Üniversite gençliğinin önü açılmalıdır: Darbeler tarihi

2021 yılı için bütçeden üniversitelere ayrılan 45,3 milyar dikkate alındığında, 28 Şubat ve 15 Temmuz’un zararıyla yaklaşık 105 yıl üniversitelere ödenek ayrılabilirdi. Diğer bir ifadeyle, sadece bu iki darbenin zararı gençliğin 105 yılını çaldı!

ÜNİVERSİTELERE 2021 yılı için ayrılan bütçe ödeneği yaklaşık 45,3 milyar liradır. Toplam 209 üniversitenin 131 tanesi devlet üniversitesidir. Vakıf üniversiteleri de proje verip devlet imkânlarından yararlanmaktadır…

28 Şubat Darbesi, 2 trilyon 154 milyar lira; 15 Temmuz darbe girişimi ise 2 trilyon 590 milyar lira ile ülkenin ekonomisine çok büyük zarar verdi. 1980 Darbesi ve diğerleri işin içinde bile yok.

Sadece 28 Şubat ve 15 Temmuz’un ülkeye verdiği zarar, toplam 4 trilyon 744 milyar liradır!

2021 yılı için bütçeden üniversitelere ayrılan 45,3 milyar dikkate alındığında, 28 Şubat ve 15 Temmuz’un zararıyla yaklaşık 105 yıl üniversitelere ödenek ayrılabilirdi. Diğer bir ifadeyle, sadece bu iki darbenin zararı gençliğin 105 yılını çaldı!

Sadece PKK ile mücadele için harcanan bütçe ile donanımlı 100 civarında üniversite kurulabilirdi. 28 Şubat ve 15 Temmuz’un ülkeye verdiği zarar ile de donanımlı 63 adet üniversite kurulabilirdi.

Sadece PKK, 28 Şubat ve 15 Temmuz darbeleri, Cumhuriyet tarihimizde kurulan üniversite sayısı kadar üniversiteyi gençlikten ve gelecekten çalmıştır. Bu nedenle bile terör ve darbeler için “ama”sız bir karşı duruş şarttır.

Terör ve darbelerin en önemli amaçlarından birinin bu ülkenin gençlerinin üniversitelerde okumaması olduğu açık ve nettir. 1960’dan beri ortalama her 5-6 yılda bir darbe ya da darbe teşebbüsü olmuştur. Hesap sorulamayan her darbe ve teşebbüsü bir sonrakini cesaretlendirmiştir.

28 Şubat döneminin rektörlerinden biri, 2021 yılında TV’ye çıkıp 28 Şubat’ta yaptıklarını savunup arkasında duruyorsa, söylenecek bir söz kalmamıştır!

Pandemi sürecinde, kurallara mecburen en fazla riayet edenlerin üniversite gençliği olduğu açıktır. Ayrıca üniversitelerin pandemi açısından en güvenli yerler olduğunu da belirtmekte yarar var. Pandemi risk haritasında “kırmızı” ve “turuncu” olan illerin ağırlıklı olarak deniz kenarları olması bu durumu destekliyor.

Dijital teknolojinin nimetlerinden olan çevrimiçi (online) öğretim istendik düzeyde olsaydı her şey çok daha farklı olabilirdi. Ancak uzaktan öğretim büyük oranda istenen düzeyde kalmadı. Üniversitelerin isteğe bağlı yüz yüze yapılması ve yüz yüze yapılan derslerin anlık çevrimiçine aktarılmasıyla büyük oranda sorun çözülebilirdi. Hibrit çok iyi bir tercihtir lâkin ne derece yeterli olduğunu önümüzdeki günler gösterecektir.

Türkiye’de son on sekiz yılda yapılanlar seksen yılda yapılanlardan çok daha fazladır. Bu yönüyle takdir edilesi bir durumu görmek gerekir. Aynı durum üniversiteler için de geçerlidir. Gençlerin okuduğu üniversitelerin dörtte üçü son on sekiz yılda açıldı.

Gençlerin donanımlı yetiştirilmesi ve mevcut durumun aktif kullanılması pandemi sürecinde maalesef sekteye uğradı. Genç nüfusa sahip ülkemizde, devletin “gençleri” ve “gençliği” ihmâl ettiği veya önemsemediği asla düşünülemez.

Burada iki durum ortaya çıkmaktadır: Birincisi, gençlik için pandemi sürecindeki devletin “hassas” tutumunun gençlere anlatılamamasıdır. İkincisi ise, bazı yerler kapalıyken İngiltere’de olduğu gibi isteğe bağlı eğitim-öğretim tercihlerin üniversite öğrencilerine sunulamamış olmasıdır. Bunlara ek olarak dijital teknolojiden en yüksek derecede yararlanarak eğitim-öğretim istenen düzeyde sürdürülebilir ve öğrencilerin eğitim-öğretimden kopmaları önlenebilirdi.

PKK, 28 Şubat ve 15 Temmuz’un eğitime verdiği zarar ortadadır. Üstüne bir de pandemi, işi iyice sıkıntıya soktu.

Son on sekiz yılda yapılanlar takdiri hak ediyor. Emeği geçenler teşekkürü hak ediyoruz.

Nicelikten niteliği geçme aşamasında on sekiz yılda yapılanlar bir tarafa, eğitim-öğretim-gençlik bir tarafa konulduğunda ikincisinin artık öncelikli olması zorunlu hâl almıştır. Aksi durumda “fikrî iktidar” hedefinin gerçekleşmesi çok zor görünüyor.

Eğitim-öğretimdeki gençlik, 15 Temmuz darbe girişimine şahit oldu. Ancak son 60 yılda yapılan demokrasi dışı müdahalelerin sistematik/formel olarak gençliğe anlatılması zorunluluk arz ediyor.  Bunun için en azından üniversitelerde çevrimiçi ve seçmeli olarak “Darbeler Tarihi” dersi anlatılmalıdır. 

Darbeler tarihinin beşte biri dünyadaki darbeleri, beşte biri Selçuklu-Osmanlı’daki darbeleri ve beşte üçü de Cumhuriyet dönemindeki darbeleri içermelidir.

Demokrasi dışı müdahalelerin dünyaya ve ülkemize ne kadar zarar verdiği, bilimsel veri ve deliller ışığında anlatılmalıdır. Gençler üzerinde devletin hassas ve titiz durmasının yanında eğitim-öğretimden kopuşlar, psikolojik ve sosyal durumlar da azımsanamayacak hâle gelmiştir.