
KİM ne derse desin,
Türkiye’nin birinci gündemi “2023 Seçimleri”.
Evet, bu seçimler, hem iktidar, hem de muhalifler açısından çok önemli. Cumhur
ve Millet İttifaklarından oluşan her iki cephenin önemsediği, seçimin gizli
öznesi HDP’nin de geride kalan zamanlarını stratejik öneme sahip bu seçimden
galip ayrılmanın hesaplarını yaparak geçirdiği ortada.
Koronavirüs Salgını’ndan sonra küresel boyutlara erişen ancak ülkemizde daha
kuvvetli hissedilen ekonomik dalgalanmanın yerini sütliman bir bahar havasının
almasını bekleyen vatandaşlarla EYT ve 3600 Ek Gösterge konusu gibi özlük
haklarını bekleyen devlet memurlarının yanı sıra 15 Temmuz hain darbe
girişiminde yargılanıp beraat eden ve göreve dönmek isteyen binlerce memurun
beklentisi de 2023 Seçimlerine dair.
Kimi 13’üncü Cumhurbaşkanı olmanın hayâlini kuruyor, kimi kapatılan Başbakanlık
binasının o debdebeli günlerine geri dönmesini ve o koltuğa oturmayı düşlüyor.
Azınlıkta olsa da bir seçmen grubunun kabaran intikam (!) duygularını bastırma
arzusu yine bu seçimlere bağlanmış durumda.
Her ne kadar Cumhur İttifakı’nda aday belli olup şimdiye dek resmî bir açıklama
olmasa da, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Anadolu’yu karış karış gezdiği “2023’e
Doğru: Aday Belli, Karar Net” başlıklı mitinglerle hem yükselen tansiyon düşürülüyor,
hem de birlik mesajı veriliyor.
“Yanınızdayız”
Şimdiye
dek Ankara ve İzmir’de elde edilen seçim zaferlerinde parlak günlerin rüzgârını
arkalarına alan İmamoğlu ve Yavaş’ın aday gösterilme dürtüleri, geçen hafta
çekilen el freni ile durduruldu ve bir nevi “Yanınızdayız” mesajına
zorlandılar. Bu desteğe rağmen Altılı Masa’nın her an dağılma riski ile karşı
kaşıya olduğunu söyleyebiliriz.
Millet İttifakı’nda rakip her ne kadar Erdoğan gibi görünse de öncelikli olarak
birbirlerinin rakibi olduklarını millet de görmüş oldu böylelikle.
İzmir kampına bu özgüvenle çıkan Kılıçdaroğlu, bundan sonra miting alanlarına
daha rahat ve stressiz çıkacak gibi görünüyor. Eğer “Bay Kemal” ile başlarsa bu
yarış, Erdoğan’ın işi ikinci tura bırakmadan kazanabilecek donanım ve tecrübeye
sahip olacağı aşikâr. Üstelik TOKİ ile başlatılan sosyal konut kampanyasının
devamı geleceği kesinken... Sırada EYT ve hemen ardından gelecek olan 3600 Ek Göstergesinin
yılbaşı itibariyle çözüme kavuşması da beklenen diğer adımların ilklerini
oluşturmuş durumda.
Önümüzdeki 9 ay içinde sahaya sürülecek çok sayıda kart olduğunun habercisi tüm
bunlar. Hafta başı çiftçilere sunulan destekle elektrik faturalarının hasat
döneminde tahsili kararlaştırılırken, dün de Türkiye’nin 20’nci, Ankara’nın 2’nci
şehir hastanesi olan ve 8 ayrı hastaneden oluşan Etlik Şehir Hastanesi’nin
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla hizmete açılması bunun
göstergesi.
Yaşı ilerlese de kurtlar sofrasında ve bu coğrafyada ağırlığı her geçen gün daha
da hissedilen Erdoğan’ın bireysel yeteneklerini bir koz olarak kullanacağı
muhakkak.
İkinci
Karabağ Savaşı’nda ateşkesin sağlanması ve Ukrayna-Rusya Savaşı’nda barış
görüşmeleri, tahıl sevkiyatı ve esir takası gibi başlıklarda güven duyulan bir
lider konumunda Erdoğan. Yani avantaj hükûmet, daha doğrusu dünyanın dertlerini
dert edinen Erdoğan’da.
Halkın refahına
deva olacak iyi bir demokrat başbakan gelecek
Gelelim
Başbakanlık koltuğuna… Yani olası muhalefet cenahının “2023 Seçimleri”ni
kazanması hâlinde parlamenter sisteme geri dönmeyi ve o koltuğa oturmayı gaye
edinen Meral Akşener ile ona rakip çıkan müstafi Başbakan Davutoğlu’na…
Henüz
cumhurbaşkanı adayını bile belirleyemeyen Altılı Masa’da şimdiden “2” numaralı
koltuk için de kavgalar başladı bile.
