Yalanın merkezinden ahlâksız çete senaryosu

Siz bu ekiple ancak çete kurarsınız! Devleti de her zamanki gibi yanınızda değil, karşınızda bulursunuz. Vallahi, şu beşiniz de HDP’nin ve HDP’lilerin tırnağı kadar dürüst değilsiniz! Adamlar gizlenmiyor, açıkça niyetlerini söylüyor, alenen devlete kafa tutuyor, terör örgütünü arkalarına almalarından dolayı gurur duyuyorlar. Kapatılma tartışmaları var ya, hiç katılmıyorum. Düşmanın alenî olanı, riyakâr ve ilkesiz olanından iyidir.

“BLOK mlok değil. Ahlâklı insanlarla çıkış arıyoruz. Demokrasiyi savunan, fakirin fukaranın hakkını savunan, garibanların hakkını savunan, ahlâklı olan bir siyâset anlayışıyla Türkiye’yi buradan çıkarmak istiyoruz. Ahlâksızlar bir tarafta kardeşim, ahlâklı olanlar da burada. Bunların tamamı demokrasiyi savunuyor.”

Türkiye batmış da çıkarmak size mi kalmış müdür bey!

“Ben 27 buçuk yıl Maliye Bakanlığında çalışmış biri olarak” diye başlayan cümlenize SGK Genel Müdürlüğü döneminizi, o dönemde yapılan sınavlarda kâğıtları okunmadan arşive kaldırılan adayları, 40 puan alabildiği hâlde işe alınabilmesi için 70 puan almış gibi işlem yapılanları, yeni doğan çocukların sigortalandığını da anlatmak ister misiniz?

Belki fakir fukaranın, garibanın hakkını savunan ahlâklı siyâsetin altyapısını öğrenmiş oluruz. Ya da yıllardır yürüttüğünüz muhalefet sisteminizi anlatsanız bize… Meselâ “Ne gerek var bu hastanelere?” dedikten sonra, “Ben şehir hastanelerine karşı çıkmadım ki!” demenizi ya da “Tek bir Kızılay çadırı görmedim” demenizden az önce çekilmiş Kızılay çadırına giriş görüntülerinizi anlatabilirsiniz belki ahlâklı siyâset anlayışınızı özetlerken. Demokrasi savunuculuğunuz için “Tankın önüne önce ben çıkarım” demenizin üzerinden altı yıl geçtikten sonra, havalimanı kapısından çıkışınız için tankların yolu açmasını beklemenizi ve geceyi kahve içerek televizyon karşısında geçirmenizi anlatabilirsiniz.

Sizin o -sözde- Türkiye’yi bulunduğu yerden çıkarmak için “Bu tarafta” dedikleriniz, Mayıs 2016 sonunda, “15’inden sonra işler değişecek, başbakan olacağım” diyerek darbeden haberi olduğunu ağzından kaçıran Akşener, 28 Şubat’ta zulme revâ gördüğünüz partinin resmî olarak bugünkü devamı olan Saadet Partisi, elinde on binlerce şehidin kanı bulunan İmralı’daki bebek katilini hâlâ önder kabul eden ve yerel seçimlerden sonra “Bizi unutmayın!” diye size posta koyan da terör örgütünün siyâsî kanadı değil mi?

Başbakanlık mâkâmından ayrılırken, “Ömrüm boyunca, benim ağzımdan Sayın Erdoğan için kötü lâf duyamayacaksınız” diye yemin edip partide bir gelecek bulamayınca kendi Gelecek’i için Erdoğan’ı düşman ilân eden Davutoğlu, AK Parti’nin kuruluş sürecindeki söylemlerine sarılıp Erdoğan’a vurmaya çalışan ama -o sürecin çoktan tamamlandığından- mazlumların hakkının alındığından, dâvanın daha büyük idealleri için yeni bir cihâd yoluna çıkıldığından bîhaber olan Babacan da sizin şu “Bu tarafta” dediklerinizden mi?

Fikri Sağlar’ın yeniden alevlendirdiği “türban” konusu bile sizin cibilliyetinizi anlamaya yeter de artar bile!

