Urumçi Katliamı’ndan toplama kamplarına giden yol

2013 senesinden itibaren her türlü dinî ibadet yasak olduğu hâlde Doğu Türkistan’ın dört bir yanında Çin istihbarat elemanları yoğun bir şekilde DAEŞ terör örgütünün propagandasını yapmaya başladılar. Amaçları, Uygur Türklerini DAEŞ saflarına yönlendirmek idi. Çin’in içi ve dışında bütün istihbarat ayaklarını organize ettikten sonra binlerce Doğu Türkistanlıyı, normal şartlarda kuş bile uçurmayan Güney Çin sınırlarından sorunsuzca geçirerek Malezya ve Tayland üzerinden yurtdışına çıkardılar.

2005 senesinden itibaren Çin Komünist Partisi (ÇKP) yönetimi Doğu Türkistan’ın köylerinden genç kızları, Çin’in iç bölgesindeki fabrikalara işçi olarak götürmeye başladı. Bu uygulama Doğu Türkistan’daki ayaklanmaların en önemli sebeplerinden biri idi.

Sadece 2006 senesi Yapurga nahiyesinden yaklaşık 2 bin 500 Uygur Türk’ü genç kız, Çin’in Shandong eyaletine taşınmıştır[i]. İlk başlarda aileler üzerinde kızlarını göndermeye ikna yöntemleri kullanıldı ve aileler kızlarını Çin’e göndermeye razı olmadılar. Ardından köy ve kasaba bazında Çin’e götürülecek kızların yaş sınırlaması ve götürülmek istenen kontenjanlar ÇKP yerel başkanlıkları tarafından zorunlu hâle getirildi. Her köy ve kasabadaki yerel yönetim, ÇKP’nin bölge başkanlıklarına karşı bu kontenjanları doldurmak ve belirlenen süre içinde kızları ÇKP başkanlıklarına teslim etmekle yükümlü kılındı.

Yerel yönetim, ailelerin ektiği tarım arazilerine el koymak, tarlalarına su vermemek, “siyâsî şüpheli aile” listesine almak, bölücülük ve ayrılıkçılık suçu ile yargılamak gibi çeşitli tehdit yöntemleriyle kızları zorla alıyor ve kendi istekleri olmadan ailelerinden ayırıyordu. Sadece kızların götürülüyor olması çok fazla tepki çekince, erkeklerden de götürülmeye başlandı.

ÇKP’nin vaatleri, fazla iş gücünü değerlendirmek ve fakir aileleri zenginleştirmekti. Ancak götürülen kızlar hakkında cinsel köleliğe zorlandıkları, ailelerine dönmek isteyenlere izin verilmediği, gittikleri fabrikalarda hapis hayatı yaşadıkları, maaşlarının ödenmemesi, taciz ve tecavüz olayları duyulmaya başlandı.

2009 senesinin 26 Haziran’ında, Çin’in Guangdong eyaletine bağlı Shaoguan nahiyesindeki oyuncak fabrikasında zorla çalıştırılmakta olan 800’den fazla Doğu Türkistanlı gence Çinli işçiler saldırdı. Gece saat 02:00 civarında başlayan olaylara polisler sabah 06:00 sularında müdahale etti. Bu olaya fabrika dışındaki ırkçı Çin mafyaları da destek verdi. 100’den fazla genç yaralandı ve onlarcası öldürüldü[ii].

Bu olaydan sonra Çin resmî medyası, Doğu Türkistanlıların aleyhinde birçok yalan haber yayarak olayı örtbas etmeye çalıştı. Shaoguan’daki bu oyuncak fabrikasında çalıştırılan işçiler Doğu Türkistan’ın Kaşgar vilâyetine bağlı Tokuzak nahiyesinden zorla, hem de bu olay vuku bulana kadar 10 binden fazla sayıda Çin’e getirilmişti. Olay hızla sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Zaten yıllardır ÇKP hükûmetinin Doğu Türkistanlıları Çin’e götürmesi yüzünden büyük bir rahatsızlık vardı ve bu olaydan sonra hükûmetin yine Doğu Türkistanlıları suçlayan tavırları ve Çinlilerin sosyal medya plâtformlarındaki ırkçı tavırları Doğu Türkistanlılar için bardağı taşıran son damla oldu.