İyi Parti lideri Meral Akşener, daha önce “Ben başbakanlığa adayım” diyerek
iddiasını ortaya koyup kenara çekilmişti. Bu iddia sahibine rakip doğdu.
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, “Başbakanlık öncelikle
bizim hakkımız” diyerek, yeni bir tartışmanın fitilini ateşlemiş oldu.
Özdağ, “Başbakanlık bizim hakkımız. Çünkü bizim koltuğumuzu çaldılar. Bir gece
geldik, baktık, koltuğumuz yok! O koltuğu bize millet vermişti. Şimdi o millet,
‘Koltuğu size yeniden vereceğiz’ diyor” açıklaması ile koltuk hakkından
bahsetti.
“Biz kazanırız,
kazanacağız”
Saadet
Partisi lideri Temel Karamollaoğlu ise katıldığı bir programda, Altılı Masa’da
konuşulan konulara değinerek, partisindeki tüm üyelerin seçimi kazanacakları
konusunda hemfikir olduklarını ve parti olarak “kaybetme” ihtimâlini
konuşmadıklarını dile getirdi.
Bu gelişmeler ışığında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2023’e tek başına
çıkacağı seçim kantarında ülkenin yüzdelik diliminin kaçının “Yanındayız” diyeceği
şimdiden merak konusu.
Zorlu
yarışta onun işini kolaylaştıracak unsurların başında, masanın etrafındaki 6
sandalyenin tek bir koltuk için henüz aday gösteremeyişi ve her kanadın kendi
içinde çarpışarak güç gösterisinde bulunması yer alıyor.
AK Parti iktidardaki son 20 yılın muhasebesini yaparken, sanırım yeni bir 20
yılın startını verme eğiliminde ve bunun için “20 yıl önce, 20 yıl sonra”
mottosu ile sahaya çıkabilir.
20
yıl önce AK Parti’yi, dolayısıyla Erdoğan’ı iktidara taşıyan gençler, bugün
olgunluk emaresi sayılan 40 yaşına ulaşmış durumdalar.
Yayınladığı videolar ve attığı sosyal medya mesajlarıyla ses getiren organize
suç lideri Sedat Peker’in sıklıkla dile getirdiği “40 yaş altındaki arkadaş”
ibaresi bu açıdan çok mühim. Erdoğan’ın, daha önceki yazılarımda dile
getirdiğim “gençlik” bahsine ehemmiyet gösterdiği bilinen bir gerçek.
Önümüzdeki günlerde yurt sathında Bahçeli gibi 81 ili kapsayan mitinglerde,
yeni içeriğe ve vaatlere sahip güncellenmiş metinlerle, “ilk kez” oy kullanacak
gençlere hitap ederek onların gönüllerini fethedecek Erdoğan.
Gençlerin önce miting alanlarında, ardından seçim sandıklarındaki refleksi,
galibiyet kefesindeki ağırlık dengesini büyük ölçüde değiştirecektir.
Peki, gerçekten bu seçim önemli mi? Evet, “önemli”!
Önemli,
çünkü içinde barındırdığı çok sayıda sosyolojik vaka başlığı var. Ya sular
hepten durulacak ya da kaynayan kazana tekme atma hevesinde olanların toyu
olacak. Yazının taslağını hazırladığımda, hayatta olan ve 9 yaşındaki oğlu
Ahmet Yağız ile 6 yaşındaki kızı Melis Doğa’yı sevmekle meşgul olan polis
memuru Sedat Gezer’in, Mersin’in Mezitli ilçesindeki Tece Polisevi’ne yönelik
silahlı saldırı sırasında şehit haberini almamız, bu ihtimâli ne yazık ki
doğrular mahiyette.
Şehidimiz
evlatlarını babasız, eşi Medine Hanım’ı kocasız, annesi Nafiye Hanım’ı evlatsız
bıraksa da kendisini ülkesine, milletine, bayrağına adayarak, İlay-ı Kelîmetullah
ve Ezan-ı Muhammedî uğruna onları vatansız bırakmadı. Şehadeti bir bayram
havası içinde yaşanan toy olarak gördü. Ve bin yıllık geçmişi olan şanlı bir
ülkenin şehitler tepesinde medfun kahramanların arasına katıldı. Mekânı Cennet
yurdu olsun!
Zaman
azaldıkça, yazacak malzeme çoğalacak. Ama biz gözyaşının azalması, iftihar
vesilesi başarı ve sevinçlerimizin çoğalmasından yanayız…