Yapay zekâ nesli geliyor

Yapay zekâ ve buna benzer teknolojiler artık hayatın belkemiğini oluşturmuştur. Gençler hocalardan daha ileride bu işin içindedirler. Devlet bu konuda formel olarak işi omuzlamalıdır. Şükür ki yapay zekâ nesli yetişiyor ve geliyor. Umarız gelecekte bu gençlerin önü kesilmez.

İNSANLIK zor zamanlarda yeni oluşumları ortaya çıkarır. Dünya pandemi sürecinin sonunda aslında farklı bir mecraya girdi. Bundan böyle hiçbir ülke geçmişe dönüp geleceğini inşâ edemez. Geleceğin inşâ edilmesi, hiç şüphesiz gençliğin inşâ edilmesidir. 

Gençlik yaşadığı ve yaşayacağı çağa göre inşâ edilir. Yaşanan ve yaşanacak olan çağın teknolojisi ise dördüncü sanayi devrimi teknolojileridir. Bunların başında dijital teknoloji ve nanoteknoloji gelir.  

Nanoteknoloji daha çok kuantum eksenli olduğundan öğrenilmesi ve uygulanması üniversite öğrenimi sırasında başlayıp devam eder. Her ne kadar bin mikrometre ölçeğindeki teknolojiye “nanoteknoloji” ismi verilip ticarî amaçlı satışlar yapılsa da böyle bir ürünün nanoteknolojik ürün olduğunu söylemek zordur.

Nanoteknoloji ürünlerinde mutlaka en az bir boyut veya özellik bakımından nanoteknoloji özelliğin aktif olduğu kuantum etkilerin görünmesi gerekir. Kuantum etkilerin açıklanması ve anlaşılmasının idrak edilmesi kuantum bilgisini gerektirir. Zira kristalize bir fikir yapısındaki düşüncenin kuantum bakışı kazanması zordur.

Teknolojinin dijital ayağında hiç şüphesiz yapay zekâ, işi omuzlamış durumdadır. Daha çok üniversite aşaması olarak bilinse de artık yapay zekâ teknolojileri ilkokul aşamasına kadar inmiştir. Yapay zekâ kursları/öğretimi ilkokul, ortaokul ve liselerde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.

Her ne kadar bu uğurda ortaöğretimde bilgi verilmeye çalışılsa da müfredattaki durumdan dolayı ilkokuldan itibaren çocuklar kurs almaya, yapay zekâ öğrenmeye son derece meraklı durumdadırlar. Özellikle gençlik yaşlarına hitap eden yarışmalar bunu destekler durumdadır. Bunların başında Teknofest ilk sıralarda gelirken, TÜBİTAK’ın gençlere dönük yarışmaları önem arz etmektedir.

Yapay zekâ üzerine ortaöğretimse gençliğe hitap edemiyor. Müfredat buna müsait değil. İlkokuldan itibaren müfredatın çağın gereklerine göre yeniden düzenleme gereği açıktır. Ancak yıllardır bu uğurda ciddî bir atılım olmadı. Teknik liselerin başarısı ve bu uğurdaki çabalarını bir kenara koyuyoruz. Bu olumlu bir gelişmedir.

Yapay zekâ veya dijital teknoloji en azından ortaöğretimde ders olarak okutulmalıdır. Çünkü yaşadığımız ve yaşanacak çağ, dördüncü sanayi devrimi teknolojilerini açık ediyor. Müfredat çok geriden geliyor. Özellikle günlük hayatta kullanılan teknolojilerde öğrenciler hocalardan çok daha ilerideler. Öğrencilerin hocalardan fazla muhatap olduğu bir eğitim-öğretim anlayışı olur mu?

Yapay zekâ teknolojilerine bakarsak bilgisayar programlama, nesnelerin interneti, siber güvenlik, robotik kodlama, bilgisayar işletmenliği, yazılım ve sistem uzmanlığı gibi çok sayıda alanda ilkokul çağındaki çocuklara yönelik yine çok sayıda kurs düzenlenmektedir. Formel eğitim sisteminde bunların bazıları farklı teknik liselerde veriliyor. Ancak elinde cep telefonu olan her genç, mutlaka birden fazla yapay zekâ ürünü teknolojiyi kullanıyor.

Yapay zekâ ve dijital teknolojinin geçler tarafından bu kadar ilgi görmesine eğitim sistemi göz yummamalıdır. Bu teknolojiler ile dördüncü sanayi devrimi başarıldığında yetişkinlerle gençler arasında büyük kopukluklar olabilir. En kestirme yol, ortaokul ve liselerde dijital teknoloji, yapay zekâ ve robotik kodlama gibi konularda bir dersin açılmasıdır.

Bu dersi bilgisayar öğretmenleri, elektrik-elektronik uzmanları ve temel bilimlerden oluşan bir küçük ölçekli ekip rahatlıkla verebilir. Yapay zekâ ve buna benzer teknolojiler artık hayatın belkemiğini oluşturmuştur. Gençler hocalardan daha ileride bu işin içindedirler. Devlet bu konuda formel olarak işi omuzlamalıdır. Şükür ki yapay zekâ nesli yetişiyor ve geliyor. Umarız gelecekte bu gençlerin önü kesilmez.