İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in siyâsî hayatına göz gezdirildiğinde göze çarpan en önemli husus, hızlı ve emeksiz yükseliştir. Bu durumu perçinleyen durumsa Akşener’in başlangıçta kendisine mevki ve makam veren herkesle sonunda ters düşmesidir. Bununla birlikte hep seçim başarısızlığının ardından yükselmesi dikkat çekicidir.
Siyasete ilk adımını 27 Mart 1994 Yerel Seçimlerinde, DYP Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak atmış, seçime girmiş ve kaybetmiştir Akşener. Ancak bu seçim başarısızlığı karşılıksız kalmamış, kısa yoldan DYP Kadın Kolları Başkanı yapılmıştır. DYP Kadın Kolları Başkanlığında kayda değer bir başarısı olmamış, ancak 1995 Genel Seçimlerinde DYP’nin İstanbul 3’üncü Bölge listesinden milletvekili seçilmiştir. Hatta milletvekili seçilmekle kalmamış, hemen ardından DYP Genel İdare Kurulu Üyesi ve Başkanlık Divan Üyesi olmuştur.
3 Kasım 1996’da yaşanan ve kamuoyunda “Susurluk Skandalı” olarak anılan kazadan sonra Mehmet Ağar’ın istifası üzerine İçişleri Bakanı olmuştur. Bakanlığı esnasında 28 Şubat darbe süreci yaşanmıştır. Akşener, söylenilenin ve sanılanın aksine, 28 Şubat sürecinde askerlerle birlikte hareket etmiştir. Hatta o dönemde askerler Sincan’da tank gezdirip demokrasiye balans ayarı yaparken, o, darbe bahanesi olarak ileri sürülen Sincan’daki Kudüs gecesini organize eden Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ı görevden almıştır. Bununla da yetinmemiş, hükümet ortağı Refah Partisi’nin kazanmış olduğu bütün belediyelere müfettiş gönderip inceletmek yerine Emniyet İstihbarat Dairesi ile takip ettirmiştir.
Akşener, Refah-Yol hükümetinin istifası sonucunda bakanlık koltuğundan ayrılmış, DYP Genel Başkan Yardımcısı olmuştur. Ardından 9 Haziran 1999’da DYP Genel Başkan Yardımcılığından istifa etmiştir. Temmuz 2001’de DYP’den olaylı bir şekilde ve hatta Tansu Çiller’i hırsızlık yapmakla suçlayarak ayrılmış olan Akşener, Fazilet Partisi içinde bulunan ve daha sonra AK Parti’yi kuracak olan Yenilikçi ekibin içine girmiştir. Çok kısa bir süre sonra, 3 Ağustos’ta bu ekipten de ayrılmıştır.
Akşener’in siyâsî yelpazesi daha da genişlemiş ve 3 Kasım 2001 tarihinde MHP’ye katılmıştır. MHP’de siyaset yapan Akşener, bu kez 2004 yılında yapılmış olan yerel seçimlerde MHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olmuştur. Yüzde 4,1 oy alarak seçimi kaybetmiştir. Dahası, çok da ciddiye alınmamıştır. Bu başarısızlığı da başarıya çeviren Akşener, bunun karşısında, 2007 yılında yapılan genel seçimlerde MHP İstanbul Milletvekili olmuştur. Hemen ardından MHP’nin TBMM Grup Başkanvekili seçilmiştir.
2015 yılında yapılan genel seçimlerde aday yapılmamıştır. Bu durum MHP’de fitne kazanını kaynatmasına vesile olmuş ve 30 Kasım’da Devlet Bahçeli’ye karşı MHP Genel Başkanlığı mücadelesine girişmiştir. Karışık bir seçim süreci ve kongre macerasının ardından MHP’den kopmuş ve nihayet 25 Ekim 2017 tarihinde İyi Parti’yi kurmuş ve Genel Başkanı olmuştur.
Akşener’in bu hareketli siyâsî hayatının oldukça ilginç yanları var.
14 Mayıs 2023 Genel Seçimlerine 20 gün kala, İyi Parti İstanbul İl Başkanlığı binasına tesadüfen ve ilgisiz bir şekilde (yorgun) kurşun düşmesinden sonra TBMM'de boş kovanları yere fırlatmak gibi…
YSK üyelerine hakaretten yargılanan ve yargılama sonucunda 2022 yılı Aralık ayında ceza alan (ve cezası henüz İstinaf ve Yargıtay aşamasında olmayan) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na gidip mutlulukla sarılan, sonra da Saraçhane’de CHP mitingine katılarak konuşma yapması gibi…
MHP Kongresi sürecinde tellere tutunup kalmak gibi…
Daha ilginç olanı, 1999 yılında (DYP’ye özeleştiri yaparken) rahmetli Erbakan Hoca ile ilgili itirafıdır. Akşener o itirafında, “Merkez partilerin siyâsî zikzakları çok derin olamaz… Erbakan’ı eroin kaçakçısı ve PKK’dan daha tehlikeli ilân ettik. Şehir oylarını ve merkezdeki kadın oylarını topladık” diye konuşmuştur. Fazilet Partisi tabanı, 14 Mayıs 2023 Genel Seçimlerinde, parti yönetiminin seçim ittifakı yaptığı kişinin rahmetli Erbakan Hoca’yı “eroin kaçakçısı ve PKK’dan daha tehlikeli ilan” etmiş birisi olduğunu biliyor mu acaba?
