Verilmiş sadakamız varmış

1999 Depremi’nin on kat büyüğünü yaşadığımız böyle bir dönemde ise Devletimizin vatandaşına nakdî ve aynî yardımlarını “şak” diye yaptığını, daha depremin üzerinden bir ay bile geçmeden depremzedeler için kalıcı konut temellerinin atıldığını ve Devlet’e büyük bir yük getirecek olmasına rağmen EYT meselesinin söz verildiği gibi hâlledildiğini düşününce, “Hakikaten” diyorum, “Verilmiş sadakamız varmış”!

BU mütevazı köşemizde Yedili Masa hakkında epeyce yazmışlığımız vakidir.

Şimdi o yazılardan alıntı yapıp vuruş sayısını artırmanın gereği yok bence. Özetle söyleyecek olursak, farklı uzunluktaki her bacağından ayrı gıcırtılar gelen, suntadan imâl bu eğreti masanın zoraki ayakta durduğundan defaatle bahsetmiştik.

Ve işte olan oldu!

Meral apla masayı devirdi. Devirmekle de kalmadı, ters çevirdi.

Acısıyla tatlısıyla kader birliği yapıp bir yıl geçirdikleri masanın diğer ortakları kendisine kumpas kurmuşlar, kıskaca almışlar meğer. Tabanla girmişler, kündeye yatmışlar, nizamî olmayan şarj uygulamışlar, on kusurlu hareketin hepsini denemişler.

Ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye kalkmışlar.

Aralarında anlaşıp Meral aplamızı ketenpereye getirmişler.

Aplamız da yapması gerekeni yapmış. Şimdi ya tarih yazacakmış, ya tarih olacakmış. Bundan sonrası tarihçilere kalmış.

Oysa daha düne kadar aralarından -güya- su sızmıyordu. Hep birlikte “güçlendirilmiş parlamenter sistemi” getirecekler, tek adam rejimini bitireceklerdi.

En az yüzde altmış oyla geliyorlardı. Üstelik “asrın felâketi” deprem bile onlar için çalışıyordu.

Hükümet, hatta devlet enkaz altında kalmıştı. Devleti enkazdan bunlar çıkaracaktı, Hükümet de kendi başının çaresine baksındı artık. Geliyordu gelmekte olan.

Adayları hazırdı lâkin yıpranmasın diye seçimden sonra açıklayacaklardı.

Sonuçta yıpranmış bir cumhurbaşkanının ülkeye ne faydası olacak, öyle değil mi?

Hatta yedi ortağın oluşturacağı konsey cumhurbaşkanını, Cumhurbaşkanı da ülkeyi yönetecekti.

Olur da cumhurbaşkanı bu yedi genel müdürün birine ters yapacak olursa mis gibi bir krizimiz olacak, ülkece yeniden seçime gidecektik.

Çok eğlenecektik çok.

Ama Meral aplaya kumpas kurdular işte! Kurmayalardı iyiydi. Ne güzel on üçüncü buluşmada glütensiz yemeklerini yiyecekler, yemeğin sonuna doğru bacadan beyaz duman yükselecekti.

Nevşin Mengü, Berna Laçin, Şirin Payzın, İsmail Saymaz, Fazıl Say bir yandan göbecikler atacak, bir taraftan sevinç içerisinde hüngür hüngür ağlayacaklardı.

Ondan sonra gelsindi artık seçim günü. Tuvalet terliğine fit olmuş bir kitle vardı sonuçta.

Olan oldu. Olanla ölene çare yok sonuçta. Onlar da Meral aplamıza kumpas kurmasalardı. Oh olsun!

Her ne neyse, sonuçta Meral apla masadan ayrıldı. Masa, işte şimdi “Altılı Masa” oldu!

Kemal abimiz de zaten Meral aplamızın ayrılmasını bekliyormuş meğer. Daha Meral aplamızın sandalyesi soğumadan masanın altına sesleniverdi “Çıkabilirsin” diye.

Bu sofraya bu ülkenin tüm renklerini davet etmeleri gerekiyormuş. O renklerin sarı, kırmızı ve yeşil olduğunu anlamak için siyaset uzmanı olmamıza gerek yok, öyle değil mi?

Bu kadar zevzeklik yeter sanırım.

Şu son bir haftada yaşananları görünce millet olarak verilmiş sadakamız olduğunu düşünüyorum.

Daha bir masayı yönetemeyenlerin yanılıp yazılıp bir de devleti yönetmeye çalıştıklarını düşününüz sadece bir an.

Şu an bu “yedili koalisyon” devletin başında olsaydı, böyle bir krizde memleketin hâli nice olurdu, hayâl ediniz bir.

Şimdi döviz ne olmuştu, borsa ne olmuştu, gecelik faizler kaça çıkmıştı, bir düşününüz. Hükümet düşmüş müydü? Issız acun kalmış mıydı? IMF kapıya dayanmış, yazarkasalar, Anayasa kitapçıkları havalarda uçmuş muydu?

Böyle bir korku filmini -yeniden- görmememiz için izlediğimiz bu fragman fazlasıyla yeterlidir kanaatindeyim.

1999 Depremi’nde toplanan deprem vergilerinin memur ve emekli maaşlarının ödenmesi için kullanıldığını ve başımıza EYT derdinin açıldığını henüz unutmuş değiliz.

1999 Depremi’nin on kat büyüğünü yaşadığımız böyle bir dönemde ise Devletimizin vatandaşına nakdî ve aynî yardımlarını “şak” diye yaptığını, daha depremin üzerinden bir ay bile geçmeden depremzedeler için kalıcı konut temellerinin atıldığını ve Devlet’e büyük bir yük getirecek olmasına rağmen EYT meselesinin söz verildiği gibi hâlledildiğini düşününce, “Hakikaten” diyorum, “Verilmiş sadakamız varmış”!

Muhalefette olmalarına rağmen bu kadar kaos ve kriz üreten yedili koalisyonun devlet yönetirken neler yapabileceğini hayâl dahi edemiyorum.

Allah yazdıysa bozsun. Hafazanallah!

Kalınız sağlıcakla efendim.