Vatan, bayrak, millet ve din kavramlarının içleri boşaltılıyor

Kültür ve medeniyet saldırıları o kadar yüksek ki her gün bir yenisi yapıldığından fark edilmiyor. 15 Temmuz, terör, Gezi Olayları ve benzeri durumlar olduğunda sadece saldırı oluyor, biliyoruz; bu tür saldırıları bu aziz millet püskürtür. Gerçek saldırı, daha da şiddetli ilerliyor. Vatan, bayrak, millet ve din kavramının içi boşaltılıyor.

TOPLUMUN genel hafızasında Batı’nın Türkiye ile sürekli uğraştığı ve Türkiye’yi takip ettiği süreçte istemediği bir durum olduğunda müdahalenin bütün yollarını kullandığı vakidir. Bu, Türkiye’nin bir Yunanistan yapılamamasından kaynaklanmaktadır. Eğer Türkiye İslâmî kimliğini bıraksa ve yöneticileri Müslüman olmasa bir dertleri yok aslında. Buna ilâve bir durum gerekirse, o da Yunanistan’ın Türkiye gibi ekonomik açıdan Batı’nın tehdit algısı içerisine girmemesidir.

Eğer Türkiye Müslüman bir halka ve idarecilere sahip olmasa ekonomik ve teknolojik açıdan tehdit algısı da değişecektir. Batı’nın istediği kadar ekonomik ve teknolojik ilerleme onu memnun dahi edecektir. Ancak Batı hiçbir zaman böyle bir duruma inanmayacaktır.

Türkiye, İslâm olmaktan ve teknolojik ilerleme iradesinden ayrılma çabası içerisine girer mi? Cevap: Asla! Girmemesi de gerekir. Aksi takdirde kendisi olamaz. Varlığını devam ettiremez. Yunanistan benzeri bir yapıda Batı’ya entegre olmuş bir ülke olarak farkındalık ortaya koymayan bir cüce ülke olur.

Türkiye hiçbir şekilde Müslüman halkı ve teknolojik ilerleme iradesini terk edemez. Ederse Türkiye olamaz. İşte bu nedenle tarihî geçmişinden hareketle, kültür ve medeniyet geçmişiyle Türkiye olmak zorundadır. Türkiye’nin olmak zorunda olduğu yer ise durağan bir yapı değildir. Türkiye tarihî geçmişi itibariyle sürekli olarak dinamik bir yapıya sahip, doku, maya ve geleneğiyle beslenmiş bir imparatorluk mirası ülkedir.  

Bu şartlar altında Türkiye, Batı’nın sürekli olarak saldırısına maruz kalmaktadır. Günümüzde de bu saldırı olanca hızıyla devam ediyor. Kültür ve medeniyet saldırıları o kadar yüksek ki her gün bir yenisi yapıldığından fark edilmiyor. 15 Temmuz, terör, Gezi Olayları ve benzeri durumlar olduğunda sadece saldırı oluyor, biliyoruz; bu tür saldırıları bu aziz millet püskürtür. Gerçek saldırı, daha da şiddetli ilerliyor. Vatan, bayrak, millet ve din kavramının içi boşaltılıyor. 

Oysa en büyük saldırı kültür, medeniyet ve gençlik üzerinden yürüyor. Hangi ilde olursanız olun, cadde ve sokaklara bir bakın, özellikle kıyı kesimlerine; esnaf ve dükkân isimlerinin çok büyük kısmı yabancı lisanda yazılı. Yerel yönetimler bunlara nasıl izin veriyor, anlaşılır gibi değil. Gençlik bu yabancı isimle anılan yerlerden alışveriş yapıyor.

Bütün kültür ve medeniyet dokümanlarına her geçen gün bir Batılı ilmek atılmayagörsün, saldırı bütün sosyal alanlardan gençlik ve gelecek üzerinden yürüyor. Teknolojinin bütün imkânları gençliğin Batılı gibi düşünmesi üzerine kurgulanmış hâlde. Batı’nın Haçlı zihniyeti sosyal medya üzerinden saldırılarını o kadar şiddetli yapıyor ki bu durum sıradanlaşmıştır.

