![](images/bigs/2024/07/ramazan_erdem213_foto_16.jpg)
SON zamanlarda yapay zekâ (YZ) (artifical inteligence, AI) konusu artık bir ar-ge başlığı olmaktan çıktı ve hayatımızı kuşatır hâle geldi. Çok kısa bir süre içinde de günlük hayatımızın rutin bir parçası olacak gibi görünüyor.
Konuya akademik olarak değinme ihtiyacı hissetmeme sebep olan birkaç misâl vermek istiyorum…
YZ için olmak ya da olmamak
Geçenlerde bir şehrin alan kodu ile bir telefon numarası aradı. Ses önce, “X isimli öğrencinin velisi olan Ramazan Erdem ile mi görüşüyorum?” diye sordu. Ben “Evet” cevabı verince işin pazarlama boyutuna geçti. Telefonu kapattıktan sonra aradım; aynı ses, sorduğum sorulara göre cevaplar veriyordu. Kendisinin YZ olup olmadığını sordum. Yeni geliştirilen bir YZ asistanı olduğunu ve adının “Çağdaş” olduğunu ifade etti. Teşekkür ettim, o da teşekkür ederek telefonu kapattı. Ses mekanik bir sesti ama normal bir insanın yapacağı görüşmeleri aşağı yukarı tamamladı. Bankaların “sesli yanıt sistemi” dedikleri bir uygulamaya daha önceden aşinayız ama orada daha mekanik bir süreç işliyor ve sizi verdiğiniz anahtar kelimelere göre yönlendiriyor. Ama verdiğim örnek, bunun bir üst zekâ seviyesi olsa gerek.
Bir başka örnek ise bizim alandan... Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde Sefer Darıcı tarafından tasarlanan ve “Derya Aslan” adı verilen bir YZ akademisyeninin “davranış bilimleri” dersini içeriğe uygun şekilde anlatabildiği, öğrencilerin yazılı sorularına cevap verdiği, yasal bir çerçeveye kavuşması hâlinde profesörlüğe kadar yükselebileceği haberleri yer aldı. Bu haber vesilesi ile edindiğim bilgiler şu yöndeki uygulamaların mümkün olduğunu gösteriyor: YZ ile verilen dokümanlar çerçevesinde istediğiniz sürelik anlatım videoları hazırlanabilir. Kitabı ve ilgili dokümanları verin, YZ de size onu özetlesin!
Bir öğrencime doktora tezinin tartışma ve öneriler kısmında YZ’dan yararlanıp yararlanmadığını sordum, o da fikir aldığını ve yararlandığını söyledi. Demek ki bilimsel yayınlara da YZ hızlıca girmiş vaziyette. Şu anki YZ modelleri, verileri sağladığınızda analiz yapabiliyor, bir içerik sunduğunuzda ondan kod ve kategoriler çıkarabiliyor ve de konunun anlam ve önemini anlatan bir kavramsal çerçeve çizebiliyor.
Mayıs ayında bir kongreye katılmıştım. İstanbul’daki bir üniversitenin rektörü, bir kongrede yapacağı konuşmayı YZ’ya hazırlattığını söyledi. Konuşmaya baktığımızda itiraz edeceğimiz bir şey yok. Yeterince anlamlı, kapsayıcı ve teknik bir içeriğe sahipti. Artık seminer veya konuşma metinlerini YZ hazırlayabiliyor.
Geçenlerde X platformundan bir kişinin ChatGPT’ye karpuz seçtirdiğine dair paylaşımlar yer aldı. Karpuzun dış görünüşüne göre nasıl bir karpuz olduğuna dair bilgi verebiliyor. Buna benzer birçok alanda YZ kullanımı yaygınlaşacak.
İstanbul’daki bir üniversitede doktora tez savunmasına katıldım. Nitel araştırma deseni ile yapılan çalışmanın sonunda araştırmayı anlatan görsel manzaranın (dağlar, ağaçlar ve nehirlerin olduğu güzel bir manzara) YZ tarafından çizildiği ifade edildi. Siz çerçeveleme yapıyorsunuz, YZ ise ona uygun bir manzara çıkarabiliyor.
YZ hayatı nasıl etkileyecek?
