Vizyonumuzu büyütüp dünyamızı ve insanlığımızı küçülten bir kavram: Modernizm

Geleneksel yapılara karşı özgürleşen birey, yeni yaşam biçimlerine esir oldu. Üstelik bu yeni yaşam biçimleri bireye, geleneksel yapılardaki güvenli ortamı sunmaktan çok uzak...

“MODERN” kavramı modern toplum, modern insan, modern yaşam gibi en yeni olana entegre olmuş olanı ifade eden bir sıfat olarak kullanılırken; modernite de siyasal, kültürel, toplumsal ve bilimsel gelişim/dönüşüm süreçlerini gösteren bir dönemi ifade eder.

Modernleşme ise, modernizmin gelişim süreci içerisinde ortaya çıkan siyasal, bilimsel, sosyal ve kültürel dinamizmi anlatır.

Ve tüm bunların içinde toplandığı modernizm; yine bunların sanat, siyaset, toplum, bilim, kültür ve hayatın diğer alanlarına dair ortaya çıkardığı ideolojik durumu ifade eder.

Modernizm, gelişen iletişim teknolojilerine bağlı olarak yeni iletişim biçimleri ortaya çıkardı. Önceleri insanlar dar bir coğrafî alanda birbirleri ile çok sıkı ilişkiler kurarlarken, aralarında oluşan bağlar da çok sıkı bir şekilde kendini gösteriyordu. Fakat kitle iletişim araçlarının gelişmesiyle birlikte insanlar artık hiç gitmedikleri coğrafyalardaki insanlarla ilişkiler kurmaya başladılar.

Bu şekilde ortaya çıkan ilişkiler öncekiler gibi sıkı bağlar oluşturmaktan uzaktır. Çünkü ortaya çıkan ilişkiler çok hızlı, çok mesafeli, çok sosyal olmayan bir biçim ve sosyal olmayan bir ortamda gerçekleşir ki bu ilişki biçimi, insanın ihtiyaç duyduğu gerçek sosyal ilişki biçiminden uzaktır. Yani modern toplumlarda insanlar arasında ilişki ve bağ kurmak kolaydır. Fakat bu bağlar çok sıkı olmadığından, kurulan bağların kopması da aynı kolaylıktadır.

Modernizm hedonizmi besliyor

Ortaya çıkan bu modern ilişki biçimi; yapay, mesafeli, uzak, geniş çaplı, büyük ölçekli, değişken, serbest ama istikrardan uzak bir yapıya sahip ve gerçek bir sosyal ilişkiden olarak kendini gösterdi. Tüm bunlara bağlı olarak modern toplumlarda dayanışma, samîmiyetten uzak, çıkar odaklı, organik olmayan mekanik bir hâl aldı. Çıkar odaklı kurulan ilişki biçimleri rekabeti ortaya çıkardı. Bu durum bireylerin birbirleri arasındaki bağlılıklarını azalttı. Bağlılıkların azalması bireyselliği doğurdu.

Önceleri birey toplumsal faydanın emrinde iken, modernizm ise bireysel faydayı öne çıkardı. Yani egoizm, toplumsal ve ortak faydanın önüne geçmiş oldu. Narsizmi doğuran bu durum, başka yıkıcılıkları da beraberinde getirdi.

Modernizmin ortaya çıkardığı bireyselleşme ve bu akımın ortaya çıkardığı, adına da “birey” dediğimiz insan tipi, hem düşünce biçimlerinde, hem de karar alma mekanizmalarında belirli bir geleneği takip etmekten, geleneksel yapıda önemli işlevler gören aile ve benzeri yapılarla istişâre etmekten uzak durarak, kendi kendine karar almayı, ideallerle çerçevelenmiş bir yaşam sürmek yerine kendine heyecan veren bir yaşamı tercih etmeyi, kanaat etmekten uzak bir şekilde her şeye sahip olmayı isteyen bir yaşamı, toplumsal ve kolektif gelişme yerine kişisel olarak gelişmeyi öne alan bir yaşam felsefesini öncelemeyi ve olabildiğince her şeyden haz almayı amaç edinmiş bir hedonizmi tercih eder hâle geldi.

Bazı sosyal bilimciler tüm bunları modern bireyin geleneksel yapılara karşı özgürleşmesi olarak adlandırılsalar da bu çıkarım tartışmalıdır. Çünkü geleneksel yapılara karşı özgürleşen birey, yeni yaşam biçimlerine esir oldu. Üstelik bu yeni yaşam biçimleri bireye, geleneksel yapılardaki güvenli ortamı sunmaktan çok uzak...

