Urumçi’de sokağa çıkma yasağı ilân edildi

Gözlemciler, birçok Çinlinin Doğu Türkistan’daki karantina sürecinde gündelik yaşamını video kaydına alarak sosyal medya hesaplarından paylaşımda bulunduğunu, bir yandan Çinli yerleşimcileri bölgeye gelmeye teşvik ederken, diğer yandan da Uygur kızlarıyla geçirdiği günleri paylaşarak Çinli yerleşimcileri tahrik etmeye çalıştığını kaydetti.

DOĞU Türkistan’da yeniden çoğalmaya başlayan ve semptom göstermeyen Çin virüsü enfeksiyonu nedeniyle rejim hükûmetinin sözde “salgın önlemleri” bahanesiyle baskıcı kontrollerini meşrulaştırdığı ve daha da sıkılaştırmaya devam ettiği bildirildi.

Daha önce Doğu Türkistan’daki Xinjiang Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi Başkan Yardımcısı Sui Yan, 8 Ağustos’ta düzenlediği basın toplantısında, Doğu Türkistan’da yayılan Çin virüsünün Çin’dekinden farklı olduğunu ve yurt dışından geldiğini iddia ederek, grup faaliyetleri ve bölgeler arası seyahatin salgının hızla yayılması riskini artırdığı için salgına karşı önlemlerin ve kontrolün sıkılaştırılmasını vurgulayarak virüsün turist kaynaklı olduğunu iddia etmişti. Şimdiye kadar Doğu Türkistan genelinde henüz net tanı konulan hasta bulunmazken, hiçbir semptom göstermeyen Çin virüsü bulaşmış kişi sayısının 916’ya ulaştığı açıklanmıştı.

Çin’in Wangyi ağına göre, 10 Ağustos itibariyle Urumçi’nin Tanrıdağ, Saybağ ve yeni kalkınma bölgesi Kayfaqu başta olmak üzere uygulanan beş günlük sokağa çıkma yasağının 15 Ağustos itibariyle beş gün daha uzatıldığı bildirildi. Çinli kaynaklara göre Urumçi’deki virüsün yayılımının kontrol altına alındığı, sokağa çıkma yasağıyla birlikte vaka sayılarında azalma olduğu ve kaynak noktasının kırmızı kodlu yüksek riskli alanlar olarak belirlendiği öğrenildi.

4 Ağustos itibariyle Gulca şehri virüs artışı nedeniyle giriş çıkışlara kapatılmıştı. Kontrol noktalarından geçecek olanlardan 24 saat geçerli sağlık sertifikası, dijital sağlık sistemlerinde yeşil kod olması ve büyük veri tabanına entegre iletişim kartına sahip olmaları gerektiği isteniyor. Yerel sosyal medya platformlarından halkın paniklediği ve bazı bölgelerde gıda ve sebze fiyatlarının on kat arttığı ve insanların yiyecek almak için uzun kuyruklar oluşturduğu gözlemlendi. 

Çin rejimi, Çin virüsü salgınının bu dalgası sırasında “Sıfır Kovid-19” politikası kapsamında sıkı tedbirler uygulamıştı. Gözetim ve kontrol artırılmıştı. Bu sadece Çin ekonomisine zarar vermekle kalmayıp, aynı zamanda Çin vatandaşları arasında kızgınlığa da neden oldu. Ayrıca Çin rejimi “virüs önleme” bahanesiyle Doğu Türkistan’ın çeşitli yerlerinde sıkı kontrol ve kuşatma siyaseti izliyor. Gözetimi sıkılaştırmaya çalışıyor. Oysa Çin’in bu eğilimi zaten var olan soykırımı hızlandırmak, meşrulaştırmak ve suçunu örtbas etme çabası olarak nitelendiriliyor.