Urumçi’de katliam

Aradan birkaç gün geçmesine rağmen olayın faillerinin cezalandırılmaması öfkeyi daha da arttırdı. Doğu Türkistan’ın Urumçi şehrinde yaşayan ve çoğu üniversite öğrencisi olan gençler, sosyal medya aracılığıyla toplanarak olayda vefat edenlerin haklarının korunması, insanların zorla Çin’e götürülmemesi, artan baskı ve ayrımcılık politikalarından vazgeçilmesi yönünde taleplerde bulunarak sokaklara döküldü. İlk başta binden fazla gençle başlayan protesto hızla genişledi. Gündüz saatlerinde Çin polisleri göz yaşartıcı bomba ve biber gazı sıkarak protestoyu dağıtmak istedi ve olayı provoke etmeye başladı. Protesto böylece çatışmaya dönüştü.

Havanın kararmasıyla polis özel kuvvetleri protestocuları dar sokaklara sıkıştırarak ateş etti. Görgü tanıklarının ifadelerine göre Urumçi’deki Müslüman Türklerin yaşadığı mahallerde silahlı kuvvetler önüne çıkana ateş açmış ve 5 Temmuz gecesinden itibaren tüm Doğu Türkistan, 6 ay boyunca internet erişimine kapatılmıştır.

Tutuklamalar devam ederken, 7 Temmuz günü Urumçi’de yaşayan Han Çinlileri intikam için sokaklara dökülmüş ve Müslüman Türk avına başlamıştır. Ancak görgü tanıkları ve yayılan videolar vasıtasıyla anlaşıldığı üzere, Çin polisleri intikam için sokaklara dökülen Han Çinlilerine hiçbir müdahalede bulunmamış, hatta bazı videolarda Çin askerlerinin Çinlilere sopa ve diğer kesici aletleri dağıttığı ortaya çıkmıştır[iii]. Bu olaylardan sonra Çin’in iç bölgesine Doğu Türkistanlıları taşıma politikasından vazgeçmeyen Çin yönetimi, 2018 senesi yayınlanan raporunda aynı yıl içinde Doğu Türkistan genelinde 2 milyon 805 bin kişinin göç ettirilerek istihdam edildiğini yazmaktadır[iv].

Çin resmî haber ajansına göre, çıkan çatışmada 137’si Han, 46’sı Uygur Türk’ü ve 1’i Hui olmak üzere 184 kişi hayatını kaybetmiş[v], bin 680 kişi yaralanmış, bin 434 kişi tutuklanmıştır[vi]. Ancak dönemin Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadir ise, Washington’da yaptığı açıklamada “en az bin” Uygur Türk’ünün öldürüldüğünü söylemiş, bazı kaynaklarsa 3 bin rakamını telâffuz etmiştir[vii].

Görgü tanıklarının ifade ettiklerine göre, 5 Temmuz gecesi Çin polislerince öldürülenlerin ve 7 Temmuz günü Han Çinlileri tarafından öldürülenlerin sayısını binlerle değil, on binlerle ifade etmenin doğru olduğu, tutuklananların çok ağır işkenceden geçirildiği, birçoğundan bir daha haber alınamadığı bildirilmiştir. Katliam hakkında dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu açıklama yapmış ve Çin’in Ankara büyükelçisini bakanlığa çağırmıştır. Dönemim Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da bu olay hakkında “Âdeta bir soykırım!” ifadesini kullanmıştır. Ancak Pakistan başta olmak üzere birçok Müslüman ülke lideri de Çin’i destekleyen açıklamalar yapmıştır. Uluslararası Af Örgütü ve birçok insan hakları örgütü, bu olayın tarafsız bir şekilde araştırılmasını talep ederek açıklamalarda bulunmuşsa da ÇKP’nin o dönemki Başkanı Hu Jintao, olayın en sert şekilde bastırılması talimatını vermiştir.