Modern insan kendini güvende hissetmiyor

Bireyselleşmeyi sağlayan modernizm, bireye geleneksel toplumsal yapılardan bağımsız bir şekilde kendine hareket etme imkânı sunarken, bireyi kendi doğasına, hedonizme, pragmatizme ve oportünizme bağımlı hâle getirdi. Yani geleneksel yapılar ve bunun doğurduğu toplumsal yapılara karşı bireyi özgür kılan modernizm, bireyi daha soyut gibi görünse de geleneksel yapıdan daha geniş çaplı bir başka yapının bağımlısı yaptı.

Kendini beğenmişliğin, çıkarcılığın, hedonizmin ve süflî duyguların yanı sıra modernizmin inşâ ettiği küresel toplum yapılarının bağımlısı olan birey, modernizmin ortaya çıkardığı küresel toplumsal yapılar ve sözünü ettiğimiz diğer bağımlılıklara göre roller geliştirmiş gerçek insanî benlikten uzaklaşmış bir tipolojiye büründü.

Modernizm süreci içerisinde geleneksel yapılar ve geleneksel düşünceye karşı özgürleşen bireyin kendini daha fazla güvende hissedeceği düşünülüyordu. Fakat gelinen son noktada durumun hiç de sanıldığı gibi olmadığı görüldü. Çünkü bireyselleşme yalnızlaşmayı da beraberinde getirdi. Önceleri geleneksel yapılara entegre olan insan, içsel ve dışsal tehlikelere karşı bu yapı içerisinde sığınabileceği bir limana sahipti. Fakat modernizmle birlikte birey, bu yapıların çoğunu reddettiğinden güvenli limanlarda yoksun oldu.

Geleneksel yapılara karşı özgürleşen insan, diğer yandan da kendi dışında kalan her şeye karşı duyarsızlaştı. Ötekileştirme, ötekini bir güvenlik tehdidi olarak görme ve nihâyetinde ötekini yıkma, yok etme ve ötekini kendi için kargaşaya düşürerek kendinden uzak tutma, bu duyarsızlığın en görünen sonuçlarıdır.

Modern bireyler özgürleştikçe daha fazla güvenlik kaygısı duymaya, daha fazla güvenlik kaygısı duydukça kendi dışındakini ötekileştirmeye, kendi dışındakini ötekileştirdikçe kendini daha güvende hissetmek için ötekini yok etmeye, ötekini yıkmaya, ötekini kendi içinde kargaşaya düşürerek kendinden uzak tutmaya, kendi ve kendi gibi olanların yaşamlarını ise olabildiğince konforlu bir hâle getirmeye başladı. Bunun için de ötekinin içinde çıkardığı kargaşayı fırsat bilerek ötekine kendisini kurtarıcı olarak göstererek öteki gördüğünün elinde ne varsa alıp kendi nam ve hesabına kullandı.

Modernizmin negatif etkileri bireyselleşmenin doğuracağı negatif etkilerle sınırlı değildir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Meselâ bugün modernizm, ortaya çıkardığı yeni iletişim teknolojileri ile iletişim olanaklarını genişletti. Bugün, hiç uğramadığımız, daha önce hiç görmediğimiz, yaşam deneyimimizin hiç olmadığı coğrafyalardaki insanlarla iletişim kurabiliyoruz. Bu bizim vizyonumuzu büyütürken diğer yandan da dünyamızı küçültüyor. Çünkü vizyonumuz büyüdükçe dünyaya dair gerçekliğimiz de büyüyor.

Fakat bu gerçekliği yönetmek için hepimiz evlere, -hattâ evlere bile değil- odalarımıza, odalarımızda bulunan bilgisayarlara kapanıyoruz. Bu gerçekliği buradan yönetmeye çalışıyoruz. Bilgisayarımız bir anda dünyamız olup çıkıyor. Odalarımız bugün hem banka, hem işletme, hem ofis, hem de okul olabiliyor.

Bütün bu tespitleri aktarma ve sonuçları ortaya koymadaki amacım ne modernizmi deccalleştirmek, ne modern olanı Frankenstein olarak sunmak, ne moderniteyi öcü gibi göstermek, ne de modern insanı insanlıktan çıkmış vahşi bir yaratık olarak betimlemektir. Bir durum tespiti olarak aktardığım ve sonuçlarını ortaya koymaya çalıştığım modernizmin negatif sonuçlarının, bugün dünyada yaşanan siyasal ya da sosyal olumsuzlukların nedenlerinden biri olduğunu göstermektir niyetim. Yoksa hiç şüphesiz modernizm, belli ölçüleri ile insanlığa büyük faydalar sağlamıştır.