SONBAHARIN gelmesiyle
birlikte yaprakların dökülmesi nasıl ki kışın habercisi, tıpkı öyle, artan vaka
sayısı ve ölümler de yeni ek tedbirlerinin habercisiydi…
Önceki
gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından bizzat kamuoyuyla paylaşılan
ve 7 maddeden oluşan tedbirler şöyle:
Yeni bir karara kadar, hafta sonları 10:00-20:00 saatleri dışında sokağa
çıkma kısıtlanacak. Üretim, imâlât ve tedarik zincirleri bundan muaf
olacak. Pazar günü saat 20:00’dan Pazartesi sabah 05:00’a dek sokak
kısıtlaması sürecek.
Sokağa çıkma kısıtlaması 21 Kasım Cumartesi günü saat 20:00’da başlayacak.
Hafta sonları sokağa çıkma kısıtlamasının uygulandığı sürelerde
vatandaşların özel araçlarıyla şehir içi ya da şehirler arası seyahate çıkmamaları
esas olacak. İstisnâî durumlarda izin alanlar özel araçlarıyla seyahat
edebilecekler.
Yeni tedbirler kapsamında 65 yaş ve üzeri vatandaşlar 10:00 ilâ 13:00, 20
yaş altı vatandaşlar 13:00 ilâ 16:00 saatleri arasında sokağa çıkabilecekler.
Ara tatilde olan okullardaki eğitim-öğretim, yıl sonuna kadar uzaktan
(çevrimiçi) sürdürülecek.
Alışveriş merkezi, market, berber ve kuaför gibi işletmelerin çalışma süreleri
saat 10:00 ilâ 20.00 arası olarak sınırlanacak.
Tüm spor müsabakaları seyircisiz oynanmaya devam edecek. Halı sahaların faaliyetlerine
ara verilecek.
Sinemalar, sektörün talebine de uygun şekilde yıl sonuna kadar kapalı
kalacak.
Restoran, lokanta, kafe gibi yeme içme yerleri 10:00-20:00 saatleri
arasında sadece paket servis veya gel-al hizmeti verecek şekilde açık olabilecek.
Restoran, lokanta ve çevrimiçi yemek sipariş firmalarınca saat 20:00’dan sonra
sadece telefon ya da çevrimiçi sipariş üzerine paket servis hizmeti verilecek.
Evet,
görünen köy, kılavuz istemiyordu. Tüm dünyada yeniden yükselişe geçen ya da
geçmesi istenen virüs, Türkiye dâhil pek çok ülkede açıklanan aşı umutlarına
rağmen bir süre daha insanlığın korkusu olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Salgının
birinci evresiyle birlikte alınan sıkı önlemlerle hayatımıza giren ve kalıcı
hâle gelen/getirilen uzaktan eğitim, çevrimiçi alışveriş ve sosyal medyanın
etkin kullanımı, toplumun beslenme, eğitim, giyinme ve eğlence kültüründe
değişiklikler yaşamasına neden olmuştur.
Sektörün
öncüleri, işte bu yüzden pastalarını giderek büyütmeye giriştiler ve buna devam
ediyorlar. Medyada yayınlanan reklâmların artması ve ünlülere yer verilmesinin
ardında yatan sebep de bu. Televizyon kanallarının reyting yarışını belirleyen
diziler, eğlence ve yarışma programları da hakeza…
“Batmaktan
korkuyorum!” diyerek yeni bir dijital plâtform kuran ünlü televizyoncumuz Acun
Ilıcalı’nın “Netflix’e rakip mi oluyor?” sorusunu da gündeme taşıdığını
hatırlıyor olmalısınız.
Ilıcalı
yeni kanalıyla ilgili yatırımlara ve anlaşmalara devam ededursun, biz, dünyanın
en popüler dizi ve film plâtformu Netflix’e dönelim…
Netflix’in
“Hakan: Muhafız”, “Atiye” ve “Aşk 101”in ardından ülkemizde çektiği dördüncü
dizisi “Bir Başkadır” yayınlandı. Plâtformun fantastik ögeler içeren ilk Türk
dizisinde olduğu gibi yeni dizi de sosyal medyada gündem oldu ve sert
eleştiriler aldı.
Bir
kez daha evlere kapanıp cep telefonları ve televizyon kumandalarını elimize
alacak ve dijital plâtformun büyülü dünyasına hapsolacağız.
Dizilerin
Türk kültürünü yozlaştırdığı bilinen bir gerçek, ama yeni senaryoların bu yozlaştırmayı
daha da ileri bir boyuta taşıyacağı muhakkak. Hedef tahtasında her zamanki gibi
İslâm ve Türk kültürü, hedef kitlesi ise geleceğimiz olan gençlik ve kadın
olacak.
Tesettürlü
kadının en önemli unsuru olan başörtüsüyle cinsel dürtülerini depreştiren
sapıklar, aldatıldığını öğrenen kadının kocasından ve intikam almak için
kocasının arkadaşıyla yatağını paylaşan güçlü kadın (!) rolüne girenler, sosyal
medyada gündeme tutunma uğruna cüretkâr pozlar verenler, “Besmele” ile başlayıp
“Elhamdülillah” ile biten sofralarımızda su gibi tüketilen kadehleri
kaldıranlar, sinek öldürür gibi adam öldüren katiller ve o katillerle mücadele
eden kahramanların seri cinayetlerine alkış tutanlar, kadına şiddet, dine
nefret, hayvana eziyet, kültüre ihanet ve bunların hepsini şehirlerin büyülü
dünyasında, zengin olmanın nimetlerini sunan dizilerde görmekteyiz.
Etkin
bir mücadele örneği gösterdiğimiz Koronavirüs kadar tehlikeli olan bir başka
bir virüs de bu zikrettiklerimiz...
Ülke
olarak gerekli önlemler alınmazsa, maalesef bir afyon gibi giderek uyuşturulan neslimizi
yoz dizi bataklığından kurtarmaya ileride gücümüz yetmeyebilir.
Sadece önlem yeterli gelmez. Ahlâk erozyonuna karşı gelen yeni girişimciler, yatırımcılar, yapımcılar, senaristler, yönetmenler ve oyuncular da bulmamız icap eder.