Çin Halk Ağı’nın 17 Ağustos haberine göre, 16 Ağustos’ta sözde Xinjing Hükûmeti Propaganda Dairesi, “salgın önleme ve kontrol” konusunda bir basın toplantısı düzenledi. Urumçi Ulaştırma Bürosu Başkanı Wang Huijun, merkezî hükûmetin Urumçi’ye giriş-çıkışla ilgili siyaseti hakkında açıklama yaptı. Açıklamada, Urumçi şehrinde hâlâ “geçici sakinleştirme yönergesinin uygulamada olduğu, halkın zorunlu olmadıkça Urumçi’ye gelmemesi veya Urumçi’den ayrılmaması gerektiği, gelmek zorunda olanların ise tıbbî tedavi, eğitim, iş gibi faaliyetler için Urumçi’ye gelmeleri durumunda özel araç veya hizmet araçları kullanımı şartıyla gidip gelebileceği, önce ikâmet ettiği adrese bağlı karakollara bildirilmesi ve belirlenen süre içerisinde dönmeleri ve de bazı belgeler isteneceği” belirtiliyor.

Çin’in Urumçi’den ayrılma politikasına ilişkin yönergede, Urumçi’den ayrılacakların özel durumlarına göre, orta ve yüksek riskli bölgelerden ayrılmaları durumunda il ve ilçe düzeyinde tüm kontrol noktalarında kapsamlı değerlendirmelere tâbi tutulması ve tehlike ortadan kalktıktan sonra serbest bırakılacağı ileri sürülüyor. Düşük riskli bölgeden ayrılmak isteyenlerin 72 saat içerisinde 3 geçerli tıbbî muayene ve negatif bir antijen kanıtı sağlamaları, salgın olmayan bölgeden ayrılacakların ise 48 saat içinde yapılan iki test sonucunda anormallik olmadığını teyit ettikten ve sorumlu karakoldan bilgi aldıktan sonra Urumçi’den ayrılması mümkün olacağı, ayrıca bu kişilerin kapalı bir şekilde ulaşım istasyonuna götürülmesi ve şahsın gideceği yere varmasıyla birlikte derhâl yetkililere ve ilgili birimlere rapor vermesi, dijital sağlık sistemlerinde yeşil kod olması ve büyük veri tabanına entegre iletişim kartına sahip olmaları gerektiği ve bulunduğu bölge yetkililerince uygulanan karantina önlemlerine uymaları gerektiği yer alıyor.

Çin kaynaklı sosyal paylaşım sitelerinde yayılan video görüntülerinde, Gulca Eyalet Yönetiminin sözde “salgın önlemleri” bahanesiyle “merkezî izolasyon merkezi” adı verdiği tesisler inşâ ettiği ve enfekte insanları yedi gün boyunca gözlem altında tutmaya başladığı, herhangi bir anormallik gözlemlenmeyen kişilerin “evlerinde kalması” koşuluyla tahliyesi gerçekleşirken çoğunluğun içeride tutulmaya devam ettiği anlaşılıyor. Gözlemciler Çin’in yaklaşan 20’nci ÇKP Kongresi ile virüsün patlak vermesini ilişkilendirerek istikrarı korumak için bu merkezleri çoğalttığını, salgın bahanesiyle izlediği baskıcı politikalarını devam ettirmeyi amaçladığını yorumluyorlar.

Kamp tanığı Zumret Davut’un paylaştığı görüntülerde, Çin’in Doğu Türkistan halkını salgın bahanesiyle devasa karantina merkezleri kurarak izole ederken Çin’den gelen yerleşimci Çinliler için de ayrı tesisler kurduğu ve bazı Çinlilerin Türk hanelerine yerleştirildiği dikkat çekiyor. 15 Ağustos tarihli ve Çin kaynaklı sosyal medya platformlarında yayılan görüntülere göre, Gulca şehrinde düzinelerce devasa karantina merkezinin kurulduğu ve dev depo tarzı alana yerleştirilen yatakların bulunduğu ve kötü koşulların olduğu ortamlarda Uygur halkının sözde tıbbî müdahale gördüğü belirtiliyor. 17 Ağustos’ta yayılan diğer üç dakikalık videoda ise Çin’den gelen yerleşimci Çinlilerin izolasyon ve tıbbî gözlem ünitesinde belirlendiği üzere çoğunluk olarak kulübe şeklindeki daha iyi ortamlara sahip gözlem noktaları gösteriliyor.