5 Temmuz Urumçi Katliamı, günümüz Doğu Türkistan’ını anlamak açısından oldukça büyük öneme sahiptir. Bu katliamla birlikte ÇKP yönetiminin Doğu Türkistan’ı ele geçirdiği 1949 tarihinden bu yana sürekli olarak yapılagelen ulusların barışı, sosyalist milliyetler politikası, azınlıkların hak ve hukukunun korunması, hukukun üstünlüğü ilkesi gibi propagandalarının çökmüş olduğu ortaya çıktı. Doğu Türkistanlılarda, meselenin temelinde topraklarının işgal edilmesinin yattığı hakkında genel kanaat meydana geldi. Çin Devleti ve Çin ulusunun düşmanca tavrının tarih boyunca devam ettiği gerçeği bir kez daha ortaya çıktı. Bu tarihten sonra Çin’in bütün yumuşak söylemleri inandırıcılığını tamamen kaybetti ve Çin yönetimi de bu söylemlerinin yerine daha sert uygulamalara başladı.


Katliamdan sonra daha da sertleşen ÇKP uygulamaları

Urumçi Katliamı’nın ardından Doğu Türkistanlılar açısından Çin yönetimi güvenilirliği tamamen kaybetti; Han Çinlileri ile Uygur Türkleri arasında büyük bir uçurum meydana geldi. Çin yönetimi de bütün bunların farkındaydı ve Çin’in genelinde pek fazla karşılık bulamadığı komünizmin siyâsî söylemlerinin yerine Çin milliyetçiliğini merkeze alan ve gösterişli bir şekilde uygulayan bir tutum sergiledi. Uluslararası arenada 5 Temmuz’u bir terör olayı olarak göstermeye çalıştı ve uluslararası basına, olayda zarar görenlerin Çinliler olduğuna ait görseller servis etti.

2009’un Ağustos ayında Çin polis kuvvetlerinin tutuklama, yargılama ve idam konusunda daha serbest hareket edebilmesini sağlayan Çin Halk Cumhuriyeti Terörle Mücadele Yasası kabul edildi[viii]. Böylelikle Doğu Türkistan’da Çin polisleri insanlara serbestçe ateş edebilme, gece baskınlarıyla tutuklayabilme, mahkeme kararı olmadan hapsetme, istediği şekilde işkence etmenin yasal alt zemini oluşturuldu. Böylece Çin Halk Cumhuriyeti Devleti, Doğu Türkistanlıları açık hedef hâline getirdi ve topyekûn terörist muamelesi uygulamaya başladı.

Olaydan sonraki beş ay içinde Uygur Türkçesindeki çeşitli internet formaları ve sayfalarının yüzde 80’i kapatıldı. Çin genelindeki televizyon ve medya kuruluşları da sürekli olarak Doğu Türkistanlıların ayrılıkçı, terörist, radikal düşünceye sahip insanlar olduğu propagandasını yoğunlaştırdı. 2010’un Mayıs ayında, Pekin’de 5 Temmuz’u konu edinen “Xinjiang Çalışma Formu” yapıldı. Toplantıda Doğu Türkistan’daki meselelerin temelinde ekonomik geri kalmışlığın yattığı, ekonominin kalkınması hâlinde her şeyin çözüleceği, ortada hiçbir etnik mesele ya da politik hata olmadığı iddiasıyla Kaşgar ve Korgas ekonomik serbest bölge ilân edildi[ix]. Daha çok Uygur Türklerinin Çin’e götürülüp “istihdam” edilmesi gerektiği, bölgeye daha çok Çinli göçmen getirerek bölgenin “kalkınması” lüzumu gibi hususlar gazete manşetlerinde yer aldı. Muhalif hareketlerin ise en sert şekilde bastırılması gerektiği vurgulandı.

Özellikle “Kaşgar’ın kalkınması plânı” çerçevesinde büyük inşaat şirketleri Kaşgar’a girdi. Devam eden süreçte esas amacın, Uygur Türklerinin yoğun yaşadığı geleneksel Türk-İslâm mimarî yapılarının yıkılması olduğu ortaya çıktı. Yüzlerce yıllık tarihî dokuya sahip Kaşgar’daki mahalleler zorla yıkılmaya başlandı. Bir taraftan artan tutuklamalar, diğer taraftan inanç özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar, özellikle erkeklerde sakal bırakma ve kadınlarda İslâmî kurallara uygun giyinmelerin dahi suç ilân edilmesi, çift dilde eğitim adı altında bütün köy, kasaba ve kırsal alanlar dâhil olmak üzere Çince eğitimin zorunlu kılınması, kreşlerde Uygur Türkçesinin yasaklanması, evlere baskın yapılarak Kur’ân-ı Kerîm’in toplatılması ve ardı arkası kesilmeyen keyfî tutuklamalar, çok sayıda çatışmanın meydana gelmesine sebep oldu. Çin karakolları, Doğu Türkistan hükûmet binalarına saldırılar düzenledi.

