GÜNLERDİR birçok şehirde ve bölgede ufak ve büyük
çaplı yangınlar var. Kaybettiğimiz canlar var. İnsanların evleri, malları hasar
görmüş, bölgesel tahliyelerle evlerini bırakmak zorunda kalmışlar. Devlet,
kurumlar ve halk tam bir seferberlik hâlinde. Elinden geleni ardına koyan yok!
Canhıraş bir
mücadelenin tam ortasındayız. Bu elim olay, pandemi ya da 15 Temmuz sürecindeki
birliğimizle atlatılabilir ancak. Bir kısmımız bu bilinçle maddî-mânevî bir
vericilikle uğraşırken, bir kısmımız yine ortalığı bulandırma peşinde…
Her gün bir
kurumun saldırı altında olduğunu görmek çok üzücü. Saldırı, önce siyâsilerle
başlıyor. Sonra sahada emek veren, canını tehlikeye atmak pahasına yangınla mücadele
eden kurum çalışanları hedefe giriyorlar. Hatta işi öyle abartıyorlar ki, bir
ağaç daha yanmasın, bir can daha gitmesin diye can veren kahramanlara bile dil
uzatılıyor.
“Ne ara bu kadar
çirkin bir hâle geldik?” diyeceğim ama son anda vazgeçiyorum. “Bizim insanımız,
hangi görüşten olursa olsun, söz konusu can ve vatansa bu kadar çirkinleşemez”
diyorum. Ama işte aramızda bizim insanımıza benzemeyen numuneler de yok değil.
Şimdi saldırının, yermenin, suçlu bulmanın zamanı değil! Hatta eleştirilecek
noktalar varsa bile bekletilmeli. Şimdi tek yapmamız gereken, süreci en az
kayıpla ve minimal hasarla atlatmak.
Bir canın telâfisi
olmadığı gibi, yanan ağaçların, hayvanların da telâfisi yok. Ayrıca olay ne
kadar büyür ve kayıplar ne derece artarsa, memleketin duruşunda da birtakım
fireler başlar. Tabiî bunu fırsat bilenler de var.
Bir şeyi
anlamadığımız çok açık artık: Bir vatanın topraklarında birlikte nefes almak, o
vatanın her türlü menfaatini hep birlikte gözetmemiz gerektiğine delâlettir.
Senci ya da benci, ocu ya da şucu olmak bu tip durumlar karşısında duruş ve
tavır değişikliği gerektirmez. Daha da beteri, kaldırmaz! Başa gelen afetleri
ya da dıştan gelen saldırıları bertaraf edemezsek, enkazın altında hep birlikte
kalırız. Öyle tek tek ya da grup grup değil, milletçe altında kalırız! Bunu
idrak etmek çok zor olmasa gerek.
Kendi ölümünü göze
alıp vatanı kurtarmaya baş koyanlar olduğu gibi, kendi sonunu hazırlayıp vatanı
bitirmeye yemin edenler de var sanırım. Yoksa başka hangi düşünce ve şiarla
böyle bir olay karşısında bu denli fütursuz olunabilir, anlamak imkânsız.
Başka milletlerin
aylarca söndüremediği yangınların büyük bir kısmı kontrol altına alınmış.
Eşzamanlı yangınlara eşzamanlı müdahale başlamış. Devletin bütün imkânları ve
kurumları eksiksiz şekilde olay yerlerine dağılmış, birileri çıkıp, “Gözünün
üstünde neden kaşın var?” muhabbeti başlatıyor, birileri de bunu alıp uzay üstü
bir mesele kıymetine sokuyor.
Amaç çok da iyi
olmasa gerek. Evet, hâlâ yangınlar devam ediyor. Artan sıcaklık, şiddetli
rüzgâr ve görüşü kaplayan duman kümeleri itfaiyecilerin işini hayli
zorlaştırıyor. Her olay karşısında iki hareket hayatîdir: Çaba ve duâ...
Çabalamazsak, birlik olmazsak olaylar gücümüzü aşar. Ama duâ etmez ve Allah’a
(cc) sığınmazsak, çaba ve güç de yeterli olmaz. Aklı ve kalbi bir arada tutmak
gerek.
Orman yangınları,
hele bu mevsimde, öyle kolay baş edilir şeyler değildir. Araziler ulaşılması
güç, sarp ve dirayetlidir. Ağaçlar, çalılar yanmaya elverişlidir. Rüzgâr da
eklendi mi, yayılması son derece kolay ve hızlıdır. Bölgelerde yangın söndürme
faaliyetlerine katılan insanlar için durum oldukça zor. Her an alevlerin
arasında kalabilir, her an dumandan zehirlenebilirler. Böyle bir vaziyette
siyâsî kaygıları körüklemek ve durumu olduğundan daha vahim göstermeye çalışmak
hiçbir vatan evlâdına yakışmaz.
Henüz resmî
açıklamalar gelmedi. Fakat hepimiz biliyor ve görüyoruz ki, bu yangınların
ardında PKK denilen vatansız, milletsiz, ırksız bir pespaye var. Bu adı
batasıca terör örgütü, hiçbir halka ya da kimliğe lâyık değildir! Bu, ancak
Türkiye düşmanlarının beslediği bir yaratık topluluğudur. Bizi masada
deviremeyenlerin, alçakça kurgularda kullandığı maşa karakterli bir ihanet odağıdır.
Yangınları çıkaran da, ülkede bir şeyler iyi giderken çomak sokan da, insanlara
ve canlılara acımayan da ta kendileridir. Geçmişte yapmışlardır, bugün de
uğraşmaktadırlar. Fakat gelecekte bu son çırpınışları da kalmayacaktır.
Allah’ın izniyle…
O zaman bu vatan düşmanı örgüte sempati duymayan kim varsa, ister sağcı, ister solcu, ister o partili, ister bu partili, terör örgütlerinin karşısında birlikte durmalıdır. Bu ancak bizi bir vatana lâyık olduğumuza ikna edebilir.