Gözlemciler, birçok Çinlinin Doğu Türkistan’daki karantina sürecinde gündelik yaşamını video kaydına alarak sosyal medya hesaplarından paylaşımda bulunduğunu, bir yandan Çinli yerleşimcileri bölgeye gelmeye teşvik ederken, diğer yandan da Uygur kızlarıyla geçirdiği günleri paylaşarak Çinli yerleşimcileri tahrik etmeye çalıştığını kaydetti. (Kaynaklar: http://tv.cctv.com/2022/08/15/VIDEwVzZP4XEBimjdnwjxaum220815.shtml ; https://3g.163.com/dy/article/HEPUBBIA0537MIRK.html ; https://www.53shop.com/news/154/kes154224.html)

***

14 bin 549 aileyi kapsayan büyük yıkım

Doğu Türkistan’daki Çinli yetkililer, sözde eski “yerleşim alanlarını yenilemek” bahanesiyle Uygur millî tarzı evleri zorla yıkıp Çin görünümü vermeye çalışıyor.

İşgalci Çin, Doğu Türkistan halkının dinî ve millî kimliğini, kültür medeniyetini yok etmek için son birkaç yıldır kentsel dönüşümü bahane ederek sözde “eski yerleşim yerlerini yenilemek ve güzelleştirmek” gibi çeşitli isimlerle Türk-İslâm yapısını, millî tarza sahip binaları ve avluları zorla değiştirmeye, Çin görünümü vermeye çalışıyor.

Çin propaganda ağı Tanrıdağ sitesinde yer alan 27 Temmuz 2022 tarihli habere göre, Doğu Türkistan’daki Çinli yetkililer, sözde “güvenli evlerin inşâsı”, “eski yerleşim alanlarının onarım ve tadilatı” yalanıyla Uygur etnik ve İslâmî yapısına sahip millî tarzdaki tüm evleri yıkarak Çin tarzı yapılara dönüştürme çalışmalarının hızlandırıldığı, bu kapsamda 30 Haziran’a kadar Doğu Türkistan genelinde bin 156 yerleşim yeri ve mahallenin değişime zorlandığı, Çin’in bahse konu tahribatı 192 bin 400 aileyi kapsadığı ve çalışmaların yüzde 90,81 oranda başlatıldığı bildirildi.

Çinli kaynaklara göre komünist yetkililer, Uygur tacirleri dağıtmak ve daha iyi kontrol sağlamak için birkaç ay önce Kaşgar Yenibaza (Yeni Pazar) semtini yıktı. Ayrıca 2021 yılında Kaşgar ili, sözde “şehir içi eski yerleşim alanlarının değiştirilmesi” adı altında Uygur millî tarzında inşâ edilen 201 yerleşim alanını, 616 binayı tahrip ederek toplam 14 bin 549 aileyi kapsayan 1 milyon 150 bin 400 metrekarelik büyük yıkımı gerçekleştirdiği ve plânın tamamlandığı öğrenildi.

Gözlemciler, Çin rejiminin Doğu Türkistan’daki Uygur topluluklarını yok etmeye çalıştığını, tarihî izleri, millî değerleri, komşuluk bağlarını ve Uygur kültür medeniyetini yok etmeye çalıştığını ve bunu yaparken de halkın ekonomik olarak zayıflatılması, kontrol ve gözetimin daha etkili bir şekilde sağlanması, nüfusun azaltılmasına yönelik politikalar geliştirerek kötü hedeflerine ulaşmaya çalıştığını söylüyor. (Kaynak: https://baijiahao.baidu.com/s?id=1739476876835322057&wfr=spider&for=pc)

***

14’üncü Beş Yıllık Plân döneminde soykırım artacak

Doğu Türkistan’daki sözde Xinjiang Parti Komitesi Sekreter Yardımcısı ve Propaganda Daire Başkanı Zhang Chunlin, bölgede uygulanan Çinlileştirme politikasını güçlendirme vurgusu yaptı.

