
2008 yılının 6 Temmuz’unda
rahmet-i Rahmân’a kavuşmuş olan Erdem Bayazıt Ağabey, “Sürüp Gelen Çağlardan”
başlıklı şiirinin bir yerinde, “O ışık ki
düşer bir zenci yüreğine/ Birden aydınlık kazanır zulme uğramış bütün yürekler/
Onulmaz Hint ağrısına, tükenmez Çin sancısına/ İsyanın Macarcasına, ezilmenin
Çekoslavakcasına/ Yanmanın Polonyacasına, direnmenin Vietnamcasına/ Gerillanın
Arapçasına/ Yetişecek elbet benim müjdeci sesim” diye yazar.
Visoko’dan
gelen selâm, işte tam olarak böyle bir şey! Yani Erdem Ağabeyin müjdeci sesinin
ta Visoko’ya kadar ulaşmış olduğunun işareti… Şüphesiz, çok daha ötelere
ulaşmıştır.
Asıl
konumuz elbette Visoko değil ama yine de kısaca Visoko şehrinden söz edelim…
Visoko,
Bosna-Hersek’in Zenica-Doboj kantonunda, Zenica ve Saraybosna yolu üzerinde
bulunan ve yaklaşık 20 bin kişilik nüfusu olan küçük bir şehridir. Bosna
nehrinin Fojnicka nehri ile karıştığı noktada yer alan Visoko, Osmanlılar
zamanında Ayas Bey tarafından kurulmuştur. Bizim şehrimiz olan Visoko, biri
Bosna Güneş Piramidi “Bosanska Piramida Sunca”, diğeri de Bosna Ay Piramidi
“Bosanska Piramida Mjeseca” olmak üzere iki piramidiyle Bosna Piramitlerinin de
ev sahibidir.
Gelelim
rahmetli Erdem Ağabeyin müjdeci sesinin Visoko’daki yankısına…
O
müjdeci ses, Visoko’da Nermin Alimanoviç’in kalbine
düşmüş[i]. Ernad ve Edvard’ın
babası, Elnur ve Aisha’nın dedesi olan Nermin Alimanoviç, Saraybosna 1979
doğumlu ve şimdilerde eşi Halima ile Visoko’da yaşıyor.
Nermin
Alimanoviç’in kalbine düşen ışık ve müjdeci ses, bir rüyayla gelmiş. O, bu
rüyayı şöyle anlatıyor: “2016 yılında, Ramazan ayında bir rüya gördüm. Melekler
beni sabah namazını kılmaya çağırdılar. Evde uyuyordum ve melekler beni şu
sözlerle çağırdılar: ‘Nermin, haydi, yolumuz uzun, sabah namazına ihtiyacımız
var…’ İnançlı biri değildim, Fatiha’yı nasıl okuyacağımı bile bilmiyordum.
Hiçbir şey bilmiyordum…”
Uyanır
bu güzel rüyasından Alimanoviç ve gördüğü rüyayı eşi Halime’yle paylaşır.
Rüyasındaki davete uyup sabah namazına camiye gitmek ister ama abdest almayı bilmemektedir
Alimanoviç. Duşunu alarak Kralljevac Camiî’ne doğru yola koyulur. Bu caminin
imamı İlham Efendi, Ramazan ayında, sabah namazında mukabele okumaktadır.
Alimanoviç bu ilk cami tecrübesini şöyle anlatır: “Camiye ilk defa girdiğim
için çok gergindim. Mukabelenin ne olduğunu bilmiyordum. Sabah namazının
sünnetleri ve farzlarının ne olduğunu bilmiyordum. Oturdum ama gerginlikten
terlemeye başladım. Müezzin Juso, ezan okudu. Ardından cami cemaati, sabah
namazının sünnetini kılmaya başladı. Ben ellerimi nasıl ve nereye koyacağımı
bilmiyorum. Böyle mi, yoksa böyle mi?”
Nihayet
namaz biter ve Alimanoviç, gördüğü rüyayı cami imamına da anlatır. İmam efendi,
ona diğer vakit namazlarına da gelmesini söyler ve bu şekilde dört beş gün camiye
devam eder. Alimanoviç, cami ve namaz hakkında hiçbir şey bilmemektedir oysa.
Bu durumu şöyle ifade etmektedir: “Fatiha veya Ettahiyatı bilmiyordum. İbadet
için gerekli olan hiçbir şeyi bilmiyordum. Ancak Muhamed Haliloviç adında bir
arkadaşım vardı, onun yanına gittim ve namaza başlamak istediğimi söyledim.
Bana eve gitmemi ve bir iki gün içinde İlmihâl’i bana getireceğini söyledi.