15 Ocak 2014’te, Pekin’deki Minzu Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. İlham Tohti tutuklandı. İlham Tohti, Doğu Türkistan’daki bağımsızlık hareketlerinde uygulanan yöntemleri doğru bulmayan, meselenin siyâsî ve politik yol ile barış içinde çözülmesini öne süren, aynı zamanda ÇKP’nin Doğu Türkistan’daki baskı politikalarını en açık biçimde eleştiren bir akademisyendi. Onun tutuklanması, ÇKP’nin Doğu Türkistan’da çözüm odaklı hiçbir teklifi kabul etmeyeceği, baskı ve asimilasyon politikalarıyla Doğu Türkistanlıları yok etmeyi hedeflediklerini açık bir şekilde ortaya koydu.

Çin yönetiminin uyguladığı radikal yöntemler, Doğu Türkistanlılara çıkış yolu bırakmamayı ve şiddete başvurmalarını hedefliyordu. Bu nedenle özellikle 2013-2015 arasında Çin güvenlik güçlerini hedef alan onlarca saldırı meydana geldi. Bütün saldırıların altında onlarca sebep yatıyordu. Daha doğrusu, Çin Hükûmeti, Uygur Türklerinin radikal tepkiler vermesi için onları bilerek kışkırtıyor ve çıkan olayları da terör olayları olarak lânse etmeye ihtiyaç duyuyordu.

Örnek vermek gerekirse, 2014’ün 27 Temmuz günü, Yarkent ilçesine bağlı İlişku kasabasındaki bir köyde, Kadir Gecesi’nde kadınların ibadet ettiği bir eve Çin polisleri baskın yaparak ateş açtı. Eşleri vefat eden erkekler, hükûmetten görevini kötüye kullanan suçluların cezalandırılmasını isteyerek protesto yürüyüşü yaptı, ancak kalabalığın üzerine ateş açılınca kasaba halkı Çin kuvvetleri ile çatışmak zorunda kaldı.

Görgü tanıklarının ifadelerine göre günlerce devam eden çatışmalarda birkaç köy haritadan silindi ve en az 2 bin kişi Çin polisleri tarafından öldürüldü[x]. Yarkent’teki olaylar devam ederken, Çin’in, devlet olma özelliğini gittikçe kaybedip, daha önce gizlemeye çalıştığı ve belli ölçülerde başardığı işgalci olma özelliğini açıkça göstermeye başladığı görüldü. Artık Doğu Türkistan’daki insanların Çin kültürüne direnmesi, Çinlilerden farklı görünüme sahip olması, farklı konuşması, farklı düşünmesi suç olarak görülmeye başlandı. Çin’in güvenliği için en büyük tehdit “Doğu Türkistanlılar” olarak belirlendi ve Pekin’deki Komünist Parti bürolarında toplama kamplarının plânları yapılmaya başlandı.

Takvimler 2017 Nisan’ını gösterdiğinde Doğu Türkistanlıların tüm yurtdışı giriş çıkışları yasaklandı, “İkiz Aile Projesi” kapsamında oluşturulan tehlikeli (!) insanların listeleri hazır hâle getirildi. Türkiye dâhil olmak üzere 26 ülke terör ülkesi olarak belirlendi ve bu ülkelere her ne sebepten olursa olsun gidenler de fişlendiler. 