Çin propaganda ağı Tanrıdağ sitesinde yer alan 31 Temmuz 2022 tarihli habere göre, Doğu Türkistan’daki sözde Chunlin, “denetim” adı altında Doğu Türkistan’daki bazı tarihî mekânları ve kültürel anıtları gezdi. Komünist yetkili gezi sırasında yerel yöneticilere Çin ulusal kültürel kalıntılarının yönetimini güçlendirmek, sözde koruma ve ulusal miras seviyesini yükseltmek ve Çin ulusu ortak bilincinin pekiştirilmesi için zengin tarihî ve kültürel kalıntıların iyi kullanılması gerektiği vurgusu yaptı.

Çinli yetkililer, Aralık 2017’de, İslâm’a karşı topyekûn imha kanun taslağı hazırlamış, Doğu Türkistan’da 2018-2022 yılı içerisinde İslâm’ın Çinlileştirilmesi için yasallaştırılmıştı. Kanun tasarısının revize edilmiş bir versiyonu ise Çin illerindeki Huy Müslümanlarının yoğunlukta olduğu bölge yöneticilerine tebliğ edilerek camilerin tahribatına başlanmıştı.

Çin’in “13’üncü Beş Yıllık Plân” döneminde Doğu Türkistan’da İslâm’a karşı hızlı bir radikal terör politikası uygulamaya başlanmış ve bugüne kadar Doğu Türkistan’da 16 bine yakın cami yıkılmış veya amacı dışında kullanılır olmuştur. Ayrıca İslâm’la ilgili her şey “yasa dışı dinî faaliyet” olarak belirlenmiş ve insanlar İslâm’ı inkar etmeye zorlanır olmuştur.

Çin’in “13’üncü Beş Yıllık Plân” dönemi sırasında dönüşümlü olarak 8 milyondan fazla Doğu Türkistanlı, toplama kampı veya hapse gönderildi. 5 yıl boyunca Uygur toplumunu Çinlileştirme plânının hız kesmeden devam ettiği ve Doğu Türkistan’ı işgalinden bu yana en vahşi soykırımı bu süre zarfında gerçekleştirdiği biliniyor. Çin rejimi, “Xinjiang’ı (Çin) kültür yoluyla besleme ve Çin ulusu ortak bilincini güçlendirme” adı altında sistematik asimilasyon plânlarının bir parçası olarak Uygur kızları Çinlilerle evlenmeye zorlarken, diğer yandan gençleri “istihdam” yalanıyla Çinli fabrikalarda zorla çalıştırmak üzere sürgüne gönderiyor, Uygur kültürel ortamından uzaklaştırıyor, ailesinden koparıyor. Uygur çocukların ebeveyn ve aile terbiyesiyle büyüme hakkının yanı sıra millî kültüre dayalı yaşama haklarını elinden alıyor. Gözlemciler, Çin’in geçtiğimiz 5 yıllık plânına binaen Doğu Türkistan halkının maddî ve manevî kültürünü çeşitli şeytanî plânlar kurup güzel isimler bularak bastırdığını, öz benliğini yok etmeye çalıştığını, el sanatlarından mimariye ve ev eşyalarına kadar her şeyi tamamen Çinlileştirmeye çalıştığını, nitekim sadece ideolojik düşünce yapısı değil, yaşam felsefesi, alışkanlıkları, davranışları ve yemesi içmesi dâhil her şeyiyle tıpkı bir Çinliymiş gibi olmasını sağlamaya, Uygurları mankutlaştırmaya çalıştığını belirtti.

Ayrıca bundan sonraki “14’üncü Beş Yıllık Plân” çerçevesinde uygulayacağı zulmün daha şiddetli olacağı endişesini dile getirdi. (Kaynak: http://www.boznews.cn/info/1007/132064.html)

***


Doğu Türkistan’dan Avrupa’ya yola çıktı

Çin’in Doğu Türkistan kaynaklarını yağmalama plânı kapsamında başlattığı Kurla-Kaliningrad ve Sizde Xinjiang-Avrupa trenleri ilk seferlerine başladığı bildirildi.

