Vesayetçilerin değişmez stratejisi: Yalan terörü (1)

Bir diğer efsunî söz takımı ise, tariften de anlaşılacağı gibi “algı operasyonu” tamlamasıdır. Zira tarih şahittir ki, “unutkanlık insanlık hâlidir”.

“EY iman edenler, Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin!” (Ahzâb, 70)

***

Hazreti Âdem’den (as) sonra insanlar toplum olarak, ümmet olarak veya devlet hâlinde, kimi zaman birbirleri ile kavgalar, kimi zaman da savaşlar yaptılar. Bu savaşların cepheleri silahlı tahkimatlar hâlinde olur. Savaşların olduğu alanlarda konvansiyonel silahların dışında yerleşik insan toplulukları için işin bir diğer yüzü de karşı tarafı yıpratmak, maneviyatını, moral değerlerini tahrip eden/edebilecek menfi propagandalardır.

Bu durum işin tabiatında vardır. İnsanlık tarihi serencamında bu soğuk savaş propagandalarının şekli, dozu, kullanılan malzemelerin mahiyeti, stratejik olarak hedef alınan toplumların itikadı ve sosyolojik yapısıdır.

Genelde İslâm ümmeti, özelde Müslüman Türk milletinin ehl-i sâlib ile olan mücadelesi bu hâl üzere olmuş ve Yevmü’l-Kıyamet’e kadar devam edecektir. Günümüzde Müslüman milletimize karşı hasımlık/düşmanlık yapan ülkelerin ve onların içimizdeki mankurtlarının marifeti (!) ile çeşitli vasıtalar kullanılarak her zaman ve şartta aleyhimize her türlü fitne/fücur, yalan, iftira ve karalama kampanyaları, kısaca “algı operasyonları” yapmaktadırlar.

Son olarak milletçe yaşadığımız “asrın depreminden” sonra ehl-i sâlib ve içimizdeki kiralık mankurtlarının hezeyanlarına şaşmamak lâzım. Zira düşman, hep aynı düşman. Sadece bugün için savaşın meydanı ile malzemesinin evsafı ve gücü farklıdır. Mazideki menfi propaganda vasıtalarının yerine günümüzün en büyük yalan ve fitne malzemesi, “sosyal medya” denilen ve zalimin elinde şeytanın kırbacı olarak kullanılan vasıtalardır.

Biraz da son depremden sonra karşılaştığımız yalan ve fitne anaforunun cemâziyelevveline bakalım.    

Ülkemiz 100 yıllık tarihi boyunca cunta, darbe, postmodern darbe, darbe girişimi, muhtıra, e-bildiri, kalkışma, küresel operasyon, kriz ve kargaşa gibi kavramların hepsiyle tanıştı, hepsiyle yüzleşti. Yaşadıklarıyla sarsıldı ancak yıkılmadı. Yaşatılan utanç günlerinin günlüğünde ise sürekli medya yazılıydı. Senaryoyu yazanlar bazen başrol, bazen de figüranlığı lâyık görüyordu. Ancak aldıkları temel görev, utanç günlerine önce zemin hazırlamak, sonra meşrulaştırmak oluyordu.

Günlükler incelendiğinde sözde bu gazetecilerin vesayetçiler ile büyük bir uyum içerisinde çalıştıklarına tanıklık ediyoruz. En son milletçe yaşadığımız 6 Şubat’taki “asrın depreminde” yine bu “Haçlı” zihniyeti ile karşı karşıyayız. Bu nadanların hedefi ve başvurdukları metot, her türlü yalan, desise, iftira, karalama ve en şen’î fiillerle milletimizin yekvücut hâline, ümmetin vahdetine çemkiriyor ve olmadık herzeler ediyor, kinlerini kusuyorlar.

Hedef aldıkları, milletimizin “zelzele” karşısındaki bir ve beraber olma hâli, Anadolu irfanının hayat bulan manevî hâlidir. Enkazdan kurtarılan canların “Şükürler olsun” nidası ve çalışanların “Allah-u Ekber!” sesleri ve temennileridir hedeflerindeki. Biz bu köşede, affınız sığınırım, ukalalık yaptığımıza hükmetmeyin, bu “algı operasyonları” ile ilgili 5 Şubat 2020 tarihinde şöyle yazmışız: “Günümüzün en büyük silahı, psikolojik harp vasıtası algı operasyonlarıdır desek, fazla mı iddialı bir lâf olur? Psikolojik olarak kurulan baskı, farklı algı yaratmak ve farklı şekilde bilgilendirmek üzere insanları kandırma yolu olarak görülür. Günümüzde revaçta olan bu kelimenin karşılığı ‘manipülasyon’dur. Anlamı, ‘hareket verme, harekete geçirme, yönlendirme’ şeklindedir.

Yalan yanlış bilgilerle bilgi akışını sağlayarak, kendi lehinde ve istenilen şekilde kontrolü sağlayan ülkeler, psikolojik savaş esnasında büyük bir gücü kendilerinde bulundurmaktadırlar.

Bir diğer efsunî söz takımı ise, tariften de anlaşılacağı gibi “algı operasyonu” tamlamasıdır. Zira tarih şahittir ki, “unutkanlık insanlık hâlidir”. Arife tarif gerekmez.

(Devam edecek…)