda aramış, bu nedenle çok kitap okumuştur. Bütün kitaplarındaki kahramanlar gibi bir köşeye çekilip düşünmek ve hayâl kurmak, ona hep daha cazip gelmiştir. 

Birkaç yıl tek başına, yapayalnız bir durumda yaşamış, mâlî durumunu düzeltmek için geceleri tercüme yapmıştır. 1844 yılında, 23 yaşında iken ilk eserini yazmıştır: “Yoksullar”... Bu eserinde, kendi hayatındaki yoksulluğun derin izleri vardır. Dostoyevski’nin romancılığı bu şekilde başlamıştır.

“Yoksullar”dan sonraki romanı, “Beyaz Geceler”dir. Bu romandan sonra edebiyat çevrelerinde adını yeni yeni duyurmaya başlamıştı ki beklenmedik bir olay, bütün yaşantısını altüst etmiştir.   

Bir gece kapı çalınır. Dostoyevski kapıyı açtığında subaylar içeriye doluşurlar. Birkaç heyecanlı arkadaşının toplantısına katılmaktır bütün suçu. Dostoyevski’nin arkadaşlarının adları Petraşevski Suikastı’na karıştığı için, Dostoyevski’yi de o ekiple birlikte hapishaneye atarlar. Dört ay Saint Paul Kalesi’ndeki bir hücrede kalır. Günden güne güçten düşer. Ne ile suçlandığını da bilmemektedir. Ortada büyük bir haksızlık vardır: Dostoyevski, kurşuna dizilmeye mahkûm edilmiştir.

Çileli yıllar

Bir gün sabah vakti, dokuz arkadaşı ile birlikte hapishaneden alınırlar. Hepsine idam mahkûmlarının giydiği bir gömlek giydirilir. Her birini bir direğe bağlarlar ve gözlerini birer bezle kapatırlar. Tam bu sırada, cezayı infaz etmekle görevlendirilen subay elini kaldırır, beyaz bir mendil sallar ve ölüm hükmünün Sibirya’da zindan cezasına çevrildiğini bildiren yazıyı okur…       

Bu sürgün hayatı yeni yeni başlayan şöhretini de yok etmiştir. Dört yıl boyunca suçlularla, hırsızlarla ve katillerle iç içe yaşayacaktır. Bütün yaptığı iş mermer cilalamak, tuğla taşımak ve kar kürümektir. Dört yıl boyunca bir hayâlet gibi isimsiz ve unutulmuş olarak yaşamış, sağlığı da bozulmuştur.

Sürgün hayatı bittikten sonra bile rûhen tam olarak hürriyete kavuşamamıştır. Herhangi bir şey yayımlaması yasaklanmıştır. Kendisi gibi hasta bir kadınla evlenmiştir. Yılların verdiği bezginlik ve kırık dökük duygular içinde, “Ölü Evinden Hatıralar” adlı eserini kaleme almıştır. Bu eseriyle tekrar eski şöhretine ulaşmıştır.

Kardeşiyle birlikte dergi çıkarmaya başlamış ve bu işte son derece başarılı olmuşken, bir yanlış anlama yüzünden dergisi kapatılmıştır. Sonra darbe üzerine darbe yemiş, önce karısını, daha sonra da erkek kardeşini kaybetmiştir. Her iki ailenin borçları onun sırtına yüklenmiştir. Borçlarını ödemek için var gücüyle çalışmış, ancak bu yük sırtına ağır gelmiştir. Bir gece, bir suçlu gibi memleketinden kaçmıştır. Kendisi için, Avrupa’da amaçsız bir şekilde dolaşmakla geçen bir çeşit sürgün hayatı başlamıştır.

Sefalet kokan yoksul evlerde ve çatı aralarında güç belâ sığınacak bir yer bulabilmiştir kendine. Borçlar ve senetler, onu hiç durmadan çalışmaya veya bir işten ötekine doğru itmiş, duyduğu sıkıntı ve utanç yüzünden sürekli bir şehirden başka bir şehre kaçmıştır.

Yanında stenograf olarak çalışan bir genç kızla ikinci evliliğini yapmış, bu evlilikten bir çocuğu olmuşsa da bu çocuk birkaç gün yaşadıktan sonra ölmüştür.

O, bir yandan para sıkıntısı içinde kıvranırken, bir yandan da “Suç ve Ceza”yı, “Budala”yı, “Ecinniler”i ve “Kumarbaz”ı yazmıştır.     

Hayatın son deminde gelen huzur

Elli iki yaşındayken vatanına dönme hakkı kazanmıştır. Kitaplarıyla sağladığı şöhreti, bu konuda ona yardımcı olmuştur. “Bir Yazarın Günlüğü”, onu ülkesinin sözcüsü hâline getirmiştir. Artık sıkıntılar bir nebze de olsa sonra ermiş, sanatının bütün gücünü “Karamazov Kardeşler” adlı eserini yazmaya ayırmıştır.  

Puşkin’in 100’üncü doğum yıldönümünü kutlamak için yapılan törendeki konuşması çok beğenilmiş ve toplulukta bir heyecan dalgası meydana gelmiştir. Hayatı acılar içinde geçen bir kişinin yaptığı bu samîmi konuşma herkesi etkilemiş, diğer konuşmacılar bu sebeple konuşmalarından vazgeçmişlerdir. Şöhreti Rusya’nın her tarafına yayılmıştır.  

10 Şubat 1881’de vefat eden Dostoyevski’nin ölümü, ülkeyi sarsan önemli bir olay olmuştur. Dinî törenin yapıldığı kilise çiçeklerle donatılmıştır.