
ÜLKELERDEKİ vatanseverlik seviyesini merak etmişler ve araştırmışlar. Bunu senede bir ölçüyorlar yanlış bilmiyorsam. “Ülkem için savaşırım” diyenlerin oranlarını çıkarmış ‘Gallup’çular. En başta yüzde 94 ile Fas ve Fiji var, en sonda ise yüzde 11 ile Japonya.
Böyle bir liste ile karşılaştığımızda, ilk önce ülkemizin kaçıncı sırada olduğunu merak ediyoruz elbette. Kaçıncı sıradayız ve bizde “Ülkem için savaşırım” diyenlerin oranı yüzde kaç?
Tırnak içindeki bu ifadenin aynı zamanda “Vatanıma canım feda” demek anlamına geldiğini de bilmek gerekir. Burada, dünyadaki son yolculuk sırasında ayyıldızlı şanlı bayrağa sarılmak arzusu vardır.
Liste şu şekilde:
Fas, Fiji 94; Pakistan, Vietnam 89; Bangladeş 86; Azerbaycan 85; Papua Yeni Gine 84; Afganistan, Gürcistan 76; Hindistan 75; Finlandiya 74; Türkiye 73; Tayland, Ermenistan 72; Çin 71; Endonezya 70; Kazakistan, Kenya 69; İsrail, Lübnan 66; Panama 64; Malezya 63; Ukrayna 62; Peru, Kolombiya 61; Rusya 59; Kosova 58; Meksika, Filistin 56; İsveç, Bosna Hersek 55; Yunanistan 54; Nijerya 50; ABD 44; Güney Kore 42; İrlanda 38; Danimarka 37; Kanada 30; Avustralya, Fransa 29; İngiltere 27; Bulgaristan 25; İspanya, Avusturya 21; İtalya 20; Belçika 19; Almanya 18; Hollanda 15; Japonya 11.
*
Türkiye yüzde 73’lük oran ile 12’nci sırada yer alıyor.
Bu haberin yayınlandığı sitedeki yorumlara bakınca, vatan için ölmeyi küçümseyen ve yanlış bulanların satırlarının çoğunlukta olduğunu görüyoruz.
Gelişmişlik seviyesi, refah seviyesi, para, hayat kalitesi ile ilişkilendirerek maddî zenginliğe işaret etmiş ve iskele babası gibi sağlam dayanaklara atmışlar halatlarını. Sağlamca da bağlamışlar.
Gelişmişlik düştükçe, vatan için ölmeyi göze alanların sayısı artıyormuş o hesaba göre.
Doğru. Var öyle bir durum. Listeye bakınca görüyoruz. Gözlüğe ihtiyaç olsa da tablo ortada.
Fakat tek ölçü bu mudur?
Biraz elini cüzdandan çekip vicdana koymak ve öylece iki elif miktarı düşünmekte fayda var.
*
Bizde vatan sevgisinin yüksek seviyede olduğu bilinir.
Buna o kadar inanırız ki, “Böyle bir araştırma yapılmış” dendiğinde, ülkemizin ilk sırada yer alacağını düşünür pek çok kişi.
Zira “Mesele vatansa gerisi teferruat” diye tanımlanır.
“Çılgın Türkler” ifadesi, Solcusundan Sağcısına her kesimce benimsenmiştir.
İnancımız sağlamdır, kalbimiz daima temizdir -kimse aksini düşünmez- ve biliriz ki “Vatan sevgisi imandandır”. (Buradaki ilk iki düşünce her zaman isabetli olmasa da son zikredilen kesinkes doğrudur.)
Çanakkale’de cepheye giden askerlere, “Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum” diye hitap eden bir komutan vardı.
Hamaset olsun diye mi öyle söylemişti?
Yoksa lâf olsun diye mi?
Kahramanlık duygularını kabartmak, cesaretlerini artırmak için mi?
Ölümden başka yol görünmediği için mi?
O hitabın muhatabı olan askerlerin kaçı emre uyup şehit olmuş, kaçı sağ kalmıştır?