ÇKP’nin enerji sömürüsü

Doğu Türkistan’ın zengin doğal kaynakları, Çin’in bölgeden vazgeçmemesinin en önemli nedenlerinden bir tanesidir. Şu âna kadar Doğu Türkistan’da tespit edilen maden türü 138 olup, Çin’in genelinde 171 tür vardır. Doğu Türkistan’daki maden türü Çin’deki maden türünün yüzde 78’ini oluşturmaktadır[xi]. Kullanılan madenler ise Çin’in yüzde 85’ini teşkil etmektedir. Rezerv bakımından çok zengin olan madenler; krom, tuz, demir, taş pamuğu, mangan, bakır, silisyum, kurşun, pırlanta, altın, gümüş, kömür ve uranyumdur[xii]. Bunların çoğu Çin’in iç bölgelerinde bulunmayan madenlerdir.[xiii] Bütün madenler Doğu Türkistan’dan çıkartılıp kullanılabilir hammadde hâline dönüştürüldükten sonra Çin’in iç bölgelerindeki fabrikalara taşınmaktadır.

2015 senesinin verilerine göre Doğu Türkistan’daki dört büyük petrol havzasından toplam 27 milyon 880 bin ton ham petrol, Çin’in iç bölgesine taşınmıştır. 2020 senesinde ise Çinliler bu miktarı petrolde 29 milyon tona, doğal gazda ise 36 milyar metreküpe ulaştırmayı plânlamaktadır[xiv].  Çin’in yıllık petrol istihsalinin yüzde 60’ından fazlası Doğu Türkistan’dan çıkartılmaktadır[xv]. Sovyet Rusya 18 milyon ton petrol istihsal ettiği Azerbaycan’da hiç olmazsa halkın ihtiyaçları kadar bir petrolü Azerbaycan Türklerine bırakmıştır. Rusların bu tutumu hatırlanacak olursa, Çinlilerin Ruslara göre daha büyük bir sömürge idaresi uyguladığı ve Doğu Türkistan’dan çıkarılan bu petrolün yüzde 100’ünün Çinlilerce kullanıldığı ortaya çıkmaktadır[xvi].

Enerji kaynakları açısından çok zengin olan Doğu Türkistan’da jeolojik uzmanların verdiği bilgilere göre toplam 60 milyar ton petrol rezervi bulunmaktadır[xvii]. Bu petroller her gün trenle Çin’in iç bölgelerine taşınırken doğal gaz ise toplam 7 bin 378 kilometre uzunluğundaki üç büyük boru hattıyla Shanghai, Fujian ve Guangzhou bölgesine her sene 30 milyar metreküp miktarında taşınmaktadır[xviii]. Çin, bu boru hattının sayısının beşe yükseltilmesini plânlamaktadır.

ÇKP yönetimi bütün olaylarda olduğu gibi meselenin altında yatan tarihî, politik, etnik, siyâsî ve ekonomik nedenleri görmezden geliyordu. Bu, Çin ulusunun devlet anlayışı ve bu anlayışın komünist otoriter rejimin birleştirilmesi ile ilgiliydi. Çin ulusunun millî devlet düşüncesine hâkim olan ve “Benden olmayanın niyeti kötüdür” anlamına gelen 非我族类、其心必以 deyimi hem derin devlet aklını, hem Çinlilerin ötekine bakışını izah etmektedir. Buna ilâveten, komünizm ve Çin tarzı demokrasi anlayışındaki otoriter yapı, ülkede yaşayanları halk ve düşman olarak ikiye ayırmaktadır. ÇKP’nin politika ve düşüncesine aykırı her düşünce ve hareket bu bağlamda doğal düşman ilân edilip yok edilebilir.

ÇKP’nin ileri sürdüğü Marksist devlet anlayışı ve ulus düşüncesi teorisinde de komünizmin insanlığın geldiği en adil ve son düzen olduğu, sosyalist bir ülkenin komünizme kavuşmasının önce farklı etnik grupların yok olması, bütünleşmesi ve farklılıkların ortadan kalkması ile mümkün olduğunu ileri sürer. Bütün bunları bir arada ele aldığımız zaman, Çin ulusunun devlet düşüncesi ve ötekine bakışındaki tahammülsüzlük, Çin’deki etnik toplulukların Han Çinlisi ile bütünleşmesi hâlinde tezahür eder. Siyâsî bakımdan ise komünizme kavuşmanın şartlarından biri olan ve ulusların yok olmasına dayanan bir devlet rejimi gözümüze çarpar.

