OLAĞANÜSTÜ bir süreçte gözler ekranlardan verilecek haberlere kilitlenmiş, olağan hayatın en basit rutinlerini bile özlemişken, gündeme bakışımızı ve etkilenme oranını da kontrol altına almamız gerekiyor.
Bizzat herkesin kendi kriz yönetimini oluşturması gereken pandemi günlerinde felâket tellallarına prim vermeden, panik yapmadan, yakın çevremizden başlamak üzere ihtiyaçları belirlemek ve gerekenleri plânlamak, stres yönetiminin ilk adımı olmalı.
İnsanın fıtrî olarak duyduğu kontrol ihtiyacı, durumu anladığında ve en azından elinden geleni yapmaya başladığında, sınırlarını çizebildiğinde doğal olarak karşılanmaya başlıyor. Üst üste yığılmış ceset görüntülerini, her gün ülkede, dünyada kaç vakanın kaç kaybın olduğu haberlerini günde on beş kez görerek ruh sağlığınızı korumanın mümkünü yok. Hele evde çocuklar varsa, kendi ellerimizle çocuk ruhlarına kaldıramayacakları yoğunlukta endişe yüklüyoruz demektir.
Evet, bir facia yaşanıyor!
Bugün itibarıyla iki milyonu aşan vakadan bahsediliyor tüm dünyada. Ama çözüm, tıkanmışlıklara takılıp kalmak değil. Çözüm bilfiil sorumluluk almakta… Evde kalma şansı olanların dâhil, ne kadar süreceği belirsiz Corona sonrasına hazırlığı çok önemli! Ekran başından ayrılmadan evde kalmanın sadece bedeni koruduğunu, akıl ve ruh sağlığımızın da bir o kadar önemli olduğunu ve bunu korumak için bir şeyler yapmamız ve yanlış yaptıklarımızdan kurtulmamız gerektiğini anlamalıyız artık.
***
Herkesin ifade ettiği gerçeği artık biliyoruz: Ekonomisinden yönetim sorumluluklarına dek Corona sonrası hiçbir şey aynı olmayacak. Ama gündemin rüzgârında savrulmak yerine, gelecek aylardan itibaren şekillenmeye başlayacak yeni dünya düzenindeki yerimizle ilgili olarak sorumluluk almamız, ancak bugünden başlarsak bir anlam ifade edecek.
Bugüne kadar her fırsatta ülkemizi kötülemeye devam edenlerin tavrı bu krizde değişmedi. Mevcût kriz yönetiminde tüm adımlar en hızlı şekilde atılmaya çalışıldığı hâlde aksaklıklara tutuldu büyüteçler. “Bizim insanımız” diye başlayan ezici cümlelerden de, “Erdoğan nefretinden” de sıkıldık! Hayatta kalma ve yaşatma mücadelesi veriliyorken tüm ülkede, İçişleri Bakanı’nın istifasından bile farklı şekilde nemalanmaya çalışıldığını görmek, gerçekten yüreğe ağır geliyor.
Corona mücadelesinde geldiğimiz durum bugünkü gibi olmasaydı ne çok sevineceklermiş meğer. Muhalif olmanın adı, anlamı bu mudur?
***
Bu zorlu günlerin ortasında, toplumsal sorumlulukların paydaşlığını yapma şansımızın olduğu Vefa Destek birimlerindeki çalışmalardan bahsetmek isterim.
İlk günlerde yaşanan karmaşanın, ekiplerin koordinasyonundaki zorlukların her geçen gün azaldığını bilmenizi isterim öncelikle. Mutlulukla ifade ediyorum ki, çağrısından sevkiyata, il seyahat izin kurullarından maaş çekme desteğine ve sosyal yardım birimlerine dek gece gündüz verilen çabanın, olası tüm aksamalara rağmen, bu olağan dışılığın içinde rutine dönüşmesine şâhit oluyoruz.
Sokağa çıkma yasağı bulunan yirmi yaş altı ve altmış beş yaş üstü ile kronik rahatsızlığı olan her vatandaşın, temin edebilecek bir yakını olmadığı takdirde alışverişlerinin yapıldığı, raporlu/reçeteli ilâçlarının kapısına götürüldüğü, İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı çalışan Evde Bakım Hizmetlerinin mümkün olan her durumda vatandaşın sağlık kuruluşlarına gitmesine gerek kalmayacak şekilde hizmet verdiği, sosyal yardım başvurularının tek bir telefonla alındığı bir devlet organizasyonu “Vefa Destek”…
İlk sokağa çıkma yasağı ilânında hiç istemediğimiz görüntüler oluşsa da, önümüzdeki birkaç haftalık süreci ne denli etkileyeceğini henüz bilemesek de, “üzerine çığ düşen” biz olmadık değerli dostlar.
Nefretleri içinde boğulanlara, bu ülkenin insanına dair sevinme duygusunu başka emelleri için satanlara, siyâsî kazançları için felâket kovalayanlara çığ düşmüştür.
Önümüzdeki aylarda çığ temizleme ve enkazları için gerekeni yapmak, yine siz değerli vatandaşlarımıza düşecektir. Bu da o çok korktukları sandıkla, toplumu sürükleyemedikleri kirli heveslerini her türlü şekilde kursaklarında bırakmakla ve bu ülke için hep en iyi şekilde çalışmakla yapılacaktır.