“Vatan sağ olsun” sözü, az sonra can teslim edecek bir yaralının mı ağzına daha çok yakışır, evladı şehit olmuş birinin ağzına mı?
“Bugün çağırsalar, koşa koşa cepheye giderim” diyen ihtiyarların sözü boş lakırdı mıdır?
“Asker millet” tanımlaması kof bir sözden mi ibarettir? Bugünün gerisinde mi kalmıştır, ileri gitmeyecek midir?
Şehitliğin nasıl bir mertebe olduğunu bilenlere sorarsak, şu cevabı alırız: “Şehitlik, İslâm’da en büyük mertebedir. Şehitlerin Allah katında kadir ve kıymetleri pek yücedir. Âhirette en büyük rütbenin peygamberlikten sonra şehitlik olduğu belirtilmiştir. Bunun içindir ki, şehitlerin bütün günah ve kusurları Allah tarafından affedilmektedir.”
Bu bir masal mıdır, inancımızın en temel unsurlarından biri midir?
Eller vicdandayken bu sorular kaytarmadan, samimiyetle cevaplanmalı.
Cevaplar tamam olduktan sonra isteyen eline oradan çekebilir.
Elif miktarı biraz arttıysa da ziyanı yok.
*
Üç günlük dünyadayız zaten ve dün bir, bugün iki. Geriye ne kaldı?
Bir de şu var ki, şehitlik herkese nasip olmaz. Böyle biliriz. Arkadaşları gibi şehit olamadığı için ziyadesiyle üzülüp gözleri pınara dönenler vardır bu topraklarda.
Askerlerimizi savaş meydanında gören yabancı komutanlar, ki bazıları devlet adamıdır ya da sonradan o göreve gelmiştir, ağızları açık bakarlar, hayrete düşerler ve büyük takdirle anarlar. Sadece o konuda yapılan açıklamaları derlemek bile insanın günlerini alır.
“Bir Türk askerini güldürmek istiyorsan, onu ölümle korkutmaya çalış” sözü bir nükte tecrübesinin tavsiyesi değildir.
Gül bahçesine gider gibi cephede öne atılmak, ölümü öldürmek, bu dünyaya dört elle sarılanların, bütün hikâyenin burada başlayıp bittiğini düşünenlerin anlayacağı bir şey olamaz. Hayret de oradan kaynaklanır. Plevne’de böyledir, Çanakkale’de böyledir, İstiklâl Harbi’nde böyledir, Kore’de ve Kıbrıs’ta böyledir.
En son 15 Temmuz’da vatanı işgale yeltenenlerin ağzı açık kalmıştır. “Bu millet kurşun karşısında yere yatmayı bilmez” diyenlerin sonra düştükleri vaziyeti hatırlamak yeter.
*
Yeri gelince şucu bucu olanların, işlerine gelmediği zaman şunu ve bunu unutması, unutmuş görünmesi, yok sayması, daha ileri gidip inkâr eder gibi davranması hakka sığmaz. Dürüstlüğe aykırıdır. Şık değildir.
Ayrıca -haydi o çok sevdikleri sözü de söyleyelim- “etik değildir”. Hem de hiç.
Her zaman şuculuğun ve buculuğun hakkını vermesi gerekir şucuyum bucuyum diyenlerin. Vermezler, o başka. Kusur sahibine aittir.
*
Gelelim araştırma sonunda bulunanlara.
Türkiye’de 73 kişi “Evet, savaşırım” demiş. 27 kişi yan çizmiş. Bu kadar fireye şükür.
Türkiye, Yunanistan’a yüzde 19 fark atıyor. ABD’ye yüzde 29, ikide bir Kur’ân-ı Kerim yakan Danimarka’nınsa neredeyse iki katı.
Fransa’ya yüzde 44, İngiltere’ye 46, Belçika’ya 54, Almanya’ya 55, Hollanda’ya ise yüzde 58’lik farkı var.
Tersten bakanlar için fark atan taraf değişir tabiî.
Tersten bakanların iddiasını listede yüzde 25 ile yer alan Bulgaristan biraz sarsıyor ama o kadarlık hata payı hoş görülebilir. Kimsenin her dediği tamı tamına doğru değildir.