15 Kasım 2012 tarihinde ÇKP’nin başına geçen Xi Jinping, iktidara geldikten sonra parti içi disiplin mücadelesi ile kendine muhalif olanları temizlerken, Çin milliyetçiliğini daha ön plâna çıkararak Çinli halkın beğenisini kazanmaya çalıştı. 1949 senesinden bu yana çeşitli komünist söylemlerle kitleleri harekete geçirebilen ve belli oranda desteklenen dönemsel söylemler, ekonominin gelişmesi, ÇKP yöneticilerinin yolsuzluk ve rüşvette sınır tanımamaları, baskıcı ve despotik yönetim sistemi, sosyal olayları acımasızca bastırması gibi nedenler ile etkisini kaybetmiş durumdaydı. ÇKP yönetimi Çin’de artık çıkar odaklı dev bir sistematik devlet makinesi hâline gelmişti.

Doğu Türkistan’daki insanların Çin kültürüne direnmesi, Çinlilerden farklı görünüme sahip olması, farklı konuşması, farklı düşünmesi suç olarak görülmeye başlandı. Çin’in güvenliği için en büyük tehdit “Doğu Türkistanlılar” olarak belirlendi ve Pekin’deki Komünist Parti bürolarında toplama kamplarının plânları yapılmaya başlandı.

“Bir Kuşak Bir Yol” hikâyesi için alan açmak

Açılım sürecinden sonra Çin’deki baskı yönetiminin güçlü devlet mekanizması ve düşük ücretli işçi potansiyeli, dünya üzerindeki büyük sermayelerin Çin’e akışını hızlandırdı; sermayeler kendi çıkarlarını korumak için ÇKP’nin devamlı olarak iktidarda kalmasını arzu ediyordu. Ülkesinin ekonomik olarak kalkınması ve kendi iktidarının da bu paydan yararlanması için sermayelerin garantörü yine ÇKP iktidarı idi. Sermayeler de ülkelerindeki hükûmetleri Çin ile iyi geçinmesi için baskı yapıyorlardı. Çin, dünyanın üretim üssü hâline gelmişti.

2012’de Xi Jinping iktidara geldiğinde Çin’in millî geliri 8,561 trilyon dolara ulaşmıştı[xix]. Xi, iktidara geldikten kısa süre sonra “Bir Kuşak Bir Yol” projesini açıkladı. Açıklanan bu proje, asrın en büyük projesi olarak lânse edildi. Tam da bu sırada Doğu Türkistan’da toplama kampları için uygun araziler seçiliyor ve inşaatlara başlanıyordu. Çünkü bu projenin “Bir Kuşak” denen kısmı, Doğu Türkistan topraklarından geçmek zorundaydı. Ve Doğu Türkistanlılar da Çin için en güvenilmez unsurdu. Dolayısıyla Doğu Türkistanlıların Çin için tehdit olmaktan çıkarılması gerekliydi.

Yıllardır uygulanan asimilasyon ve sindirme politikaları işe yaramıyordu. Bunu için kitlesel soykırım plânlarından ziyade toplama kampları kurularak asimile etmek, baskı ve korku imparatorluğu kurarak sindirmek ve her türlü plânı bu işin içinde kaynatmak ÇKP için hiç de zor değildi. Bunun için Doğu Türkistanlıların Çin’in içi ve dışında terörize edilmesi gerekiyordu. Bu yüzden Doğu Türkistanlıların en hassas noktalarına saldırmak, kadınların başörtüsünü açmak için ailelerine kadar girip tacizde bulunarak cinnet geçirtmek ve radikal tepkiler vermelerini sağlamak hedeflendi. Bu alanda çeşitli istihbarat çalışmalarıyla uygun ortam oluşturuldu ve verilen tepkileri hem Çin, hem de uluslararası kamuoyuna “terör olayları” olarak gösterdiler. Ancak bütün olaylarda aşırı güç kullanımı ve geniş çapta tutuklamalar yapılarak daha çok potansiyel tehdidi yok etmiş oldular.

