“Unutulan soykırımlar tekrar eder”

Anlatmaktan hayâ edeceğimiz daha nice resim çizilmişti duvarlara. Demek ki dışarıda Boşnaklar aylardır ölüm kalım savaşı verirlerken, BM askerleri fabrikadaki ikametgâhlarında bu gibi rezilliklerle uğraşıyorlarmış. Bu resimler, soykırımın neden önlenemediğini de gösteriyor bizlere. Medeniyeti kendi tekelinde gören Batı’nın bağrında işlenen bu soykırım ve arka plânını unutmamak, unutturmamak gerekir.

GEÇTİĞİMİZ Cumartesi Srebrenitsa Katliamı’nın 25’inci yıldönümüydü. Medeniyeti kendi tekelinde gören Batı dünyasının tam göbeğinde yaşanan katliamın izlerini Ajanda Dergiler Grubu olarak 2015’te yaptığımız biz çalışmayla bizzat yerinde görme imkânı bulmuştum.

Srebrenitsa, tek dişi kalmış canavarın, ırz ve namus ayaklar altına alınırken mısır patlatıp çekirdek çitlettiği bir yer…

Savaştan önce Srebrenitsa’nın nüfusu sadece 24 bindir. BM o dönem burayı güvenli bölge ilân ettiği için, Bosna’daki diğer bölgelerden gelenlerle birlikte nüfus kısa sürede 60 bine çıkmıştır. Müslümanların elindeki silahlar, barışı BM’nin sağlayacağı söylenerek toplanır.

Daha sonra Ratko Mladiç komutasındaki Sırplar, Srebrenitsa’ya olan saldırılarını sıklaştırdıklarında Müslümanlar, toplanan silahlarını geri almak için BM askerlerine başvururlar. Ama yaptıkları başvuru, bölgede bulunan Hollandalı BM Güçleri Komutanı Thom Karremans tarafından reddedilmiştir.

Boşnaklar, daha sonra 400 BM askerinin bulunduğu Srebrenitsa’ya birkaç kilometre mesafedeki Potaçari’de bulunan bir akü fabrikasına girmek isterler. Hollandalı askerler fabrikaya 3 bin kişiyi alır, diğerleri kapıda bırakılarak fabrika dışında Sırplara yem edilir. Daha sonra Hollandalı askerler fabrikadakileri de Sırplara teslim etmişlerdir.

Sırplar, Srebrenitsa ve Potaçari’de 12 yaş üstü tüm erkekleri bir yana, kadınları da diğer yana ayırmışlar. Kadın ve çocuklar başka bir yerleşim yerine gönderilmiş, kalan 8 bin 372 kişi ise acımasızca katledilmiştir.

Hattâ fabrikanın Sırplara teslimi sırasında tecavüze uğrama endişesi yaşayan Boşnak kadınlardan kendilerini asanlar olmuştur.

Bugün Srebrenitsa’da soykırım suçunu işleyen caniler, ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Mahkemelerin 35 yıl hapis cezası verdiği kişiler, hukukî boşluklardan yararlanarak serbestçe dolaşabiliyorlar. Asıl acı olan ise, tecavüze uğrayan ya da evlâtlarını katleden bu insanlarla Boşnaklar, her gün yüz yüze gelebiliyorlar. Bu acı durumdan dolayı Srebrenitsa’da katledilenlerin anneleri, burada “Srebrenitsa Anneleri” adlı derneği kurup adalet için mücadele ediyorlar.

Soykırımın mahkemelerce tescil edilmesinden sonra, 2005’te, katliamın yapıldığı akü fabrikasının hemen yanında “Soykırım Mezarlığı ve Anıtı” oluşturulmuş. Soykırımda öldürülenlerin kimlikleri DNA testleriyle tespit edilmeye, tespit işleminden sonra hangi kemiğin kime ait olduğunun belirlenmesinden sonra kemikler mezarlığa gömülmeye başlanmış. Hâlen 8 bin 372 kişiden onlarcasının kimlik tespiti yapılamamış. Kimlik tespit çalışmaları devam ediyor.

Soykırım Anıtı’na yazılan isimler arasında “Turkoviç” soyadlı çok sayıda isme rastladık. Bunlar, Türk kökenli Boşnaklar idiler.

Mezarlığın ardından, katliamın yaşandığı akü fabrikasına gittik. Akü fabrikasını dolaşırken, duvarlarda soykırım öncesi, soykırım sırası ve sonrasında çekilmiş fotoğraflara bakarken herkesin içini bir hüzün kapladı.

Katliam sırasında Hollandalı askerlerin kaldığı odaya geçtiğimizde, Hollandalı askerlerin görev ciddiyetini ve dolayısıyla da tek dişi kalmış canavarın Bosna’ya bakışını çok iyi anlatan bir manzarayla karşılaştık. Duvarlara, burada kalan Hollandalı askerler tarafından resimler çizilmişti. Açıkçası manzara karşısında şok geçirdim. Çünkü duvarlarda oral seks yapan, sevişen kadın erkek resimleri vardı. Bir başkasında tankın namlusu, erkek cinsel organı şeklinde resmedilmişti. Namlu, çıplak bir bayana yaklaşıyor… Verilen mesajı varın, siz düşünün!

Anlatmaktan hayâ edeceğimiz daha nice resim çizilmişti duvarlara. Demek ki dışarıda Boşnaklar aylardır ölüm kalım savaşı verirlerken, BM askerleri fabrikadaki ikametgâhlarında bu gibi rezilliklerle uğraşıyorlarmış.

Bu resimler, soykırımın neden önlenemediğini de gösteriyor bizlere.

Medeniyeti kendi tekelinde gören Batı’nın bağrında işlenen bu soykırım ve arka plânını unutmamak, unutturmamak gerekir. Çünkü Bilge Karal’ın da dediği gibi, “unutulan soykırımlar tekrar eder”!