Verbalizm prangası

Toplumlar laf kalabalığını sever ancak bunun birer getirisi olmayacağını da bilirler. Bu yönü ile iletişimde laf kalabalığı iktidar-muhalefet taraftarları açısından fayda sağlayabilir. Ancak, içi boş lafların verbalizm şekline erişmesi tehlikelidir. Zira toplumların “boş laflara karnı toktur”.

DİL, teknik, psikoloji, kültür, hedef ve gaye gibi durumlar iletişimde önemli adımlardır. Bunlar iletişim ve değerler açısından hem olumlu, hem de olumsuz olabilecek yüzlere sahiptir. Birey veya kişiler, dinleyici veya karşı tarafa iletmek istediği düşünce, bilgi, haber ve duygu gibi kavramları anlaşılır bir biçimde iletemezse ciddî bir engelle karşılaşılır.

Her insan yetiştiği kültüre hizmet ettiğinden, farklı kültürlerde yetişen bireylerin aynı gaye uğruna çarpışmalarını beklemek bir iletişim engeli oluşturabilir. En temelde aile ile başlayan eğitim-öğretim sürecinde çok farklı bireylerden oluşturulan grupların sürdürülebilir olması olası değildir. İletişim açısından engel olabilecek olumlu veya bozucu durumların eğitimin en başından itibaren kararlı bir şekilde fırsat eşitliği çerçevesince verilmesi önemlidir.

Özellikle bizim gibi ülkelerde kültürel dinamikleri oluşturacak yapıcı ve bozucu kavramların özenle seçilmesi önemlidir. Birey, grup ve toplumlar genelde bu kavramlar üzerinden iletişim kurarlar.

Dil, iletişimde hem yapıcı, hem de bozucu potansiyelde olduğundan, seçilen kelimelerin karşı tarafta oluşturacağı anlam düşünülerek kullanılmalıdır. Her dilin birey, grup ve toplum iletişimi açısından kullanımının kültürel, yöresel ve duygu bazlı oluşu, dilin güçlü yanlarından biridir.

Çağımız, maalesef niteliğin niceliğe feda edildiği bir anlam düzeyinde ilerliyor. Dilin duygu yönü esas alınmadan yapılan iletişimler de kalıcı olmuyor. Bireyler kendi aralarında iletişim kurarken, dilin derinliğinin ortaya çıktığı sırada grup ve toplum ile iletişimde ise kelimelerin günlük hayatta yaygın anlamı ortaya çıkar. Dil, en iyi anlam düzeyine birebir ve küçük gruplar hâlinde olduğunda erişirken, kalabalıklar dilin prangası ve slogan yapısına hizmet eder.

Özellikle günlük siyâsî arenada dilin kullanım ve iletişim açısından kelimelere yüklenen anlamların olumlu yanı çok fazla olmaz. Siyaset bir rekabet olduğundan, dil kullanılırken iki yön çok açık bir şekilde ortaya çıkar. Kelimeler hem çok iyi bir getiriye, hem de çok sıkıntılı sürece gitme potansiyelini birlikte barındırırlar. Kelimelere yüklenen anlam toplumun anlam düzeyiyle ilgili olduğu kadar, siyasetçinin toplumla kurduğu duyguyla da alâkalıdır.

Toplumlar laf kalabalığını sever ancak bunun birer getirisi olmayacağını da bilirler. Bu yönü ile iletişimde laf kalabalığı iktidar-muhalefet taraftarları açısından fayda sağlayabilir. Ancak, içi boş lafların verbalizm şekline erişmesi tehlikelidir. Zira toplumların “boş laflara karnı toktur”.

Devamlı olarak kelime ve mesajlarla anlatım yapmak, zamanla dinleyicileri sıkar ve dinlenemez duruma düşürür. Bu nedenle görsellik ve aksiyon gerektiğinde kullanılmalıdır. Dinleyiciler bilmedikleri kelime ve kavramlar üzerinden yönlendirilmek istenirse bir süre sonra iletişim kopar. Monoton bir anlatım biçiminde, hedef kitlenin dinlemek istemeyeceği ve sıkılacağı unutulmamalıdır. Örneğin yapılan bir salon konuşmasıysa salon terk edilecektir.

Bireylerin iletişiminde teknik işler çok fazla engel ve bozucu yön oluşturmaz. Kişiler veya küçük gruplar iletişim hâlindeyken benzer teknikleri kullandıklarından, ortaya çıkabilecek teknik sorunlar hemen başka bir teknik ile telâfi edilir. Ancak toplum için bu geçerli değildir. Bu tür iletişim sorunları bazı kritik durumlarda krize bile dönüşebilir.

Bir konferans salonunda bir konuşmacının konuşması sırasında çıkan teknik hatalar başka bir konuşmacı sırasında çıkmıyorsa bunu düşünmek gerekir. Bu tür hataların tekrarında kasıt aramak gerekir. Ayrıca bir konferans salonunda toplumla sürekli iletişim aşamasındayken panelistlerden birinde bir teknik hata yokken diğerinde oluyorsa bu da sorunlu bir sürece evrilir.

Bir konferans salonunda konuşmacılardan biri konuşurken hiçbir sorun yaşanmazken diğer konuşmacıda teknik hatalar tekrar ediyorsa burada açıkça bir sıkıntılı durum var demektir. Bu tür sorun çözülmez ise teknik hata, operasyon aleti hâline dönüşür.

İletişimde psikoloji ve duyular en önemli etkenlerdendir. Bireylere dikkat verildiğinde genelde aynı duygu ve psikolojide olan kişilerin arkadaş oldukları görülür. Bu durum aslında aynı derdi taşıyanların birlikte derman aramaları mânâsına gelir. Esas olan, birlikte yol yürümeye bir rücudur.

Beden, akıl ve ruh sağlığı açısından rahatsızlıklar da iletişimi etkiler. Çok üzüntülü ve çok sevinçli hâller doğru iletişimi ortadan kaldırmada aynı etkiye sahiptir. Anlatım, dinleme ve iletişim sürecinde uç noktalardaki hâller kişi, grup ve toplum için birer iletişim engeli oluşturur.

Toplumlar açısından çok sevinçli hâller olarak ortaya konulan akımlar doğru anlaşılmaz ise, toplumun prangası, hatta ciddî birer engeli hâline dönüşür. Rönesans ve Reform’un başlangıçta oluşturduğu algı, duyu ve psikoloji, toplumu bir yere süreklerken anlamları düşürdüğünden hiçlik yoluna girmiştir.

Günümüze gelindiğinde Rönesans ve Reform, çıktığı toplumu düşüşün eşiğine getirmiştir. Evet, Rönesans ve Reform bir toplum, kültür ve medeniyetin artık cevap veremez hâline geldiği en canlı örneklerinden biri olarak insanlığın önünde duruyor. Bunlar gelenek, anane ve değerlere karşı olan bir hâl almıştır.

Rönesans ve Reform, içinden çıktığı toplumun kültür ve medeniyetini unuttuğu için toplumu taşıyamaz hâle girmiştir. Kültür, toplumun ayakta durduğu önemli bir omurgasıdır. Kültür, doku ve mayaya ters olarak yapılan her yenilik hareketi yok olmaya mahkûmdur. En azından kuantum alan ilkesine göre durum budur.