RUSYA, dünyanın en geniş
sınırlarına (17 milyon 130 bin kilometrekare) sahip, 144 milyon nüfuslu bir
ülkedir. Başta petrol ve doğalgaz olmak üzere yer altı kaynakları bakımından
oldukça zengindir. Dünyada yavaş yavaş ortaya çıkan çok kutupluluğun ABD’den
sonra ikinci ülkesi durumundadır.
ABD ve müttefiklerinin Rusya’ya karşı korkak, ürkek ve çekingen tutumları
Rusya’nın önünü açmıştır. Rusya artık bölgesel bir güç olma sınırlarını geçip
küresel bir güç durumuna gelmiştir.
Rusya’nın yayılmacı siyasetinin ilk örneği, 2008’de Gürcistan’ı işgal
etmesi olmuştur. Rusya kısa sürede Gürcistan’ı işgal ederek Abhazya ve Güney
Osetya bölgelerinin bağımsızlığını tanımış, böylece Gürcistan’ı üç ayrı bölgeye
ayırmıştır. ABD ve müttefikleri her ne kadar “Gürcistan’ın yanındayız, Rusya’yı
kınıyoruz” deseler de Gürcistan fiilen üçe bölünmüştür. Rusya’ya karşı alınan
ekonomik yaptırımlar, petrol ve doğalgaz fiyatlarının on yıllık süre içinde
düşük seyretmesinden öteye bir sonuç doğurmamıştır bu. Gürcistan ise bölündüğü
ile kalmıştır.
Rusya, komşularına karşı azınlıkları bir silah olarak kullandığını
Gürcistan’da göstermiştir. Günümüzdeki Rusya Federasyonu, 88 federe devletten
oluşmaktadır. Rusya’nın komşuları elbette bu 88 federe devleti Rusya’ya karşı
kullanacak güce sahip değildir. Bu da Rusya’yı komşularına karşı daha saldırgan
ve baskıcı duruma getirmektedir. SSCB’nin dağılmasını 20’nci yüzyılın en büyük
trajedisi olarak açıklayan Putin, SSCB sahasının (Doğu Avrupa dışında) önemli
bir bölümünü Rusya’nın denetimine almayı başarmıştır.
Başka ülkelerdeki azınlıkları kendi hesabına bir silah gibi kullanan Rusya,
işgalinde tuttuğu ülkelerin bağımsızlık isteklerini katliamlarla engellemiştir.
Bunun en bilinen örneği Çeçenistan’dır. Çeçenlerin bağımsızlık çabaları
Rusya’nın uzun süreli katliamları ile şimdilik ortadan kalkmıştır.
Ukrayna’da ortaya çıkan kavga, aslında Rusya’nın Doğu Avrupa’ya yayılma
çabasından dolayı olmuştur. Ukrayna, Rusya’yı kendisi için yakın bir tehdit
olarak görmüştür. Rusya’ya karşı Batı ittifakını bir çare olarak seçip ona
katılmaya çalışmıştır. Ukrayna’nın bu seçimini Batı ittifakı desteklemiş ise de
son kertede Rusya’ya karşı Ukrayna’yı korumak için fiilî bir adım atmamıştır.
Çünkü Rusya, bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanıdığı Ukrayna’nın dış
siyasetine karşı çıkarak onu engellemeye çalışmaktadır.
Bağımsız ve egemen bir devlet olan Ukrayna’nın hangi ittifakın içinde yer
alıp almayacağı konusundaki kararı verme hakkını Rusya kendinde gördüğünden,
Ukrayna sorunu ortaya çıkmıştır.
Ukrayna sorununu ABD’nin kışkırtması ile açıklamak yeterli değildir.
Rusya’nın eski SSCB alanında kendisini bir çeşit vasi görmesi üzerine
başlamıştır. ABD ise başından beri Ukrayna’nın yanında yer aldığını
açıklamasına karşılık, fiilî Rus saldırıları ve işgali başladığında Ukrayna’nın
yanında fiilen askerî gücü ile yer almamıştır.