Son zamanlarda Çin virüsü, Çin eyaletlerinde peş peşe yaşanan felâketler, Çin rejimine ait işletmelerin Batılı ülkelerce Doğu Türkistan’da işlediği sistematik soykırım ve köle işçi çalıştırma suçları nedeniyle aldığı çeşitli yaptırımlar gibi etkenler nedeniyle Çin ekonomisi küçülmeye doğru giderken, kendi ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra Doğu Türkistan’ın kaynaklarını sömürmeyi yoğunlaştırarak bölgede özel çabalar sarf etmesi yönündeki ithalat ve ihracatını teşvik ettiği görülüyor.

Çin halk ağında 4 Ağustos günü yer alan habere göre, 1 Ağustos öğleden sonra Kurla-Kaliningrad sözde Xinjiang-Avrupa treni Alatau kapısından ayrılarak Rusya’nın Kaliningrad kentine doğru yola çıktı.

Çin haber kaynaklarına göre Alatau sınır kapısından geçecek sözde Xinjiang-Avrupa tren hattı sayısının bu yıl dörde ulaştığı belirtilirken, ağırlıklı olarak kimyasal yüklü trenin 2 bin 474 ton ağırlığında olup 96 yük vagonundan oluştuğu öğrenildi. Doğu Türkistan’daki Çin rejimine ait bir lojistik firmasının gümrük bilgilendirme sorumlusu olan Shu Fei’ye göre, önümüzdeki dönemde şirket, sevkiyat sayısını pazar talebine göre artırmayı ve haftada bir vardiya taşımayı plânlıyor. Bilgilere göre bu yılın başından bu yana yeni eklenen sözde Xinjiang-Avrupa trenlerinin sayısının 21’e ulaştığı iddia ediliyor. Bunlar arasında dört yerel tren hattının yanı sıra Cing-Naples, Beitun-Taşkent, Xiaohuangshan-Aktokai ve Korla-Kaliningrad hatları olduğu, hâlihazırda Alatau geçişi üzerinden bağlantı sağlayan 86 sözde Xinjiang-Avrupa tren hattı bulunduğu aktarıldı.

Alatau Gümrük Müşavirliği 2’nci Dairesi Başkanı Li Hongfeng’e göre, şu anda Alatau sınırından girip çıkan sözde Xinjiang-Avrupa treni, Çin’de 25 eyalet, il ve şehri kapsıyor ve 19 ülkeye bağlanıyor. Günde ortalama 17 sefer gerçekleştiriyor. Mallar, yedek parçalar, pamuklu ürünler, ahşap malzemeler, demir cevheri, gıda, mekanik ekipman, elektronik ürünler ve gündelik ihtiyaçlar, hazır giyim gibi sekiz ana kategoride 200’den fazla ürün çeşidini içerdiği ve çoğunun zorunlu çalıştırmayla elde edilen ürünler olduğu dikkat çekiyor.

Ayrıca Çinli işgalcilerin “Bir Kuşak Bir Yol” plânı kapsamında Doğu Türkistan’ı önemli bir istasyon ve ticarî merkez bölge hâline getirmeyi plânladıkları ve 2018 yılında Doğu Türkistan’ın Korla şehri yakınlarına uluslararası bir ticaret merkezi kurmayı düşündükleri, şu anda proje tamamlanıp uluslararası ticarete başladıkları belirtildi.