Gençlik, kültür, gelenek ve medeniyet başlığında Haçlı saldırıları devam ediyor. Gençliğin geleceği, emelleri, ruh algısı ve tarihî kökleri yok edilmek isteniyor. Her geçen gün başkalaşım yaşanıyor, kendine yabancılaştırılıyor. Her gün yeni bir icraat ile gençlik Batı’ya itiliyor.

Toplumun damarları delik deşik edildi, serum tutmuyor. Sosyal yapının önüne iki türlü algı konuluyor: Birincisi para, makam, otomobil, ev, arsa gibi maddî kazançlar; ikincisi ise sınırların hiçleştirildiği ve bir tek dünya devleti algısı...

Karşılaştırmalar manevî değerler üzerinden yapılmıyor. Gençlik ve neslin bütün algılarının içi boşaltılıyor. Sadece maddî kazanç odaklı bir kazanım özendiriliyor.

Yapılan binalar, açılan işyerleri, gerçekleştirilen atılımların büyük kısmı Batı kültürü odaklı. Yerel yönetimler böyle bir oluşuma neden izin veriyor, anlaşılır gibi değil. İşin garip yanı şu ki, İslâm’a ve tarihî bağlarına sıkı sıkıya bağlı bu aziz milletin evlatları göz göre göre Batı kültürüne feda ediliyor. Batılı yamyamlar gençliğin hedeflerini, ruh köklerini, hayâllerini her gün kemiriyor, koparıyor ve kanatıyor. Bizler de maalesef seyrediyoruz.

Böyle bir oluşumun tersi Batı’da olamaz. Batılı hiçbir devlet kendi kültürünün bir Doğu medeniyeti tarafından işgal edilmesine göz yummaz. Bizde ise vurdumduymazlık gibi görünse de işin aslı öyle değil.

Hiçbir sağlam yapı dış saldırılar ile yıkılmaz. Unutulmamalıdır ki, Türkiye bir imparatorluk mirası üzerine kuruldu. Bu nedenle çok çeşitli sosyal doku ve maya içinde bulunuyor. Şimdi Türkiye’nin içinde de sosyal açıdan farklılıkların olması normal. Anormal olan durum şu ki, kendi gerçek kimliğini gizlemiş terör örgütleriyle irtibatlı gizli Ermeni ve Bizans artıkları buna çanak tutuyorlar. Bunların hemen hemen hepsi birbirini tanıyor ve birbirleriyle iletişim hâlindeler.

Yerel yönetimler sadece bir siyâsî aidiyet üzerinden yürümemeli. Her yönüyle dolu kişilerin belediye başkanı seçilmesi zorunlu bir hâl almıştır. Arsa, tarla ve inşaat üzerinden maddî kazanç sağlayan bir yapıdaki yerel yönetimler kültürel açıdan saldırıya açık hâle geliyorlar. Yıllardır bu açıklık maalesef göz ardı edildi. Saldırılara müsait hâle getirildi. Millî Eğitim, Kültür ve İçişleri Bakanlıkları ile koordineli yerel yönetimler, saldırıları püskürtecek şekilde yeniden tasavvur edilmelidir. Eğer böyle giderse bir nesil sonra “Geçmiş olsun” demek zorunda kalacağız.

Kıymetli okur, böyle bir yazıya, bizzat şehirlerin en işlek caddelerinde yürüyerek bakmanızı tavsiye ederim. Üstelik kıyı şehirlerine birçok defa... Önceleri sadece İstanbul’da işittiğimiz yabancı dildeki konuşmaları bugün ülkenin en büyük ve özellikle de kıyı kesimlerindeki şehirlerde işitebilirsiniz. Buraların pazar yerlerine, alışveriş merkezlerine girin, konuşmaların yüzde doksanı yabancı dilde. Her taraf Rus, Alman, Ukraynalı, İngiliz ve İspanyol ile dolu. Birileri sadece tarihî mirasımız olan Suriyelilere kafayı takmış durumda ve bu Batılıları görmüyorlar. Çünkü DNA’ları ile hedef şaşırtıyorlar.

Acil olarak Kültür Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, yerel yönetimler ve de Göç İdaresi ile İletişim Bakanlıkları bu zeminde sosyal projeler geliştirmelidir. Yarın çok geç olabilir!