ANADOLU, zengin yeraltı kaynaklarından evvel, Karun hazinelerinden daha kıymetli bir kültür ve medeniyet taşır. Taşıdığı bu hazine, ona “Anadolu irfanı” unvanını kazandırır.
Bu irfan; yüzyıllardır ayakta kalabilen ve tarihe ışık tutan hâdiselerin tam merkezinde yer alan bu topraklara hayat taşıyan ve Dicle’den Fırat’a, Murat’tan Kızılırmak’a, Seyhan’dan Ceyhan’a, Sakarya’dan Büyük Menderes’e, Aras’tan Meriç’e kadar uzunluğu ve debisiyle dikkat çeken nehirlerimiz gibidir. Bu yönüyle kadim öğretilerin ve fikirlerin kaynağıdır Anadolu.
Evliyalar ve âlimler şehri, ilmî araştırmaların nirengi noktası Siirt’in Tillo ilçesini seneler evvel ziyaret edişimde, “Anlarsa uzağım yakınım, anlamazsa yakınım uzağımdır” vecizesi ile karşılaşmıştım. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin mürşidi İsmail Fakirullah’a atfedilen bu söze vurulmuştum. Hâlen öyledir ve hayatın özeti anlamındadır.
Tek bir cümleye neredeyse bütün kitaplar ve yaşanmışlıklar sığdırılmıştır. Zorlanılsa cihan da sığar.
Birçok badireyi aşmamız adına bize yol ve yöntem gösteren “anlamak” tabiri ile iş bitiyor mu? Elbette hayır. Bununla birlikte “anlaşılmak” tabirini de ikiz kardeş gibi yanına koymak gerekir.
Düne dair ne kadar nimet varsa ya bitti ya da tükenme noktasına geldi. Ve ne kadar güzel haslet varsa onları da birer müsrif gibi davranarak israf ettik. Bu yüzden ziyanımız büyük. Birbirimize yakınlaşmamız gereken bu dönemde ne yazık ki birbirimizi anlamaktan ıraklaşır hâle geldik.
Suçu resmetmek kolay, suçluyu bulmak ise bir o kadar zor. Zor, çünkü suçumuzu itiraf edecek medenî cesaretimizi de kaybetmiş durumdayız. İlginçtir, “Ben aptal değilim” diye başlıyoruz söze. Neymiş, başkalarının saklandığı tabir-i diğerle kurnaz sayıldığı bir atmosferde suçumuzu itiraf edemezmişiz. Etmiyoruz da zaten…
Ama ben, son Türk astronotu Alper Gezeravcı’nın gidip geldiği uzay yolculuğundaki rotada yankılanacak şu itirafı yaparak sonlandırıyorum yazımı: “Demek ki anlamamışım; buna bağlı olarak da anlaşılamamışım. Neden anlaşılmadığımı/anlaşılmadığımızı ise hiç ama hiç anlamadım!”
Anlamak ve anlaşılmak ümidi ile…
Yakındakilere de, uzakta kalmayı tercih edenlere de selâm olsun!