Yaşam sanatı

Ne olur, bir şeylere ilgi duyun, merak edin! Bir sanat dalı seçin, üretmenin ne kadar önemli olduğunu keşfedin. Kendini ve yaşamı keşfetmenin, sonra da ilmek ilmek dokumanın, eşsiz eserler ortaya çıkarmanın ne kadar özel bir şey olduğunu görün! Bir gün gelecek, öyle bir sevgi ve öyle bir tebessüm sahibi olacaksınız ki gözlerinize bakan, “İşte yaşam!” diyecek.

YAŞAMAK, en güzel sanattır. Varlığımız eşsiz bir sanat eseridir. Varlığımızın içinde hayat bulduğu kâinat evi de yine eşsiz bir sanat eseridir. Böylesine bir mucize içinde var olmak, eşsiz bir sanat eseri olan varlık elbisesini taşımak da doğal olarak büyük bir sorumluluğu beraberinde getirir. Bu sorumluluk, ağır olduğu kadar, heyecanların en güzelini de sunar bize.

Kendini keşfetme yolculuğuna çıkmaktan daha güzeli ne olabilir? Okumayı ve yazmayı sever misiniz? Gönüllü olarak katılımı gerektiren bu iki önemli ve güzel etkinlik, yaşamımızı geliştirecek olmazsa olmazlarımızdır. Bu iki eylemi zoraki gerçekleştirenler ve okuma yazmayı bir ihtiyaçtan daha fazla bir şey görmeyenler bilmelidirler ki, insan okuyamazsa yol alamaz. Özellikle yaşantısıyla yazdıklarını okuyamaz ise kendi ile karşılaşmadan göçüp giden bir bahtsız olacaktır. Gerek içimizde, gerek etrafımızda olan biteni okumaya çalışmalı, yaşamı anlatan kitapları okumalı, sonra da en güzel hikâyemizi yazmalıyız.

Çevremizdeki bazı kişiler arkalarında çok farklı izler bırakırlar. Onların yazdıklarını/yaptıklarını okumak/izlemek ayrı bir tat verir. Bu açıdan sanatçı, sanatı ile izleyenleri büyüleyen izler bırakır. Sanatı, kendi sanatım üzerinden tanımlayarak kendi düşüncelerimi iletmek istiyorum…

Origami, insan ve sanat

Origami sanatı ile karşılaştığımda şundan emindim: Ömrümün sonuna kadar yanımda taşıyabileceğim sanatı bulmuştum. Cebimdeki renkli kare bloknot yaprakları, işte ve evdeki çekmecelerimde yer alan renkli fotokopi kâğıtları ile her fırsatta kâğıttan rüyalarıma kavuşma imkânına sahiptim. Harika bir duygu idi.

Origami ile istediğiniz zaman istediğiniz kadar eser meydana getirebilirsiniz. Rengârenk bir sanat ve hediyeleşmede âdeta farklı bir boyut taşıyor. Kâğıttan çiçekler, vazo, hediye kutuları, turna kuşu, koala, kitap ayracı… Muhtemeldir, çevrenizdekilerin daha önce görmediği, hattâ hayâl etmediği bir boyuttan çıkıp gelen bir sanat…

Hediye vermeyi çok seviyorum. Bu hediyenin el emeğim olması, şaşırtıcı ve farklı olması ise beni heyecanlandıran kısmı. Sürprizleri sevmeyen var mıdır? İşte ben, sanatımla yaşamımın sonuna kadar sürprizlerle dolu bir yolculuk yapabileceğim. Sadece mutluluğumu katbekat arttırmakla kalmıyor, her yeni öğrendiğim çalışma ile yapım aşamasını aklımda tutabildiklerimin sayısını arttırmaya çalışıyorum. Kimi zaman daha önceki çalışmalarımı nasıl yaptığımı unutmaya başlayınca tekrar yapmam gerekiyor. Ki bunun da zihnime çok büyük katkısı oluyor.

Origami ile ilk buluşmamın üzerinden yıllar geçse de ilk günkü heyecanımı asla kaybetmiyorum. Etrafımda beğeni toplasa da yapımı konusunda öğrenme talebi neredeyse olmayan bir sanat; bir yandan yalnız, bir yandan da kendinizi özel hissettiriyor. Çocuklar biraz daha ilgili çok şükür. Evet, bende ise ilk günkü aşk devam ediyor. Çünkü her seferinde şaşırmaya devam ediyorum. Düşünsenize, origamide eserlerin yüzde 90’ı kare kâğıdın katlanmasından oluşur… Kare bir kâğıt ve binlerce karmaşık yapı… İnanılmaz!