Siz ne kadar çarşaflılara rozet takarsanız takın, kaç başörtülü hanımı parti meclisine sokarsanız sokun, zihniyetinizin tezâhürü değişmiyor. “Din tüccarı” diye suçladığınız partileri gölgede bırakacak kadar siyâsî malzeme yapıyorsunuz İslâm’ı. Hayatında örtünmemiş hanımların başını örtüp çektiğiniz seçim videoları, yerel seçimlerden önce boy boy Cuma namazı fotoğrafları, Yasin-i Şerif videoları atan tekfurunuzun seçimden sonra kiliseden, havradan çıkmaması, sırf başörtüleri görünebilsin diye herkesin başına taktığı bareti elinde taşımaya mahkûm ettiğiniz hanımların görüntüleri bu yobazlığınızın açık birer delili…

Merakımız öğrenme isteğimizden müdür bey!

Şimdi sizin “Bu tarafta” dedikleriniz, eski genel başkanına kurulan kaset kumpasından kendine bir başarı hikâyesi uyduran, içindeki taciz ve tecavüzleri görmezden gelen, başörtüsünü üç beş oy uğruna kullanıp ahlâksızca siyâset yapan CHP, parti programında olan milliyetçiliği terör örgütünün siyâsî temsilcileriyle yapılan oy pazarlıklarına kurban eden, FETÖ etiketini üzerinden söküp atamayan riyakâr İyi Parti, rahmetli Erbakan’ın mîrasını çarçur eden ve muhafazakâr oyların bir kısmını temsil iddiasında olduğu hâlde hiçbir muhafazakâr eyleme katkı sunmayıp HDP ile seçim pazarlıkları yapmaktan utanmadığı hâlde Libya Tezkeresine “Evet” demekten utanan, İHA ve SİHA’lara “Millî değiller” yalanını birkaç dakikada revize etmek zorunda kaldığı hâlde özür dilemekten imtina eden yüzsüz SP ve oy oranlarının toplamı 5 puanı bile bulamayan AK Parti’nin çürük elmaları değil mi?

Siz bu ekiple ancak çete kurarsınız!

Devleti de her zamanki gibi yanınızda değil, karşınızda bulursunuz.

Vallahi, şu beşiniz de HDP’nin ve HDP’lilerin tırnağı kadar dürüst değilsiniz! Adamlar gizlenmiyor, açıkça niyetlerini söylüyor, alenen devlete kafa tutuyor, terör örgütünü arkalarına almalarından dolayı gurur duyuyorlar. Kapatılma tartışmaları var ya, hiç katılmıyorum. Düşmanın alenî olanı, riyakâr ve ilkesiz olanından iyidir.

Tedbir alır, yürürsünüz yolunuzda. Ya sizlere ne yapacağız? Dediğini inkâr eden, yaptığını gizleyen, vaadini yerine getirmeyen, millî menfaatleri çok önemsermiş gibi görünüp dış destekli siyâsetin güdümünden çıkamayan sizler mi dürüst, ahlâklı, demokratik bir “Taraf” oluşturacaksınız? Güldürmeyin bizi Allâh aşkına!

“Ahlâksızlar bir tarafta” diye itham ettiğiniz kesimin ardında bu toplumun yüzde 50’si var. Siz, AK Parti ve MHP’ye oy veren o yüzde 50’yi de aynı kefeye koymanın bedelini elbette ödeyeceksiniz! Aynen, bundan önce AK Parti’ye oy vermiş esnaf, çiftçi, öğretmen, sağlıkçı için “Bir daha onlara oy verirseniz iki elim yakanızda olacak” demenizin bedelini ödeyeceğiniz gibi…

Sizi en iyi tarif eden cümle, sizin içinizden çıkan “Gel bakalım Muharrem” e ait: “Yalanın merkezi, CHP Genel Merkezi’dir!”

Allâh, kendisine oy kullanmaktan bile âciz birinin bu devleti yönetme ihtimâlini düşünmekten korusun bizi!