“Geçmişte Ülkücüydüm ama bundan pişmanlık duymuyorum. Ancak bugün kendimi, demokrat yanımın öne çıktığı bir birey olarak tanımlıyorum” diyen Akşener’in son zamanlarda hangi yanı öne çıkıyor dersiniz? Ülkücü mü, sosyal demokrat mı, demokrat mı, muhafazakâr mı? Hiçbiri değil. Akşener’in son zamanlarda öne çıkan yanı tiyatroculuğudur. Eğitimi esnasında okul müsamereleri için keşfedilmemiş olması büyük kayıp. Aynı şekilde, tiyatro dünyası tarafından fark edilmemiş olması da Türk tiyatrosu için büyük kayıp. Okul müsamereleri için artık çok geç ama Türk tiyatro dünyası için hâlâ bir şeyler olabilir. Bizi Türk tiyatrosu adına bu kadar umutlandıran olay, Akşener’in 14 Şubat 2024 günü yapılan İyi Parti Grup Toplantısında, Erzincan İliç’te yaşanan toprak kayması felâketi üzerine yaptığı konuşmadır.
Akşener, konuşmasında Karacaoğlan’ın meşhur koşması “Var Git Ölüm”ün Aytekin Ataş’ın seslendirdiği türkü hâlini cep telefonundan mikrofona tutmuş, dinlerken (güya) duygulanmış, başını sağa sola sallamış, hüngür hüngür ağlamış, ağlarken gözlerini değil de ağzını kapatmış, sonrasında da ağlarken “Değişen bir şeyler olmalı” diye bağırmış ve sözlerini, “Niçin hep garipler, fakirler kaçamıyor? Niçin hep haksızlıklar hep bunlara oluyor” diyerek sözüm ona subliminal mesajını vermiştir. Artık kürsüden kaçarak inmesi gerekir.
Tiyatroyla biraz ilgilenenler bilirler ki, tiyatroya adım atmak isteyen adaydan oynayacağı minik parodide rol gereği ağlaması istenir. Adayın ağlayıp ağlayamaması çok önemlidir. Ancak ondan daha önemli olan, adayın rol gereği ağlama rolü bittikten sonra rolüne devam etmesidir. Yani rolünüz gereği ağladınız, ağlama rolünüz bittiğinde bir sonraki rolünüzde ağlamayı kesip ne yapmanız gerekiyorsa onu yapmanızdır. Bir sonraki rolde gülmeniz gerekiyorsa güleceksiniz. Eğer o rol icabı ağlamadan sonraki rolünüzde ağlama yoksa ve siz hâlâ ağlamaya devam ediyorsanız geçmiş olsun, tiyatroya adım atamazsınız. Yok, eğer o rol icabı ağlamadan sonraki rolünüzde ağlama yoksa ve siz yeni rolünüz neyi gerektiriyorsa onu yapıyorsanız, tiyatro dünyasına hoş geldiniz…
Akşener’in parodisi çok ucuz bir senaryoya sahip ama Allah’tan Akşener başarılı bir oyuncu. O kötü senaryoyu ufak tefek hatalarla oynamayı başardı. Başarısının zirvesi, kürsüyü zamanında terk etmesiydi. Yarım saniye daha dursaydı bu sefer hiç ağlamamış gibi konuşacaktı. Akşener’in bu parodisi kötüydü gerçekten. Ama ondan daha kötü olanı, seçilen şiir ve türküydü. Akşener’in parodisine seçilen türkü, Karacaoğlan’ın “Var Git Ölüm”ü değil, Mozart’ın Requiem’i ya da Neşet Ertaş ustanın “Kendim ettim kendim buldum”u olmalıydı. Akşener kürsüden inip giderken de “Eyvah eyvah!” sesleriyle salonda çınlamalıydı.
Birilerinin Akşener’e, milenyum çağında bu numaraların karşılığı olmadığını, ölüm ve gözyaşıyla aldatmanın tiksinti uyandırdığını söylememiş olması ne büyük talihsizlik! Daha büyük talihsizlikse, bu ülkenin geçmişte böyle insanlar tarafından yönetilmiş olması ve bu insanların siyaset sahnesinde hâlâ var olması. Var git ve hiçbir zaman gelme!