#YalanımaDokunma

Kitabın ortasında, göbeğinden konuşalım: Bu düzenlemelerden rahatsızlık duyacak kişi, yalan haberler ile dezenformasyon ve manipülasyon yapanlar, yapmayı plânlayanlar, yalan haberlerle beslenenlerdir.

GEÇEN hafta “dezenformasyonla mücadele düzenlemesi” olarak da bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi TBMM’nden geçerek yasalaştı.

Ortalık “sansür yasası” diye yıkılıyor. Birbirinden orijinal etiketler açılıyor.

Muhalif kardeşlerimiz çok dertliler. Seslerinin kesileceğini, ifade özgürlüklerinin ellerinden alınacağını filan söyleyip duruyorlar.

Peki, bu “sansür yasası” içerisinde neler var? Gelin bir bakalım isterseniz…

Kanun düzenlemesi, Türkiye’de yayın yapan sosyal ağlara ve haber kanallarına Türkiye’de ofis açma ve Türkiye’de temsilci bulundurma zorunluluğu getiriliyor.

Yani bu mecralarla ilgili Türkiye’de bir ofis, bir muhatap, bir sorumlu kişi olacak. Bu sorumlu kişi uygunsuz bir durum olduğunda başının ağrıyacağını bilerek, mecrasını sorumlu bir şekilde yönetecek.

Bir mecrada yalan haber çıkması ve düzeltme kararı alınması durumunda, bu düzeltme hemen ertesi gün yayınlanacak.

Hem de eskisi gibi, yalan haber sekiz sütuna manşet iken tekzip yazısı kibrit kutusu büyüklüğünde olmayacak. Aynı puntolarla ve aynı hacimde yayınlanacak.

Meselâ yalan haber birçok mecrada yayınlandıysa, bu haberin mağduru mecra mecra düzeltme için koşuşturmayacak. Düzeltme ve gerekirse yalan haberi yayından kaldırma tüm mecralar için anında işletilecek.

Yalan haber yayma suçuna 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası getiriliyor. Öyle önüne gelen istediği kişiye itibar suikastı yapamayacak; illâ yapmak istiyorsa bunun bir karşılığı olacağını bilecek.

Meselâ bir kişi veya bir kurum hakkında asılsız haber yapıp şahsî veya ticarî olarak zarar veren kişi öyle üç beş yıl süren mahkemenin ardından komik para cezası alarak yırtabileceğini düşünmeyecek.

Ülkenin güvenliği ve kamu sağlığını ilgilendiren konularda daha sorumlu bir yayıncılık yapılacak.

Yapılan yayında halk arasında korku, panik ve endişe oluşturma, kamu barışını bozmaya yönelik kasıt varsa bunun da bir bedeli olacak.

Künyesiz, isimsiz, cisimsiz haber sitesi olmayacak. Bir gazete için geçerli kurallar haber siteleri için de geçerli olacak. 

Çocuklarla ilgili, basın kartlarıyla ilgili, çalışanların özlük hakları ile ilgili epeyce düzenlemeler de bu kanun metninin içerisinde.

Peki, bütün bunlardan kim, neden rahatsız olabilir?

Kitabın ortasında, göbeğinden konuşalım: Bu düzenlemelerden rahatsızlık duyacak kişi, yalan haberler ile dezenformasyon ve manipülasyon yapanlar, yapmayı plânlayanlar, yalan haberlerle beslenenlerdir.

İnanmaya hazır kitlelerini bugüne kadar yalan haberlerle konsolide edenler, özellikle de seçim sath-ı mahalline girdiğimiz bu dönemde bu işi ellerinde en büyük koz olarak gören özel ve tüzel kişilerdir.

Bir seçimi “Kobani düştü düşüyor” cümlesi ile zehirleyenler, sonraki seçimlerde de benzer şekilde strateji kuranlardır.

Yıllarca kitlelerini algılarla besleyen, algılarla bir arada tutan, bunu da sistematik bir metot olarak içselleştirmiş medya maymunlarıdır.

Meselâ yıllarca “128 milyar dolar” yalanı üzerinde tepinenler, yıllar süren bu denli büyük itibar suikastının altından mahkemenin verdiği 60 bin lira gibi komik bir ceza ile kalkamayacaklar. Böyle bir şey isterler mi hiç?

Bu kadar yaygarayı gördükçe için için gülesim geliyor.

Yıllarca bizi “Aktrol” olarak tesmiye eden, yalan yanlış şeyler yazdığımızı söyleyen, “yalanlarımızdan” şekvacı olanlar, şikâyetçi oldukları bu durumdan kurtulacakları için sevinmeleri gerekirsen son derece gergin ve öfkeliler.

Ne oluyoruz kuzum? Neden bu gerginlik? Biraz gevşeyin lütfen.

Bırakın bu “sansür yasasından” yalandan beslenenler, işleri güçleri yalan haber, algı operasyonu, manipülasyon, itibar suikastı olanlar şikâyet etsinler.

Meclis kanunu ortaya söyledi, siz neden üzerinize alındınız ki?

Kalınız sağlıcakla efendim.