Üniversitelerde kalitenin yükseltilmesi (1)

Türk üniversitelerinin yerel ve bölgesel işbirliğini yerine getirip küresel ölçekte sözüne itibar edilen bir konuma yükselmesi gerekmektedir. Küresel ölçekte sözü dinlenen kurum olmak elbette o ölçekte ürün ortaya koymakla mümkündür. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (Massachusetts Institute of Technology, MIT) eğer dünya ölçeğinde ve gözde kurumlardan birisi ise, bunun en önemli nedenlerinden birisi, mezunlarının 29 bin civarında şirket kurmuş olmasıdır. Yazımızın giriş kısmındaki “lisans/izin” konusu için bu çok güzel bir örnektir.

ÖĞRENME, hayat boyu devam eden ve düzenli olarak güncellenmesi gereken bir süreçtir. En iyi yatırım, insanın eğitim hayatına yapılan yatırımdır. Eğitim-öğretim sürecinin en önemli aşamalarından biri, hiç şüphesiz üniversitelerdir. Çünkü üniversite, bireyin lisans derecesinin alındığı eğitim kurumudur. Lisansın bir anlamının “izin” demek olduğunu özellikle belirtmek yararlı olacaktır.

Dünyanın hiçbir yerinde lisans mezunlarının tamamına devlet iş vermez. Devlet, lisans ve lisansüstü mezunlarından ihtiyacı kadar olanını belli kıstaslar çerçevesinde sisteme dâhil eder. Zira lisans/izin derecesiyle mezun bireyler, özel işlerini kurabilme donanım ve özgürlüğüne sahip kişilerdir.

Üniversitelerin gerek bulundukları ülkelerde, gerekse dünya ölçeğinde kaliteyi arttıran ve yeni teknolojilerin sorunlarına çözüm üreten bir aşamada, topluma yarar sağlayan hatırı sayılır bir ekonomik değere öncülük eden düzeyde olmaları gerekir. Üniversitelerin, bilginin teknoloji yoluyla sanayiye aktarılmasına liderlik edemediği müddetçe bir anlamı yoktur. Araştırma, yenilik ve ticarileşme, bu sürecin olmazsa olmazlarıdır.

Üniversiteler yenilik, girişimcilik ve ekonomik kalkınmaya öncülük eden bilgi, araştırma, teknoloji ve ürünlerin en önemli üretim yerleridir. En azından böyle olmalıdır. Aksi durumda yükseköğretim düzeyinde bilgi aktaran kurum olmaktan öteye geçmesi zordur. Her yıl dünya ölçeğinde üniversite sıralamasında ülkemizin üniversiteleri konuşulur ve öylece kalır.

Dünya ölçeğinde Türk üniversitelerinin hatırı sayılır düzeyde olmaları için olmazsa olmaz şartlar vardır. Bu şartlar yerine getirilmediği müddetçe istenen düzeyde bir üniversite olmak güçtür. Zira dünya üniversite sıralamalarında yer alanların bu şartları yerine getirdikleri görülmektedir. Bu şartlar yerine getirildiği takdirde Türk üniversitelerinin de 2-3 yıl içerisinde en azından yüzde elli oranında bir başarı artışı gösterecekleri kesindir. Peki, neden böyle bir yatırıma gitmiyoruz?

Üniversitelerin katılımcı olmaları doğal yapılarında vardır. Özellikle pandemi aşamasında çevrimiçi derslerin sürdürüldüğü dijital teknoloji ürünü Microsoft Teams, Google Drive, Skype, Zoom, Webex, Blackboard, Adobe Connect, Blue Jeans ve Google Workspace gibi çeşitli video konferans plâtformlarının hem ürün sahipleri, hem de üniversiteler tarafından eksiklikler yeniden gözden geçirilerek sürekli kullanım hâlinde olan bir öğrenim sürecinde yerini almalıdır. Pandemi bitse bile çevrimiçi öğretim devam etmelidir. Türkiye’nin bu aşamada yeterli tecrübesi vardır. Bunun sadece kalitesinin arttırılması gerekecektir. Bu da derslerin içerikleri ve sunum ile doğrudan ilgilidir.

Üniversitelerde kaliteyi arttıran en önemli etkenlerden birisi de bilimsel yayınlardır. Bunun için yüksek lisans tezlerinden en az bir uluslararası yayın yapılmalıdır. Yayına çıkmayan tezleri yönetenlerin doktora çalışmalarını yönetmemeleri gerekir. Çünkü uluslararası düzeyde yayına çıkmayan çalışmalar tozlu raflarda kalır.   

Bu duruma şöyle bakmak da isabetli olacaktır: Yüksek lisans çalışmaları dünya ölçeğinde ve konusunda uzman dış bir uzmana gönderildiğinde ne kadarının gerekleri yerine getirdiği önemlidir. Bu hususta dış görüşe çok açık olduğumuz söylenemez. Bu aşamayı kolayca geçmenin yolu, uluslararası yayın yapmaktır. Bu nedenle yeterlilik aşaması, öğrenme çıktılarına dayalı olmalıdır.

Doktoraya başvuracak araştırmacının ve doktora yaptıracak akademisyenin bu süreci geçmiş olması aranmalıdır. Doktora yapma ve yaptırma şartları vardır, ancak bunlar yerel ile sınırlı kalmaktadır.  Doktora çalışmalarından zaten uluslararası çalışmalar beklenmesi en doğal olandır. Yüzlerce sayfalık bir doktora çalışmasından uluslararası bir ürün çıkmamışsa, bu çalışmanın da tozlu raflarda kalması kaçınılmazdır. 

Üniversiteler, bilgiden başlayarak sanayiye giden koridorun her adımında kaliteye bir katkı sağlamalıdır. Dünya üniversitelerine ve Türkiye ile benzerlik gösteren ülkelere bakıldığında, her iki durumda da liyakat ve ehliyet odaklı atamaların esas olduğu görülmektedir. Türkiye’de ise ehliyeti ve liyakati olmayanların da atanabilmelerinin üniversitelerde kaliteyi aşağıya çektiği çok açıktır.  

Akademik yükseltmelerde ise aynı uzmanlık alanına sahip çalışanların kaliteye en yüksek katkı sağlayana öncelik tanınması benimsenmelidir. İdare ile arası iyi olanın atamada öncelik alabildiği yapının acilen terk edilmesi gerekir.

Türk üniversitelerinin yerel ve bölgesel işbirliğini yerine getirip küresel ölçekte sözüne itibar edilen bir konuma yükselmesi gerekmektedir. Küresel ölçekte sözü dinlenen kurum olmak elbette o ölçekte ürün ortaya koymakla mümkündür. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (Massachusetts Institute of Technology, MIT) eğer dünya ölçeğinde ve gözde kurumlardan birisi ise, bunun en önemli nedenlerinden birisi, mezunlarının 29 bin civarında şirket kurmuş olmasıdır. Yazımızın giriş kısmındaki “lisans/izin” konusu için bu çok güzel bir örnektir.

Üniversitelerde okutulan lisans ve lisansüstü derslerin yerel ve bölgesel değerlendirmelerin haricinde küresel ölçekte değerlendirilmeleri gerekir. Küresel ölçekte değerlendirildiğinde ortaya çıkacak tablonun iç açıcı olacağını söyleyemem. Üniversitelerin öğrencilerini elde tutmak için ne derece gayret gösterdikleri de unutulmamalıdır. 

(Devam edecek…)