Bu yıl başından beri Doğu Türkistan’daki Çin Demiryolu Şirketi Xinjiang Şubesi, Alatav, Korgas ve Kuitun gibi istasyonlardan Türkistan’ı (Orta Asya) geçecek 10 bin Çin-Avrupa tren seferi gerçekleştirdi. Çin Demiryolu Şirketi’nin (China Railway) verilerine göre Çin-Avrupa tren seferleri 2022’de 10 bine ulaşırken bu seferlerde toplam 972 bin TEU konteyner taşındığı, 10 bin sefer sayısına geçen yıla göre 10 gün erken ulaşıldığı ve konteyner miktarında da geçen yıla göre yüzde 5 artış sağlandığı ileri sürülüyor. 82 güzergâhta yapılan seferler, 24 Avrupa ülkesindeki 200 şehre ulaşıyor. Trenler otomobillerden sanayi parçalarına, tekstilden aksesuarlara 53 kategoride 50 bin civarı köle işçilik ürününün taşınmasında kullanılıyor.

Doğu Avrupa ülkelerine taşınan konteyner miktarı 2020’ye kıyasla yüzde 41,3 ve Batı Avrupa’ya yüzde 20,7 artarken Orta Avrupa’ya taşınanın yüzde 15,2 oranında arttığı iddia ediliyor. Bilgilere göre, Doğu Türkistan’dan kalkan trenlerin sayısı son zamanlarda istikrarlı bir şekilde arttırılarak Avrupa trenlerinin kapsamını daha da genişletiyor. Çin, bu yıl sonuna kadar Turfan’dan Rusya’ya, Korgos’tan Moskova’ya ve Kuitun’dan Türkiye’ye giden Avrupa tren rotalarının sayısını da kademeli olarak artırmayı plânlıyor. Gözlemciler, “Bir Kuşak Bir Yol” plânının uygulanmasıyla birlikte Çin rejiminin bu güzergâhta önemli bir düğüm noktası olan Doğu Türkistan’ı Çinlileştirmeye çalıştığını ve doğal zenginliklerini sömürmekte olduğunu, buna ek olarak halkı köleliğe zorladığını, zorunlu çalıştırma ürünleri ve yağmalanan kaynaklarla dış ticaret faaliyetlerini yoğunlaştırdığını, ancak Doğu Türkistan halkının radikal terörist olduğunu iddia ederek soykırımı gizlemeye çalıştığını, bu durumda Çin’le ticarî ilişkide bulunan tüm ülkelerin Doğu Türkistan’daki soykırıma ortak olduklarını kaydetti.

Yüz binlerce Uygur Türk’ünün bölgedeki fabrikalarda zorla çalıştırıldığı ayyuka çıkmış, Doğu Türkistan’daki bazı işletmeler “zorla çalıştırma” yoluyla üretim yapıldığına dair suçlamaların hedefi olmuştu. ABD Kongresi, Aralık 2021’de Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türkleri ile diğer etnik ve dinî gurupların zorla çalıştırılması yoluyla ürettiği malların ABD’ye ithalatının yasaklanmasını öngören yasayı kabul etmişti. Washington yönetimi, iddialara konu olan işletmelere ve onlarla çalışan şirketlere yaptırım kararları almıştı. Pekin yönetiminin sözcüleri ise zorla çalıştırma iddialarını “Çin karşıtı güçler tarafından uydurulmuş yalanlar” olarak nitelemiş, ülkedeki insan hakları durumunun gerçeğe aykırı olarak karalanmaya çalışıldığını savunmuştu.

Avustralya Stratejik Araştırma Enstitüsü raporuna göre 100’den fazla ülke ve 83 ünlü markaya mal tedarik etmede Uygur Müslümanlar köle işçi olarak kullanılıyor. (Kaynaklar:

https://turkistanpress.com/page/dogu-turkistan-39-dan-avrupaya-yola-cikti/4877 ; https://turkistanpress.com/page/8-ayda-avrupa-ya-10-bin-tren-gonderdi/4923)

***

Çok sayıda yalan haber sitesi ifşa oldu
Bir Amerikan siber güvenlik firması tarafından yapılan araştırma, Çin rejiminin uluslararası propagandasını artırmak için 70’den fazla sahte haber sitesi kullandığını ortaya çıkardı.

