Üstünlük acziyeti

Yitip gidenlere rağmen hayat bir şekilde akmaya devam ediyor. Yani bu dünya sizin değer verdiklerinizle de vardı, sizin değerliniz yitip gidince de var olmaya devam edecek. Ve bir gün siz bu dünyadan göçtüğünüzde de aynı sûretle varlığını sürdürecek…

İNSAN ne zaman olgunlaşmaya başlar? Hayatla tam mânâsıyla ne zaman yüzleşir insan? Aklının her yere erişebileceğini zannederken aslında hiçbir şeye gücünün yetmediğinin idrakine ne vakit varır? Hangi vakit göğün mavisi, yeryüzünün yeşili, baharın rengârenk çiçekleri onun için zifiriye bürünür? Akıp giden zaman en çok ne zaman dokunur yüreğine?

Sevdiğinizi aslolan dünyaya uğurladığınızda yiter anlam. Dünya yalanını anlarsınız. İnsan olarak hem bu dünyadaki her şey, hem de aslında bir hiç olduğunuzun şuuru o vakit gelir size. Yemyeşil ormanlar, masmavi gökyüzü, rengârenk çiçekler yoktur artık sizin hayatınızda, kapkara bir boşluk oluşur içinizde ve o zifiri çukur tüm güzellikleri yutar; karadelik misâli bir bilinmeze açılır yüreğiniz. Zaman artık dursun, kırlarda çiçekler açmasın ve hatta yapraklar kımıldamasın istersiniz… İstersiniz ama bu dünya nasıl ki sizden önce varsa, sizsiz de var olmaya devam edecektir. İşte o vakit anlarsınız!

İnsanoğlu olarak bizler bu kâinattaki her şey, fakat aslında hiçbir şeyiz. İnsanı diğer canlılardan ayıran en temel özellik nedir? Aklının olması… İnsanı diğer insanlardan ayıran en temel özellik ise, o aklı kullanabilmesidir.

Allah insanı eşref-i mahlûkat (yaratılmışların en şereflisi) ve ahsen-i takvîm (yaratılmışların en güzeli, üstünü) olarak nitelendirmiştir. İnsan akıllı, düşünen, bilen, irade sahibi, özgür, sorumlu ve inanan bir varlıktır. Bütün bu niteliklerinden dolayı insan, diğer canlılardan farklı ve Allah’ın yarattığı varlıklar arasında seçkin bir yere sahiptir. Aklımızı kullanabildiğimiz için yaratılmış varlıkların en üstünü olarak nitelendirilmişiz ve fakat aklımızı doğru kullandığımızda bu dünyadaki yerimizin aslında bir hiç olduğunu anladığımız anda yaratılmış varlıkların en acizi olduğumuzu anlarız. “Kâinatta insan neden vardır ve ne işe yarar?” diye düşünmek lâzım.

“Hayat devam ediyor” cümlesi ne zaman kullanılır? Değerlinizi Aslolana uğurladığınız vakit, sizi teselli (!) etmek için kullanırlarmış bu kelâmı, o vakit öğrendim. Tam mânâsı nedir peki? Yitip gidenlere rağmen hayat bir şekilde akmaya devam ediyor. Yani bu dünya sizin değer verdiklerinizle de vardı, sizin değerliniz yitip gidince de var olmaya devam edecek. Ve bir gün siz bu dünyadan göçtüğünüzde de aynı sûretle varlığını sürdürecek… 

En mühimi, “zaman” ne demektir? Zaman bizim idrakimizin ötesinde bir mefhum. Nasıl ki bir an önce saatler geçsin istersiniz, bir saniye ötesine gitmez zaman ve nasıl ki akıp gitmesin isterken zaman, ellerinizden kayıp gider… Nasıl ki geçer saatler, günler aylar ve (bir) sene bir saniyede, hayat nasıl akıp gidiyor, göz açılıp kapanıncaya kadar en acı biçimde bir kez daha tecrübe ettim. Gözlerim hiç istemediğim hâlde kendiliğinden en acılı günümün sabahına açıldığında anladım acziyetimi. İnsan olmanın acılı bir sancı olduğunu o gün idrak ettim. İmtihan ne kadar zorlu olursa mükâfatı o denli güzel olurmuş. İnanıyorsak ne mutlu bize! Eğer inanmamış bir kimse olsaydık, ölümü, aslolan dünyaya göçü yeniden varoluş değil de bir yok oluş olarak görseydik, o vakit dünya da öylesine bir yer olarak görünürdü bize. Yaşamak umurumuzda olmazdı. Aldığımız nefesi neden geri verdiğimizi anlayamaz, esasında pek de kafa yormazdık böyle işlere. Ancak bizler, elhamdülillah, inanan kimseleriz ve biliyoruz ki bu dünyanın da bir sonu var ve o son geldiğinde, yeniden kurulacak düzen, asıl düzen başlayacak düzensizlik zuhur ettiğinde.

Kâinatta her doğum, her varoluş sancılıdır. Nasıl kapkara topraktan filizlenirse yemyeşil dallar, nasıl ki dünyaya gelir acı bir çığlıkla insan, dünya sancısı bitince başlayacak bizim için asıl zaman. Biz gittiğimizde başlayacak asıl yaşam…