Örneğin, yapımı basit ama mutluluğu doyumsuz kâğıttan sonbahar yapraklarım… Bunlar benim sanatım. Sadece etrafıma saçtığım kâğıttan rengârenk yapraklar değil, benim gerçekleşen rüyalarım, havaya savurduğum neşem, “Ne yaşadın dün?” diye soranlara arkamda bıraktığım izlerim, dünümü ve günümü süslediğim renklerim… Origami, benim merakım! Yüce Yaratıcı’nın eşsiz sanatı olan yaratma sanatına, ilmine, var edişine, yok edişine, sırlarına açılan pencerem…

Yarın bir kare kâğıttan nasıl bir eser ortaya çıkacak acaba? Rabbim bizim ve içinde yer aldığımız varlık âleminde daha nasıl eserle meydana getirmekte acaba?

Şehirlerarası bir yolculukta, elimde küçük kare kâğıtları katlayıp yanıma koyuyordum. Katladıklarımın sayısı on iki olunca birleştirdim. Kâğıttan bir top oldu, sonra bir çocuğun şaşkın bakışları arasında ellerine kondu. Farklı ve daha önce görmediği bir şeyi olmuştu. Onun gözlerindeki ışıltı, benim yakıtımdı. Evimin vitrininde, iş yerinde, çalışma masamda sadece fabrika ürünü eserler değil, kendi eserlerim var.


Çalıştığım yerde, çalışma arkadaşlarımın evlerine ve masalarına da bir şeyler yapmak, kâğıttan rengârenk bir köprü kurmak beni bambaşka bir dünyaya götürür. Bu köprüyü inşâ edebilecek bir usta olmak ayrı bir gurur kaynağı. Ayrıca, bir etkinlik dolayısıyla ülkemizde misafir bulunan bir yabancı ile tanışmamız sonrası bir eserimi hediye etmişsem ve o eser benden binlerce kilometre uzakta bir yaşama dokunuyorsa, değmeyin keyfime! Şu sıralar bunun üzerinde çok düşünmeye başladım: Eserlerimle dünyayı dolaşabilmek... Bunu bir anlamda sosyal medya ile yapıyoruz. Yaptığımız çalışmaları paylaştığımız Instagram ağı ile uluslararası bir dostluk oluştu. Japonya, Amerika, Hindistan ve Pakistan’dan sanatçılarla eserlerimiz vâsıtası ile bir bağ kurduk. Bir selâmlama ve beğeni bile bize yetiyor.

Dünyanın birçok köşesiyle kâğıttan bağ kurmak, rengârenk bir dostluk inşa etmek inanılmaz bir duygu!

Sanat, insanın ruhunu inceltiyor. Parmak ve dokunma hassasiyetini arttırıyor. Zihinsel canlılığı ateşliyor. Sanatın hayatıma o kadar çok katkısı var ki, iş yaşamımda kendime olan güven ve inancım arttı. Tanımadığım insanların bana gelip, “Origami ile ilgilendiğinizi duyduk, çocuğumu getirsem birkaç şey gösterebilir misiniz?” ya da “Arkadaşıma origami hediye yapmışsınız, çok beğendim, ben de isterim” şeklindeki hitapları çok sevindirici… Ve yeni insanlar tanımak…

Sosyal hayata yansıyan sanat

Evimdeki sosyal hayattan söz etmek istiyorum biraz da…

Kitap okumayı çok severim. Çocuklarım okumayı ne kadar sevdiğimi çok iyi anladılar. Çünkü her fırsatta elime bir kitap alışımı gözlemleyerek büyüdüler. Aramızda çok güzel bir bağ var çocuklarımla. Bu bağı kasıtlı olarak kullanıyorum ki onlar da kitap okumayı sevmeye başladılar. Gezmeye çıkarken, “Yanımıza kitap almayı unutmayalım, metroda okuruz” diyorlar. Bazen sırf benim takdirimi almak için bile olsa harika şeyler bunlar!

Evet, evde sehpaya, bazen yere renkli kâğıtlarımı yaydığımda, makasımı, kâğıt yapıştırıcımı hazırladığımda hemen başucuma gelir çocuklarım. “Bu sefer ne yapacak acaba babamız?” diye merakla beklerler. Yapıştırma veya kesme işlerinde yardım etmek isterler. Yardımlarını almak onlara da, bana da ne kadar iyi geliyor, bir bilseniz!

Ortaya çıkan güzel bir eserde katkılarının olduğunu bilmek çocuklara neşe ve mutluluk veriyor. Özgüvenlerine katkı sağlıyor. Aile içi bir etkinlik olarak tartışılmaz bir şekilde televizyondan, tablet ve bilgisayar gibi elektronik dünyanın renkli cazibesinden biraz olsun uzaklaştırmak ve masalsı bir oyuna katılmak hepimize çok iyi geliyor.

Yaşam bir sanattır. Böyle eşsiz bir sanat olan varlık âleminde yaşam heyecanını kaybetmek büyük talihsizlik, aynı zamanda tedbirsizliktir. Heyecan, merak, inanç, mutluluk ya da doğru bir gelişim, sağlıklı bir beyin, kalp ve beden etkileşimiyle vücût bulur.