ABD merkezli siber güvenlik firması “Mandiant”, yeni araştırma sonuçlarını yayımlayarak, Çin rejiminin 11 dilde en az 72 sahte haber sitesi aracılığıyla ABD öncülüğündeki Batılı ülkelere yönelik saldırılar gerçekleştirmekte olduğunu, dezenformasyon ve karalama ile kamuoyu yanıltıcı içerikler yaydığını ortaya koydu.

Araştırmaya göre, bahse konu tüm web sitelerinin perde arkasındaki ismin ise Çinli Şanghay Haishun Teknoloji Şirketi olduğu, düzinelerce sahte hesabı, sahte web sitesini bizzat yönettiği, yoğun olarak Çin Komünist Partisi propagandası ve uluslararası kamuoyunu yanlış yönlendirme girişiminde bulunduğu tespit edildi.

Çin kontrolündeki bu internet sitelerinin ağırlıklı olarak ABD ve diğer Batılı ülkelere yönelik olumsuz haber ve algı operasyonları düzenlerken, aynı zamanda Doğu Türkistan’daki sistematik soykırım ve Hong Kong’daki insan hakları ihlâlleri gibi konularda da insanları yanıltmaya çalıştığı ifade edildi. Ayrıca Alman araştırmacı Dr. Adrian Zenz hakkındaki karalamaların da aynı internet sitelerinden yapıldığı dikkat çekti. Bilgilere göre Twitter, Çin’in sahte propagandasına karışan hesapların kapatıldığını açıklamış, ancak ayrıntı vermemişti. Görünen o ki, Çin sahte ve yalan haber yaymaktan, sahte hesaplar açarak soykırımı yalanlamaktan asla vazgeçmeyecek. (Kaynak: https://www.mandiant.com/resources/pro-prc-information-operations-campaign-haienergy)

***

BM’nin Doğu Türkistan Raporu yayımlandı

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, uzun süredir beklenen Doğu Türkistan’la ilgili raporunu açıkladı. Raporda Çin yönetiminin “ciddî insan hakları ihlâli” olarak nitelenen uygulamalarının “insanlık suçu teşkil edebileceği” kaydedildi.

Ancak raporda, bazı Batılı ülkelerin Uygur Türklerine yönelik uygulamaları “soykırım” olarak tanımasına atıf yapılmadı ve bu ifade kullanılmadı.

48 sayfalık raporda, Doğu Türkistan’da yaşayan 23 Uygur, 16 Kazak ve 1 Kırgız Türk’üyle detaylı mülâkat yapıldığı, konuşulan isimlerden 26’sının 2016’dan bu yana belirli aralıklarla ya keyfî tutuklandığı ya da Çin’in Nazi tipi toplama kamplarında çalıştırıldığı bilgisi paylaşıldı. Raporda Doğu Türkistan’da “terör ve aşırılıkla mücadele adı altında ciddî insan hakları ihlâllerinin işlendiği” ve bu ihlâllerin “insanlık suçu teşkil edebileceği” vurgulanırken, “Hak ihlâllerinin dayandırıldığı terörle mücadele kanunları, uluslararası insan hakları norm ve standartları açısından oldukça sorunludur. Bölgedeki yetkililere geniş soruşturma, yasaklama ve baskı imkânı tanıyan bu yasada belli belirsiz, geniş ve ucu açık tanımlamalar bulunmaktadır” ifadesi yer aldı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun Doğu Türkistan Raporu yayımlandıktan hemen sonra dünyanın farklı ülkelerinden 60’tan fazla Doğu Türkistanlı STK ortak açıklama yaparak, Birleşmiş Milletler Soykırımı Önleme Ofisi’ne soykırım ve insan hakları ihlâlleri de dâhil olmak üzere şiddet risklerini derhâl değerlendirmesi ve de uluslararası toplumu Çin’i Uygurlara karşı işlediği soykırım ve diğer insanlık dışı suistimallerini durdurmaya çağırdı.

Doğu Türkistan Diasporası raporu memnuniyetle karşıladığını, ancak hızlı bir uluslararası tepki verilmesini talep ederek, raporun “taşları yerinden oynatabileceğini”, Uygurlara karşı vahşete son vermek için hükûmetlerden derhâl adım atmalarını beklediğini vurguluyor.

