DEVLET, artan kamu
harcamalarının karşılanması ve vatandaşlarına daha iyi hizmet verebilmek için
kaynağa ihtiyaç duyar. Bu noktada en önemli gelir kaynağı vergilerdir.
TDK,
vergiyi şu şekilde tanımlamaktadır: “Kamu hizmetlerine harcanmak üzere devletin,
yerel yönetimlerin yasalara göre doğrudan doğruya ya da bazı malların, hizmetlerin
fiyatlarının üstüne ekleyerek dolaylı yoldan vatandaşlardan topladığı para…”
Bu
yazıyı yazma nedenim, uzun süredir vergi affı konusunu anlamaya çalışmamdan
kaynaklanıyor. Fakat pek yol kat ettiğim söylenemez. Anlayamadım gitti bu işi!
Affetmek
kendi içinde birden fazla anlam barındırsa da, TDK’ya göre birinin,
sorumluluğundaki bir görevden veya işten çıkmasına izin vermek, affetmek demek.
Tamam, affedelim etmesine de, vergiden elde edilen finansman kaynağının en
verimli şekilde kullanılabilmesi, mükelleflerden vergilerin düzenli olarak
tahsil edilmesine bağlıdır ve
ayrıca
Anayasa’ya göre herkes mâlî gücüne göre vergi vermekle yükümlü değil midir? Biz
kimi, niçin affediyoruz? Anlamadığım kısım tam da burası!
Önemli
olan, iyi bir vergi sisteminin oluşturulmasının yanına ek olarak, hangi
ilkelerin göz önüne alıp uygulamaya konulacağıdır. Kitaplarda, “verginin klâsik
ilkeleri” diyebileceğimiz dört madde var.
Adâlet ilkesi: Özetle, “Vergi
sorumlularının ödeme güçlerine göre vergilendirilmesi” şeklinde söyleyebiliriz.
Yani yükümlülerin vergi borçlarının tespitinde, sahip oldukları ödeme
güçlerinin dikkate alınması gerekliliğini ifade ediyor bu ilke.
Belirlilik ilkesi:
Vergi
sorumlularının ödemek zorunda olduğu verginin tutarı, zamanı ve ödeme
yönteminin bilinebilir olmasını ifade ediyor.
Uygunluk ilkesi: Vergi
sorumlularından, verginin işleri ile ilgili en uygun zamanda ve şekilde tahsilatın
yapılmasını ifade ediyor.
İktisadîlik ilkesi: Verginin, vergi
sorumlularının işlerini sürdürmesine imkân sağlayan oranlarda olmasını ifade
ediyor.
Bu
ilkelerin ideal şekilde uygulanması durumunda büyük ihtimâlle vergi affına
gerek kalmayacak!
Gelelim
vergi affına…
Literatürde
afların çıkış nedenlerine baktığımızda, siyâsî, mâli, sosyal, idarî ve teknik,
psikolojik nedenler görürüz. Cumhuriyeti’in kuruluşundan başlayıp 2020 Kasım
ayına kadar, ülkemizde 36 adet vergi affı çıkartılmıştır. Kısaca, ortalama 32
ayda bir affediliyoruz. Vergisini iki yıl ödemeyenler sabrederse, üçüncü yıl
vergi affı imkânı kapıda (tabiî ödemek isterlerse)…
Türkiye’de
çıkarılan her af kanunu, vergi mükelleflerinde beklenti oluşturarak bir sonraki
vergi affına zemin hazırlamaktadır. Ayrıca vergisini düzenli ödeyen
mükellefleri de olumsuz etkileyerek kayıt dışı ekonomiye davetiye çıkarmaktadır.
Aynı zamanda cezaların caydırıcılık özelliği ortadan kalkmakta ve vergide adâlet
ilkesi zarar görmektedir.
Günümüzde
çıkarılan vergi aflarının, kısa vadede gelir artışı gibi olsa da, aslında uzun
vadede ekonomik olarak olumsuzluklara neden olabildiği de görülebilir.
Artık
yönetim ve vatandaşlar olarak durumu gözden geçirme gerekliliği aşikârdır.
Klâsik
ilkelerin zedelenmesine izin vermeden, yeni bir ilke benimsenmesi uygun olabilir.
Hiçbir kurum/kişi, kayıt dışı veya kanun dışı yaşamını aflarla temizleyememelidir!
Vergiyi
kaçırmak veya vergiyi ödememeyi düşünce olmaktan çıkaracak ortam
oluşturulmalıdır.
Gerçekleşir
mi bu hayâller? Belki…
http://www.dergipark.org.tr/tr/download/article-file/226732
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/395236