Putin, “Ukrayna’nın Lenin tarafından 1920’de yaratılmış suni bir devlet
olduğunu” kendince hatırlatıp, Ukrayna üzerinde hak iddia etmektedir. Putin,
Gürcistan örneğinde olduğu gibi, Ukrayna’daki azınlıkları da Ukrayna’ya karşı
bir silah olarak kullanmıştır.
***
Ukrayna 603 bin kilometrekarelik yüzölçümü ve 44 milyonluk nüfusu ile Rusya’ya
karşı kendini koruma imkânlarından oldukça uzaktır. Muhtemelen bunun bir sonucu
olarak 2014’te Kırım yarımadasındaki Rus çoğunluk (Rusya’nın desteği ile) önce
bağımsızlığını ilân etmiş, ardından Rusya’ya katılmıştır. Batı ittifakı ise
Kırım’ın Rusya’ya katılmasını “fena hâlde kınayarak” geçiştirmiştir. Rusya ve
müttefiklerinin dışında hiçbir ülkenin yolcu ve yük gemileri 2014’ten beri
Kırım limanlarına gitmemiştir. Ancak bu durum Kırım’ın fiilen Rusya’ya
bağlanmasında önemli bir engel teşkil etmemiştir.
Ukrayna’nın doğu bölgesindeki (Rusya sınırında) Donbass’ta, Rus nüfus
çoğunlukta olduğu için bölgedeki azınlığın 2014’te Ukrayna ordusuna karşı Rusya
desteği ile başlattığı isyan, bu bölgenin fiilen Ukrayna idaresinden kopmasına
neden olmuştur. Donbass bölgesinde Luhansk ve Donetsk adıyla iki ayrı ve
bağımsız halk cumhuriyeti 2014’te ilân edilmiştir. 21 Şubat 2022’de Rusya, bu
iki cumhuriyeti tanıdığını açıklayarak, Donbass bölgesinin Rusya’ya
katılmasının ikinci (muhtemelen geri dönülmez) adımını atmıştır.
Yakın bir zamanda Luhansk ve Donetsk cumhuriyetleri Rusya’ya katılmış
olacaktır. ABD ve müttefikleri toplantılar yaparak, Rusya’yı “fena hâlde kınamaya”
devam edeceklerdir. Ancak bu kınamaların ve ekonomik yaptırımların Rusya’yı Doğu
Avrupa’ya doğru başlattığı yayılmacılık siyasetinden caydırmayacağını
geçmişteki olaylar göstermiştir.
***
Rusya’nın Donbass bölgesini ilhak etme kararı petrol ve doğalgaz gibi
ürünlerin fiyatını arttırmıştır. Türkiye gibi ülkelerin bu fiyat artışlarından
fena hâlde zarar göreceği açıktır. Türkiye her ne kadar Rus yayılmacılığına
itiraz etmiş ve Kırım’ın ilhakını 2014’ten beri tanımamış olsa bile Ukrayna
olayları nedeniyle büyük bir ekonomik kayıp yaşayacaktır.
Ukrayna’dan sonraki hedef Rusya için Kazakistan olabilir mi? Çünkü
Kazakistan diğer Türk cumhuriyetlerine göre dörtte bir oranında Rus nüfusunun
yaşadığı bir ülkedir. Ukrayna örneğinde olduğu gibi Rusya, istediği zaman
Kazakistan’da Ruslarla karışıklıklar çıkartarak önce onların bağımsızlıklarını
ilân ettirip ardından Rusya’ya katılmalarını temin edebilir. Türkistan için
Rusya’nın tehlikesi tarihte kalmış bir olay değildir. Fiilen devam etmektedir.
Üstelik Ukrayna gibi örnekler, Türk cumhuriyetlerini Rusya’ya karşı daha
itaatkâr bir duruma getirecektir. Zaten bu cumhuriyetlerdeki yönetici seçkinleri,
SSCB döneminin kalıntıları olarak önemli ölçüde Rusya taraftarıdırlar.