Öyle de yaptı. Ona teşekkür ettim. İmam efendiye gittim, o bana Fatiha’yı
öğretti ve yavaş yavaş öğrenmeye başlamamı, sabırlı olmamı söyledi, ben de öyle
yaptım. Fatiha’yı öğrendiğimde İmam İlham Efendi devam edeceğimizi söyledi.
Kulhuvallah’a geçtik. Birkaç gün sonra o sûreyi de öğrendim. Sevgili Allah’ım,
verdiğin nimetler için Sana sonsuz şükürler olsun!”
Alimanoviç,
daha sonrasında diğer sûreleri de ezberlemeye çalışır ve başarır. Yine
Kraljevac Camiî’nde kıldığı bir namazdan çıkarken, Hacı İbrahim isimli dostuyla
karşılaşır ve o dostu, kendisine bir elifba cüzü verir. Bu elifba cüzü, onun
Kur’ân-ı Kerîm’le yeniden bir araya gelmesine vesile olur. Bu durumu şöyle
anlatır Alimanoviç: “İlk okuduğum kitap Kur’ân’dı. Dördüncü sınıfa kadar okula
gittim. Okumalar vardı ama o zamana kadar hiç doğru dürüst bir kitap
okumamıştım, okumayla ilgilenmiyordum. Şimdi, son üç dört yıldır Kur’ân-ı
Kerîm’imi dilinden, Arapça okuyorum.”
Nermin
Alimanoviç’in yüreğine düşen ışık, onun hayatını değiştirmiştir. İbadetlerini
yerine getirmeye çalışır. Yeni hayatı adeta cami merkezlidir. Bu değişim
rüzgârıyla önce umreye gider Alimanoviç.
Nermin
Alimanoviç’in kalbine düşen ışık, hem yaşamını bereketlendirir, hem de onun
etrafını aydınlatır. Alimanoviç bu durumu şöyle anlatıyor: “Karım, oğullarım
Ernad ve Edvard da benim gibi namaza başladı. Çok sevinçliyim. Daha önce ne
olduğunu bilmiyordum. Şimdi 20, 30, 50 Bosna markı kazanıyorum. Daha önceleri
200, 300, 500 mark kazanırdım. Ama o para haramdı. Şimdi 50 mark kazanıyorum ve
onlarla üç ya da dört gün yaşıyorum. Bu yıl eşim beni onurlandırdı, kendini
örttü. Beni bir başörtüsü ile uğurladı. Halime, teşekkür ederim, beni mutlu
ettin!”
Nihayet
Visoko’nun müstakbel hacısı olarak, bu yılın hac kafilesiyle birlikte
Bosna-Hersek’ten yola çıkar ve Haremeyn-i Şerifeyn’e ulaşır. Kutsal
topraklardaki duygularını şöyle anlatıyor Nermin Alimanoviç: “Şu anda Mekke’deyiz.
Ruhum ıstırap çekiyor. Ruhumu ne acıtıyor? Dört beş yıl önce camiye geleceğimi,
Fatiha’yı ezberleyeceğimi, Felak, Nas, Yasin Sûresini okuyacağımı hayâl bile
edemezdim, o kadar mutlu ve memnun oldum ki… Yüce Allah beni önce umre ile
şereflendirdi, inşallah, kısa bir süre sonra Hac ile de beni
şereflendirecektir. Kalbim dolu. İçimden ağlamak geliyor…”
Nermin
Alimanoviç’in yaşadığı bu değişimi sıradan bir ihtida hareketi olarak
değerlendirmek mümkün. Ancak hiç de öyle sıradan bir ihtida olayı değil! Dahası,
ihtida değil. Çünkü Alimanoviç zaten Müslümandır, ancak kimliğini yitirmiş
biridir. Dolayısıyla bu olayı ihtida olarak değil, bir nevi “öze dönüş” olarak
okumak gerekir.
Romanların genel olarak aşağılandığı ve din dışında değerlendirildiği bir zaman diliminde, Visoko’da yaşanan bu olay, son derece önemlidir. Son derece önemlidir, çünkü Nermin Alimanoviç, yüz yıla yakın bir zaman dilimi içinde, bu yıl hac ibadetini yapıp hacı olan ilk Visoko Romanıdır.
[i]Nermin
Alimanoviç’le ilgili bilgiler, Balkan coğrafyasının insan hazinesinin sahibi
Mustafa Tevfik Yücesoy Hocamızın çeviriyle https://saff.ba/nermin-alimamovic-prvi-rom-iz-visokog-na-hadzu-u-posljednjih-60-godina/ (Erişim Tarihi:
1.07.2022) ’dan alınmıştır.