Dünya Uygur Kongresi Başkanı Dolkun İsa, “Bu rapor son derece önemli, ancak üye devletler ve BM organları tarafından somut bir eylemle takip edilmesi hâlinde anlamlı olacaktır. Hesap verilebilirlik herkes için geçerli olmalı” dedi.

Uygur İnsan Hakları Projesi İcra Direktörü Ömer Kanat, “Bu rapor, Uygur krizine uluslararası yanıt söz konusu olduğunda bir oyun değiştirici unsur olabilir” dedi. Uygur Hareketi Projesi Başkanı Ruşan Abbas Hanım ise, “İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi, raporunu açıklamak için uzun süre bekletmiş olsa da Çin’in vahşeti ve Uygur soykırımı gerçeği bir kez daha belgelenmiş oldu. Üye ülkelerin somut eylem zorunluluğundan çekinme şansı olamaz. Soykırımı durdurmak BM’nin temel amacı değil mi? Şimdi tam zamanıdır!” dedi.

Uygur Amerikan Birleşmesi Başkanı Elfidar İltebir, “BM İnsan Hakları Ofisi bakımından Çin Hükûmeti’nin sorumlu tutulmaması için başka bahaneler kalmamıştır” dedi. Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği Başkanı Hidayet Oğuzhan da yaptığı açıklamada, “Halkımız araştırmalarla belgelenmiş, Uygur Mahkemesi tarafından yönetilen ve parlamentolar tarafından belirlenen soykırıma katlanmaktadır” dedi ve ekledi: “Diaspora topluluğu olarak, uluslararası insan hakları örgütlerini ve hükûmetleri devam eden soykırımı durdurmak için derhâl harekete geçmeye çağırıyoruz.”

BM İnsan Hakları Konseyi Raporu’nda yapılması gerekenler hakkında tavsiyede bulunularak, Uygurlara ve diğer Türk halklarına yapılan muameleyi bağımsız olarak incelemek üzere bir soruşturma komisyonu kurması, özel veya acil bir oturum düzenleyip tartışmanın derhâl ele alınması tavsiye edildi.

Buna göre BM Özel Prosedürleri, raporda sunulan kanıtları göz önünde bulundurmak ve BM ile uluslararası topluma tavsiyelerle cevap vermek üzere BM Soykırımı Önleme Ofisi, Uygurları ve diğer Türk halklarını hedef alan, soykırım ve insanlığa karşı suçlar da dâhil olmak üzere vahşetin riskleri hakkında derhâl bir değerlendirme yapmalı ve ilgili failleri uyarmalı ve de bir caydırı güç oluşturmalı.

Ayrıca rapora, Uluslararası Ticaret Örgütü (ILO) Uzmanlar Komitesi yıllık raporunda belirtilen zorla çalıştırmaya dair ek kanıtlar da eklenmeli ve ILO’ya üye ülkeler Çin’e karşı sorumluluklarını yerine getirerek şikâyette bulunmalı ve Çin Hükûmeti ile soykırım ortaklığı bulunan kuruluşlarla, özellikle yüksek teknoloji gözetim ve devlet tarafından uygulanan zorla çalıştırma sistemleriyle tüm bağlarını kesmeli. 

Çin Dışişleri Sözcüsü Jao Lijien ise, raporun yasa dışı olduğunu ve hiçbir güvenilirliğinin olmadığını savundu. Jao, “Bu, ABD ve bazı Batılı güçlerin Çin’i stratejik olarak çevrelemek üzere Xinjiang’ı siyâsî araç olarak kullanma amacına hizmet eden bir dezenformasyon yığınıdır” dedi. Jao, “BMİHYK, bir kez daha ABD ve bazı Batılı güçlerin gelişmekte olan ülkeleri kendi hizasına sokma çabasının suç ortağı olmuştur” ifadesini kullandı. (Kaynak: Türkistan Press)