Bu tür örneklerden de anlaşılacağı üzere, örneğin ChatGPT ile yeni bir boyut kazanan YZ, genel olarak bütün alanları, özel olarak da akademik hayatı bütünüyle değiştirecek ve dönüştürecek gibi görünüyor. Eskiden Google üzerinden yaptığımız aramalar ve metinleri farklı dillere çevirme gibi türlü eylemler gittikçe YZ modellerine doğru kayıyor. Derse girmeden önce anlatacaklarımız konusunda oradan yardım alabiliriz. Öğrenciler ödevlerini YZ’ya yaptırabilirler. Hatta yukarıdaki Derya Aslan örneğinde de görüldüğü üzere ders anlatımları, ölçme ve değerlendirme gibi, akademisyenlerin birtakım rollerini YZ üstlenebilir.
Şimdilerde kaynak tarama, literatür derleme, analiz yaptırma, makale yazdırma ve ders notu anlattırma konusunda birçok araştırmacı, YZ modellerini etkin bir şekilde kullanmaya başladı. Peki, YZ bütün bunları yapacaksa akademisyenler ne yapacaklar?
Hani anlatılır ya, bir yerde yeni bir yol bulunmuş ve üç günde gidilen yol üç saate inmiş de tüm hayatlarını o yolda üç gün gitmeye göre kurgulamış kişiler buna karşı çıkmışlar ve “Üç saatte gidip kalan zamanda biz ne yapacağız?” diye tepki göstermişler, tam da buradan bakınca, bu durum bizi nasıl etkileyecek peki? Klasik olarak saatlerimizi alan onca işi YZ hâlledecekse biz ne işe yarayacağız?
Aslında YZ sadece üniversiteyi ya da akademisyenleri değil, tüm sektörleri, dolayısıyla insanlığı dönüştürecek. Bu tür yenilikleri ve YZ modellerini tasarlayanlarla bunlara uzak kalanlar arasında bir dijital uçurum oluşacak gibi görünüyor. Hâliyle YZ, erken kalkanın yol alacağı bir alan. Biz de bu konularla ilgili klasik değişime direnç tavırlarından vazgeçip (çünkü direnmek anlamsız, her yönüyle kendimizi işin içinde bulacağız) proaktif bir tavırla, gelişmelerin endişe verici boyutlarını da düşünerek işin merkezinde yer almalıyız. Yarın bir sağlık sorunu için dijital hastanelere girecek ve YZ modeli hekimler muhatap olacak, yine YZ hemşirelerinden bakım alacağız. Evlerimizde birçok YZ modeli yer alacak.
Üniversitelerin de bu anlamda YZ değişim ve dönüşümüne dair bir hazırlık yapmaları gerekiyor. Ve bu sadece YZ ile ilgili program açmaktan ibaret kalmamalı. YZ istilası karşısında bir akademisyen ya da başka meslekten birinin durumu nasıl olacak? Bunu belki birkaç sene sonra daha rahat cevaplayabiliriz ama YZ’nın sağladığı kolaylıklardan neden yararlanmayalım? Eskiden kütüphane kütüphane dolaşarak ya da makale ve kitaplardan satır satır okuyarak derlediğimiz bilgileri YZ modelleri hemen yapıp önümüze koyuyor şu an. Analiz ve yöntem bilgimizle, “Bunu sadece ben biliyorum” diye düşündüğümüz pek çok şey herkes için ulaşılabilir ve kullanılabilir durumda.
Peki, YZ karşısında insan zekâsı ne yapacak?
Burada insana dair bazı özellikler öne çıkacaktır. Araştırmalar açısından düşündüğümüzde insan, YZ’dan farklı olarak fikir üretme, tasarlama, bir araya getirme ve olan bitenden çıkarım yapma gibi bir üst düzey aktivitelere odaklanacaktır. Veri-enformasyon-bilgi-hikmet hiyerarşisinde YZ daha çok veri ve enformasyon kısmında kalacak, bilgi ve hikmet kısmında yapaylığını belli edecek ve olan bitenden sonuç üretme işi yine insana kalacaktır. Tabiî ki “derin öğrenme” sayesinde YZ modelleri de kendini geliştirmeye devam edecektir ama yine de YZ, onu tasarlayan insan zekâsının üzerine çıkamayacaktır.
Biz insanlara düşen, YZ’dan kendimizi farklılaştırmak ve insan olmanın sorumluluklarını ve gereklerini yerine getirmektir.