DÜNYA üniversiteleri sıralamasında
“ilk 1000 listesine” giren Türk üniversiteleri hep merak konusu olmuştur. Zira yeteri
kadar üniversite sayısına sahip olan ülkemizden ne kadar çoğu bu sıralamaya
giren üniversite olursa o kadar göğsümüz kabarır.
Her
şeyde olduğu gibi akademi camiası ve üniversiteler açısından da doğru ölçünün
kullanılması hatayı en aza indirecektir. Dünya üniversite sıralamasında yer
almayı istemek gayet doğal ve normal bir beklentidir. Yalnız, bakılması gereken
ve üzerinde kafa patlatılması elzem olan durum ise sıralamayı sağlayan
kıyasların yerine getirilip getirilmemesidir.
Dünya
üniversite sıralamasını kimler neye ve hangi kıstasa göre yapmakta, bu
kıstasları Türk üniversiteleri ne ölçüde yerine getirmektedirler? Bunları
masaya koymadan doğru bakış sağlanamadığı gibi doğru bir çözüm önerisi de
sunulamaz.
Dünya
üniversite sıralaması yapan çok sayıda kuruluş bulunmaktadır. Bunlar arasında
öne çıkanlar Shanghai Jiao Tong, Baldrige, Webometrics, Times Higher Education
(THE) ve QS World University Rankings’dir. Bu sıralamaların nasıl çalıştığını
anlamak için öncelikle bu şirketler tarafından hangi kıstasların kullanıldığını
ve hangisinin bize uygun olduğunu anlamamız gerekiyor. Bu doğru bir şekilde
yapılırsa, Türk üniversiteleri arasında sıralamaya girenlerin sayısının
artacağı da açıkça görülebilir.
Ayrıca
üniversitelerin temel bilimler,
mühendislik, tıp, işletme, teknoloji, bilgisayar teknolojileri, tarım,
veterinerlik ve sanat gibi
alanlara göre sınıflandırılması gerekmektedir. Şu an Türk üniversitelerinde
gündemde olan “Araştırma Üniversitesi” veya “Öğretim Odaklı Üniversite” gibi
yukarıda adı geçen şirketlerce pek dikkate alınmayan kavramlar üzerinde durulmasına
gerek yoktur. Ayrıca üniversitelerin öncelikli alanlar bazında dünyayı taklit
etme yerine kendilerini öne çıkaracak alanlarda çalışmalar yapmaları
gerekmektedir.
Bir
dönem öğrencilerin hocaları değerlendirmesi gündeme gelmişti ama yanlış yoldan
duruma katılma durumu olduğu için gündemden çıktı. Girişte de ifade edildiği
üzere, doğru ölçü ortaya konulmaz ise sistem yanlışı kabul etmeyecektir.
Eğitim
sürecinde bilgi (ezber), kavrama, uygulama, analiz, sentez ve değerlendirme
basamakları yer alır. Değerlendirme, konusunda uzman kişi tarafından yapılır.
Yani öğrenciler “değerlendirme” yapamazlar; ancak memnuniyet anketi yoluyla görüşlerini
belirtebilirler. Baştan öğrencilerin hocaları “değerlendirmeleri” gibi bir kavram
kullanıldığı için istenen sonuç elde edilemedi. Öğrencilerin akademisyen
hakkındaki görüşlerini anket yoluyla idareye iletmeleri, üniversitelerin
dinamik olmalarına yardımcı olacaktır.
Türk
üniversitelerinin bazılarında, derse giren akademisyen her 3 yılda bir kıstasa
tâbi tutuluyor. Bu kıstasta yeterli puanı almayan hoca derse giremiyor. Bu tür
kıstaslar bütün üniversitelere getirilmelidir. Çünkü akademik unvanı
tamamlayanların sistemde tutulması için dinamik bir yapı zorunludur. Avrupa ve
ABD üniversitelerinde bu tür kıstaslar mevcuttur. Bizde ise üniversiteler bu
konuda liyakat ve ehliyet oluşturulması gerektiğini yeni yeni konuşmaya
başlıyor.
Üniversitelerin
YÖK çerçevesince ya da her üniversitenin bireysel olarak dünya sıralamasında
yer edinebilmesi için kaliteye odaklanması kaçınılmaz bir durumdur. Kıyaslar
belirlendikten sonra bunların gerçekleştirilmesi için bir usûl ve yol haritası
belirlemek gerekiyor. Sonrasında bunların hepsini adım adım uygulamak lâzım.
Uygulama
süreçlerinin etkin olarak gerçekleşmesi için gerek YÖK reformlarına, gerekse
üniversitenin bilimsel özerkliğinin liyakat ve ehliyet açısına odaklanılması
zorunludur. YÖK, üniversitelerin kalite güvencesine yardım ederken,
üniversitelere hangi alanlarda çalışmaları noktasında bir teklif
sunabilmelidir.
Üniversitelerde
kapasite artışı ve kalite güvencesi havuzları özgür şekilde çalışmalıdır. Bu
noktadan bakıldığında, en azından idarî olarak bu olgunluğun var olduğunu
söylemek güçtür. Üniversitelerde kalite geliştirme birimleri denetim yapmalı ve
çarkın dinamik olarak çalışması sağlanmalıdır. Çalışmanın sürdürülebilir olması
için zayıf ve güçlü yönler tespit edilerek küresel ölçekte rekabet edebilir
durum muhafaza edilmelidir.
Sonuç
olarak, öğrencilerin anket yoluyla görüş belirtmeleri sağlanmalı ve dikkate
alınmalı, akademik kalite güvence programlarının dinamik yapısı korunmalı,
kurumsal performans ölçülmeli, yeni müfredat geliştirilmeli, programların
akreditasyonları sağlanmalı, atama ve terfi kıstasları kalite arttırıcı yönde
olmalıdır.