2013 senesinden itibaren her türlü dinî ibadet yasak olduğu hâlde Doğu Türkistan’ın dört bir yanında Çin istihbarat elemanları yoğun bir şekilde DAEŞ terör örgütünün propagandasını yapmaya başladılar. Amaçları, Uygur Türklerini DAEŞ saflarına yönlendirmek idi. Çin’in içi ve dışında bütün istihbarat ayaklarını organize ettikten sonra binlerce Doğu Türkistanlıyı, normal şartlarda kuş bile uçurmayan Güney Çin sınırlarından sorunsuzca geçirerek Malezya ve Tayland üzerinden yurtdışına çıkardılar. Daha doğrusu, buna göz yumdular.

Bütün bunlar, gelecekte kurulması plânlanan toplama kampları için ön hazırlık çalışmaları idi. 2017 senesinde Çin, kitlesel tutuklamaları başlatacak ve Doğu Türkistanlıların yurtdışı ile olan tüm bağlantılarını kesecekti. Yapmayı plânladıkları bu sistem, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin yaptığı toplama kampı fikirleri ile aynı idi. Doğu Türkistan’dan geçerek Avrupa’ya ulaştırmak istedikleri “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin güvenliğini sağlamak bahanesi ise ÇKP’nin Batı’daki ortaklarını tatmin ediyordu.

Takvimler 2017 Nisan’ını gösterdiğinde Doğu Türkistanlıların tüm yurtdışı giriş çıkışları yasaklandı, “İkiz Aile Projesi” kapsamında oluşturulan tehlikeli (!) insanların listeleri hazır hâle getirildi. Türkiye dâhil olmak üzere 26 ülke terör ülkesi olarak belirlendi ve bu ülkelere her ne sebepten olursa olsun gidenler de fişlendiler.


Toplama kampları

Toplama kampları için ilk etapta inşaatlar tamamlanmış ve sistemin temeli kurulmuştu. Tutuklamalar hızla başladı. Başlangıçta insanlar ne olduğunun farkında değillerdi. Çünkü Çin bu uygulamayı bir tür eğitim politikası olarak tanıtıyordu. Böylece insanlar özellikle geceleri kitlesel hâlde belirli noktalara toplanıyor ve ardından kamplara gönderiliyordu. Dindar insanlar ve din bilginleri, zenginler ve gençler listenin ön sırasındaydı; hemen ardından toplumun önde gelenleri ve aydınlar kaybolmaya başladı, insanlar ne zaman tutuklanacaklarını bilmiyorlardı. Ev baskınları o kadar yoğunlaştı ki insanlar toplama kampı için çantalar hazırlamaya başladı.

2018 Ağustos’unda BM, Doğu Türkistan’da 1 milyondan fazla Müslüman Türk’ün toplama kamplarında tutulduğunu açıkladı[xx]. Çin bu sefer, eskiden yaptığı gibi sadece Uygur Türklerine karşı bir politika izlemedi. Kazak ve Kırgız Türkleri, hatta sayıları az olan Özbek Türklerini de cezalandırma listesine aldı. Amaçları, Türk ve Müslüman kökenli herkesi tamamen yok etmekti. Bağımsız uluslararası kuruluşlar Doğu Türkistan’da en az 3 milyon insanın toplama kampına alındığını ifade etse de Çin’in 2020’de yayımladığı beyaz kapaklı kitabında, 2013 yılından 2020 yılına kadar her sene 1,3 milyondan fazla insanın “eğitim”e tâbi tutulduğu ifade edilmektedir.

Çin’in burada eğitime tâbi tuttuğu insanlar, 2013 yılında teröre karşı sert darbe adı altında potansiyel tehdit olarak fişlediği kişilerdir. “Çin’den sızan gizli belgeler” adı altında yayınlanan “Karakaş Listesi”inde, 80’li ve 90’lı yıllarda doğan insanlar bile potansiyel tehdit olarak toplama kampına alınmıştır.

Çin, Holokost’tan sonra yeryüzündeki en büyük soykırıma imza atmakta ve bunu dünyadan gizlemek için çeşitli yollara başvurmaktadır. Özellikle Müslüman ve Türk ülkelerinden bu hususta soykırımı durdurmak için bir adım atılmamaktadır. Çin bu yüzden tüm soykırım uygulamalarını hız kesmeden devam ettirmektedir ve Doğu Türkistan’ı haritadan silmeye niyetlidir.