Beynin heyecan ve merak hormonlarını aktif tutması, inancımızın alışkanlığa kaymaması için her fırsatta tâzelenmemiz gerek. Bunu da yeni bir bilgi, farklı bir bakış açısı, yeni bir çevre, yeni bir insanla tanışma gibi aktivitelerle yapabiliriz.

Sanat, sağlıklı bir düşünce ve yaşam süreci için en etkili yollardan biridir. Amaç, üretmektir. Üretemeyen tükenir. Kendi içine çöker. Sanat ile üretkenlik sürekli aktif tutulabilir. Sosyal toplum olma gereği olarak kuvvetli ve sağlam bağlara, sağlam ve geliştirici paylaşımlara, örnek rol modellere ihtiyacımız var.

Mat yaşamdan kurtulmalı

Büyük şehirde, kalabalık metro içinde yüzlerce insana bakıyorum her seferinde. Etrafları ile nasıl bir alışveriş içinde olduklarını izliyorum. Zamanımız çok farklı. Gençlerin kulaklarında kulaklık, ellerinde cep telefonu, “Bizi saymayın!” diyor. Yaşlılar, yaşları yaşlanmadan ruhlarını yaşlandırmışlar, hayatları solmadan yüzleri solmuş. Orta yaş, sanki yaşamın da ortasında kalmış; dertlerin kıskacında kalmış gibi bir ciddiyet içindeler. Sanki tek bir ses var ve şunu diyor: “Çevremde ne varsa, ben oyum!”

Üretemeyen toplum birbirine ayna olmuş. Aynı olan yerde farklı olunmaz. Paylaşılan bir şey de… Böylesi kalabalık bir yaşamda kimi insan -bayan, bay, çocuk fark etmez- göze batar. Evet, etraflarına fener olan insanlardır bunlar. Nedir bunları farklı ve çekici yapan? Neden parıldıyorlar? Demek ki kaybolmamışlar!

Yaşamak bir sanattır. Herkes sanatçı değil maalesef. Herkes olabilir olmasına da, gönüllü bulmak zor. Oturuşu, ses tonu, bakışı, konuşması, sevgisi, ilgisi ve en önemlisi de varlığı şifa olan insanlar var dünyamızda. Onlar sanatçı; hemen fark edilirler. Para, mâkâm, güç, şampiyonluk değildir onları özel kılan. Yaşam heyecanını canlı tutabilmeleridir. Yaşadıklarının farkında olabilmeleri, üretebilmeleri ve çıkarsız paylaşabilmeleridir onların en büyük sermayesi.

El ele uykudan uyanıp gizemlerle dolu şu varlık âleminde inanılmaz bir yolculuk yapabiliriz. Kendinize bir buluşma ânı ayırın ve ailenizle, yapageldiklerinizle, gelecekle ilgili bütün düşüncelerinizden sıyrılıp sadece var olmayı hissedin! Yaşamın kokusunu ve nefesini hissetmeye çalışın! Kendi elinizi sıkın, kalbinizi dinleyin, teşekkür edin! Garip garip bakın etrafa, ne dünü, ne yarını araya katarak işinizi gücünüzü düşünün. Sadece “ol”un! Olmak kadar büyük bir hazîne var mı? Bu hazîneye kavuşup da uçmayan var mı?

Ne olur, bir şeylere ilgi duyun, merak edin! Bir sanat dalı seçin, üretmenin ne kadar önemli olduğunu keşfedin. Kendini ve yaşamı keşfetmenin, sonra da ilmek ilmek dokumanın, eşsiz eserler ortaya çıkarmanın ne kadar özel bir şey olduğunu görün! Bir gün gelecek, öyle bir sevgi ve öyle bir tebessüm sahibi olacaksınız ki gözlerinize bakan, “İşte yaşam!” diyecek.

Gelin, yaşarken yazmaya devam etmekte olduğunuz kitabınıza farklı bir şey yazın bugün. Bir karar alın kendiniz, geleceğiniz ve yaşamı paylaştığınız bütün varlık âlemi için. Rengârenk izler bırakın ardınızda. Kendinize yeni kitaplar, yeni eğitimler, bir sanat dalı, güzel bir şeyler katarak yatırım yapın. Sonra da keyifle okuyun kendi kitabınızı. Herkes keyif alsın kitabınızdan…  

Burada origamiyi tavsiye etmeden de geçemeyeceğim. İnternet imkânı olanlar muhakkak denesin. Arama motoruna “origami” yazmanız yeterli, sonrası sonu olmayan bir yolculuk... Hem renkli, hem eğlenceli, hem eğitici…  

Sanat dolu, heyecan dolu, sevgi ve paylaşım dolu bir yaşam dilerim.

Sağlıcakla kalın efendim…