Türkiye ile Rusya’nın ilişkilerinin tarihî seyrinin hatırlanması, Rusya’nın
Türkiye için nasıl bir “yakın tehlike” durumunda olduğunu gösterebilir. Rusya
ile Osmanlıların ilk defa Astrahan’dan başlayarak (1568-1571) savaşmaları,
ortalama 350 yıl (1914’e kadar) sürmüştür. Bu savaşların bazılarını Osmanlılar
kazanmış olsa da nihaî savaşı Rusya tarafı kazanmıştır. Rusya, Osmanlılara
karşı bütün siyasetlerini (Doğu bölgesinde bir Ermenistan kurulması dışında)
gerçekleştirmiştir. Osmanlılar, Rusya’ya karşı ne Türkistan’ı, ne de
Kafkasya’yı koruyabilmiştir. Rusya bu bölgeleri işgal ettiği gibi, Kuzey
Kafkasya’daki Müslüman nüfusun önemli bir bölümünü de tehcir edip Türkiye’ye
göndermiştir. (Akdes Nimet Kurat: Türkiye ve Rusya, TTK Ankara, 2011)
***
Günümüzde Türkiye-Rusya ilişkileri iki komşu ilişkilerinin çok ötesinde, tarımdan
turizme, enerjiye ve askerî teknoloji alanına kadar pek çok konuyu
kapsamaktadır. İki ülke birbirine bağımlı duruma gelmiştir. Bu bağımlılığın
daha çok Rusya’nın lehine sonuçlar ortaya çıkardığı bilinmektedir.
Türkiye’nin teröre karşı Irak ve Suriye topraklarındaki mücadelesi,
Libya’daki varlığı, Karabağ Savaşı’nın nihaî bir barış anlaşması ile
bitirilememiş olması gibi olaylar, Rusya’ya karşı zayıf tarafını
oluşturmaktadır. Her ne kadar Türkiye, Ukrayna ile ileri düzeyde ilişkilere
sahip olup Kırım’ın işgalini tanımamış olsa da bundan öteye giderek Rusya’ya
karşı bir tepki gösterme imkânına sahip değildir.
Aynı ölçüler içinde olmasa bile benzeri bir bağımlılık, Türkiye’ye karşı
Rusya için de geçerlidir. Petrol, doğalgaz, tarım ürünleri, nükleer santral
yapımları gibi çok değişik alanlarda Türkiye, Rusya için önemli bir ülkedir.
Türkiye’nin ABD ile yaşadığı sorunlar, Rusya ile olan ilişkilerinin ticaretini
arttırmaktadır. Bu artışın tek taraflı ve sadece Rusya’nın faydasına olduğunu
düşünmek gerçekçi değildir. Karabağ Savaşı’na Rusya’nın doğrudan karışmamış
olması, Kuzey Azerbaycan ile Ermenistan’ı baş başa bırakması, Türkiye ile olan
ilişkileri tayin edici olmuştur.
Türkiye, Rusya ile olan ilişkilerini bahane ederek Ukrayna ile olan
anlaşmalarını yok sayamaz. Buna karşılık Ukrayna ile olan ilişkileri ve
ticareti nedeniyle Rusya’ya karşı Ukrayna’nın yanında saf tutması da gerçekçi
bir tercih değildir. İkisinin ortası sayılacak, Ukrayna ve Rusya’ya karşı
Türkiye’nin dengeli bir siyaseti ne kadar yürütebileceği ise zamanla
görülecektir.
Rusya’nın giderek büyümesi, komşu ülkelerdeki (Rus olsun olmasın)
azınlıkları yayılmacılığı için bir silah olarak kullanması Türkiye için de
önemli bir “Yakın Tehlike” durumundadır. Evet elbette Türkiye, Rusya’ya karşı
Ukrayna ölçüsünde çaresiz ve aciz değildir. Yine de Rusya’nın ve Türkiye’nin askeri
ve ekonomik varlıkları karşılaştırmasında Türkiye geri plandadır. Barış yoluyla
elde edilecek imkanları, fırsatları savaş yoluyla elde etmeye çalışmak gerçekçi
değildir. Türkiye’nin bu yakın tehlikeye karşı barışçı siyaseti gerçekçi ve
akılcıdır.