Winter is coming

Ekonomi ve İklim Değişikliği Bakanlıklarının da vatandaşlara bazı önerileri var. Duş süresinin kısaltılması, duş başlığının değiştirilmesi, tencere kapağının kapalı tutulması, ofislerde tasarruflu ampul kullanılması bunlardan bazıları…

KARAKIŞ geliyor dostlar ve enerji krizi kapıda. “Winter is coming” desek yeridir yani.

Hâl böyle olunca, memlekette bir dizi tasarruf tedbirleri gündeme geliyor ister istemez maalesef.

Ayağımızı gazımıza ve petrolümüze göre uzatacağız. Yapacak bir şey yok. Sonuçta yüzde 60 seviyelerinde Rus gazına bağımlıyız.

Meselâ Sağlık Bakanlığı’nın da tavsiyesi ile Enerji Bakanlığı soğuk suyla duş almamızı istiyor. Soğuk suyla alınan duş kan dolaşımını hızlandırır ve bünyeyi gençleştirir hem.

Tedbirler kapsamında artık resmî dairelerdeki personel kravat takmayacak, böylelikle daha geç daralıp terleyecekleri için klima kullanımı azalacak.

Klimalar öyle eskisi gibi 19-20 derecelere ayarlanmayacak artık. 26 derecenin altında klima çalıştıran, hele de klima çalışırken camı kapıyı açanların vay hâline! Cezalardan ceza beğensinler.

Kış gelince yok “Ben üşüdüm, bir titreme geldi sanki” filan demek de yok. Üşüdüysen git, bir hırka giy, kazak giy kardeşim!

Meselâ tüm kamu binalarında şimdiden ve kışı beklemeden ısıtma sistemleri kapatılmış durumda. 1 Ekim ile 31 Mart arasında kamu binalarının ısıtılmamasına karar verildi bile.

Ağzımızdan nefes alıp verirsek, bir süre sonra binalar ısınacaktır.

Mobil klima üniteleri ve fanlı ısıtıcıların kullanımı da kesinlikle yasak.

Hatta lavabolardaki sıcak su vanaları bile kapatılmış vaziyette.

Yüzme havuzlarında, spor salonlarında ve eğlence merkezlerinde duşlar artık soğuk suyla alınacak. Oralarda da sıcak sular kesilmiş durumda.

Spordan sonra soğuk bir duş gibisi yoktur ne de olsa. “Kızgın kumlardan serin sulara” misali…

Kreşlerde sıcaklığın en fazla 20 santigrat derecede tutulması da alınan önlemlerden sadece birisi. Çocuklarınızı kışın ona göre giydirin efendim!

Artık köprüler, tarihî binalar, ibadethaneler, müzeler, kamu binaları aydınlatılmayacak. Neydi o öyle canım! Rengârenk ışıklar, görsel şovlar vesaire. Ne gereği vardı ki zaten?

Ekonomi Bakanı, “Kasım ayında doğalgazın ne kadara mâl olacağını henüz söyleyemeyiz, ancak acı haber şu ki, kesinlikle hane başına 3-4 bin lira olacak” dedi.

Ona göre haneler de tedbirlerini alıp tüketimlerini azaltmak durumunda kalacaklar hâliyle.

Ekonomi ve İklim Değişikliği Bakanlıklarının da vatandaşlara bazı önerileri var. Duş süresinin kısaltılması, duş başlığının değiştirilmesi, tencere kapağının kapalı tutulması, ofislerde tasarruflu ampul kullanılması bunlardan bazıları.

Tencerenin kapağını kapalı tutarsanız hem yemek çabuk pişer, lezzetini kaybetmez, hem de içine pislik filan düşmez. Bu tavsiye gayet yerinde bence.

Klima -hiç- kullanmamak, arabaları daha az, daha düşük hızlarda sürmek, toplu taşımayı tercih etmek, bisiklet kullanmak, evden çalışma gibi tavsiyeler de bu listenin devamında.

İsminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir bakanımız da Frankfurter Allgemeine gazetesi için kaleme aldığı makalede, “Önümüzdeki aylarda hepimiz; sanayi, haneler, kasabalar ve topluluklar, ne kadar çok enerji tasarrufu yaparsak o kadar iyi” ifadelerini kullandı…

***

İçinizi şişirdim sanırım, hakkınızı helâl ediniz.

Şimdi bütün bunların Türkiye’de değil, Almanya’da olduğunu söylesem sizi rahatlatmaya çalıştığımı düşünür ve elbette inanmazsınız.

Hatta “Almanya bizi kıskanıyor” diye bıyık altından gülersiniz.

Gülünüz efendim, gülünüz. Son gülen iyi güler!

Bunlar, Almanya başta olmak üzere tüm Avrupa’nın önümüzdeki süreçte aldığı tasarruf tedbirlerinden bazıları sadece.

Kışa doğru çok daha sert tedbirlerin gelmesi bekleniyor. Avrupa için gerçekten de “winter is coming”.

Vakti zamanında enerji bakanının, “Kombilerinizin ayarını bir derece düşürürseniz bilmem ne kadar doğal gazdan tasarruf sağlarsınız” diye tavsiyede bulunduğunda ortalığı yıkanları hatırlıyorum.

Şimdi imkân olsa da bunları kışı geçirmek üzere Almanya’ya gönderseydik, ne güzel olurdu. Alman bakanlara hâdlerini bildirirlerdi.

Almanya’dan battaniyenin altında tirim tirim titrerlerken Türkiye’yi kıskanırlar mıydı, bilmiyorum artık.

Hazır gitmişken, iki ay çalışıp (iş bulabilirlerse tabiî) araba da çekerlerdi altlarına.

Türkiye’ye döndüklerinde de yazın küfür küfür üfüren klimanın altında, kışın da haldır haldır yanan kaloriferin dibinde, Almanya’da geçen günlerini yâd ederek devlete giydirmeye kaldıkları yerden devam ederlerdi.

Neredeyse sekize, ona katlanmış küresel enerji fiyatlarından vatandaşı etkilenmesin diye elektriğin yüzde ellisini, doğal gazın da yüzde yetmiş beşini sübvanse eden, enerji kaynaklarını çeşitlendirerek Rus gazına bağımlılığı yüzde 25-30 seviyesine indiren bu devlete hem de! “Nükleer santrali durdurun, HES’leri kapatın, termik santralleri yıkın! Karadeniz’de bulduğumuz gazın bize faydası ne?” diye…

Ne diyeyim, Allah akıl fikir versin. Çok şey mi istiyorum?

Kalınız sağlıcakla...