[i] Gülchehre, ‘Çin Hükemetinin Genç Uygur Kızlarını İstihdam Bahanesinde Çin’e Taşımalarının Gerçek Amacı Nedir?(خىتاي ھۆكۈمىتىنىڭ ياش ئۇيغۇر قىزلىرىنى ئىشقا ئورۇنلاشتۇرۇش باھاسىدا خىتاي ئۆلكىلىرىگە يۆتكەشتىكى ھەقىقىي مەقسىتى نېمە؟ — ئۇيغۇر)’, Radio Free Asia, 2007 <https://www.rfa.org/uyghur/xewerler/tepsili_xewer/xitaygha-yotkesh-20070116.html> .

[ii] ‘World Uyghur Congress | World Uyghur Congress’ Statement on July 5th Urumqi Incident’, World Uyghur Congress, 2009 <https://www.uyghurcongress.org/en/world-uyghur-congress’-statement-on-july-5th-urumqi-incident/>.

[iii] ‘Urumçi, Çin’in Atesi Ile Yaniyor Çin’de Katliam - YouTube’ <https://www.youtube.com/watch?v=B2m8nitkFss>.

[iv] ‘Hükümet Hizmet Raporu(ھۆكۈمەت خىزمىتىدىن دوكلات--خەلق تورى--人民网)’, Renminwang, 2019 <http://uyghur.people.com.cn/156325/15752980.html>.

[v] Cui Jia, ‘Riot Woman Sentenced to Death for Killing’, China Daily, 2009 <http://www.chinadaily.com.cn/cndy/2009-12/05/content_9122992.htm>.

[vi] Michael Bristow, ‘BBC NEWS | Asia-Pacific | Many “missing” after China Riots’, 2009 <http://news.bbc.co.uk/2/hi/8317644.stm>.

[vii] ‘BBC NEWS | Asia-Pacific | Profile: Rebiya Kadeer’, 2009 <http://news.bbc.co.uk/2/hi/asia-pacific/4357607.stm>.

[viii] Michael Wines, ‘China Approves Law Governing Armed Police Force - The New York Times’, 2009 <https://www.nytimes.com/2009/08/28/world/asia/28china.html>.

[ix] Baike, ‘Xinjiang Çalışmaları Formu(央新疆工作座谈会_百度百科)’, 2010 <https://baike.baidu.com/item/中央新疆工作座谈会/8695541?fr=aladdin>.

 

[xi] Muhtar Zari, Xinjiang’daki Kazma Zenginlikler ve Onların Özellikleri, Xinjiang Üniversitesi Akademik Dergisi (Sayısal Bilimler), 2013-03, Urumçi. s.14

[xii] Barış Adıbelli, Doğu Türkistan, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2008, s.18

[xiii] Muhtar Zari, Xinjiang’daki Kazma Zenginlikler ve Onların Özellikleri, Xinjiang Üniversitesi Akademik Dergisi (Sayısal Bilimler), 2013-03, Urumçi. s.2

[xiv] Çin Merkezi Hükümetinin Resmî sitesi: http://uyghur.people.com.cn/156325/15563726.html

[xv] Mehmet Saray, Doğu Türkistan Türkleri Tarihi, Aygan Yayıncılık, İstanbul 2015, s. 28

[xvi] Mehmet Saray, a.g.e., s. 28

[xvii] Barış Adıbelli, Doğu Türkistan, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2008, s.18

[xviii] Xinjiang’daki Doğal Zenginlikler, http://www.uycnr.com/xwzx/zdxw/201210/t20121017_395503.html

[xix] ‘Çin 2012 GDP İstatistik (家统计局关于2012GDP(国内生产总值)最终核实的公告)’, National Bereau Statistics, 2014 <http://www.stats.gov.cn/tjsj/zxfb/201401/t20140108_496941.html>.

[xx] Simon Denyer, ‘Former Inmates of China’s Muslim “Reeducation” Camps Tell of Brainwashing, Torture - The Washington Post’, 2018 <https://www.washingtonpost.com/world/asia_pacific/former-inmates-of-chinas-muslim-re-education-camps-tell-of-brainwashing-torture/2018/05/16/32b330e8-5850-11e8-8b92-45fdd7aaef3c_story.html>.