Umutlara asılmak

Unutma, kimi çok sevdiğini çok söyler, kimi de çok sevdiğini daha iyi gösterir; bunlardan biri az olunca “Az seviyor” anlamını çıkarma. Sevdiğinin gizlisini saklısını araştırma ve de çok merak etme. Bil ki, insan istediğini yapma potansiyeline her zaman sahiptir. Sen sadece tertemiz bir şekilde sev…

BİR sevdiğin olsun. Senin olsun! Hayatındaki her insana, “Bu benim sevdiğim!” diye söyleyeceğin…

Ya da bir sevdiğinin olduğu, yaşadığın hâl üzere bilinsin. Bir şarkı, bir türkü gibi mırıldandığın ve çağırdığın o olsun. Bir gün sevdiğinle bir şehre izler bırak. Yağmur size yağıyor olsun, o an sevgilinin gözlerine bak; cenneti görebilirsin. Artık her yağmur, her ırmak, her deniz, her kaldırım, her sokak onlardan bir iz taşır. Bu durumda siz susarsınız, o şehir konuşur “Bu bunun sevdiğidir, bu da bunun” diye…

Tek bir insanı sevda gibi sev. Onu başkaları da başka türlü sevebilir. Özdeşleşmek iyidir; mutluluğu artırabilir. Dünya hâli bu, bir kişiyi sadece sen sevemesin ki… Ama sen öyle sevmelisin ki, o öyle bir sana ait olmalı ki hangi coğrafyaya gidilirse gidilsin, “Bu bunun sevdiği!” densin. Sen o şehirde olmasan da o şehrin gözü hep seni arasın. Ve sensiz dolunay, yüzünü asla göstermesin!

O senin en yakın arkadaşın olsun. Sadece iyi günde değil, kötü günde de yanında olsun. Sadece onunla paylaş şehirlerin arka sokaklarını ve kaldırımlarını. Onunla bak yağmurdan sonraki buğuya ve de gökkuşağına. Birlikte düşüp birlikte doğrulacağın o olsun. Birbirinizi toparlayacağınız ve yaralarınızı saracağınız dost gibi de olsun. Bir şekilde bulunduğunuz yerden ayrılmak zorunda kalsanız da varlığınıza şükredin ve gülün, biraz da ağlayın özlemlerinizde…

Bir büyük aşkın olsun. Muhabbete bahane olsun; kahvene koku, çayına dem olsun. Hep onu çok sevmiş ol, hep ona göre ayarla mevsimlerin saatlerini. Tartışsan dahi tebessümle kapat telefonu. Uzakta olduğunda onu derin bir hüzünle hatırla, an ve yaşa. Ona çok geç kalmış olduğunda onunla geçmeyen hayatın yollarında, “Acaba onunla olsaydık nasıl olurdu?” diye düşün daima. Sıkıntılarından dolayı gökler seni daraltsa ve her yanın acılar içinde olup kıvransan da onu ihmâl etme sakın! Olur da bir gün yine zorunlu olarak ayrı kalırsanız ve onun başına bir şey gelirse, “İlk ben koşmalıyım” de. Yaşadığın her neyse, onu masal gibi yaşa; sonu nasıl biterse bitsin... Her efsane mutlu sonla bitmeyebilir, bunu da unutma.

Bir evlat gibi sev onu. Bir melek gibi saygı duy daima. Ona her zaman, her mevsim ve her ortamda kapılarını açık tut ki hem üşüdüğünde, hem de serinlemeye ihtiyacın olduğunda çalmadan içeri girebilsin. Senin bir parçan olarak, senin kalbinin atışlarını hissetsin. Onun için bir yetim ve öksüzün bayramlık hayâli ol ki o, her durumda mercandan saraylar düşlesin seninle. Bir evlada hayat vermek acayip bir şey, ona bir evlat gibi hayat ver! Severek ve sevdiğine sevgiyle ilgi duyarak, ona farklı boyutlarda bir yaşam kalitesi sun. Sevmek her zaman güzeldir ama koşulsuz sevmek, sadece evlat gibi sevmektir.

Bol bol oku ve bol bol yaz. Okuduğun ve yazdığın sevdiğin olsun ve onu sevgi düzleminin orijinine koy. Koy ki, her şey onunla başlasın. Biri seni anlayana kadar oku, biri seni anlayana kadar yaz. Ama onu bulunca, ne pahasına olursa olsun, bırakma sakın! Zira o bir hikâye, o bir öykü, o bir efsane, o bir şiirdir bakir bir göğün beyaz bulutlarında. Beğenmediği kitapları kaldır, hoşlanmayacağı şeyleri yazma. Sen kendini onunla donat. O, senin başucu kitabın olsun daima. Belki bir gün birileri o okuduklarını ve yazdıklarını gizlice keşfeder de seni ve sevdiğini gerçek boyutta tanıma mutluluğuna ulaşmış olur.      

Sen sadece tertemiz bir şekilde sev

Bir mekân edinin. Semtini, patronunu, garsonunu iyi tanıyın. Çok çok lüks olması gerekmez asla. Yeter ki siz orada iyi olun ve kendinizi iyi hissedin. Meselâ bir gün kafanız mı bozuk, o mekâna gidin. Mekân çok mu dolu? O zaman size yer açılacak kadar oranın müdavimleri olun. Size ait bir masanız olsun. Şayet bir gün biriniz oraya tek başına giderse emniyetle ilgili küçük bir sorun dahi yaşamayacağına olan inancı tam olsun. Bir gün o mekân yıkılabilir veya kapanabilir ama siz oranın önünden geçtiğinizde “Burası bizim bahçemizdi” diyebilesiniz...

Bir hobin olsun. Ama sevgiliyle kuşatılmış olsun. Meselâ gezmek gibi… Bu, ona kaçmak için tatlı bir bahane olsun. Öyle ki, hiçbir şey düşünmediğin, gamdan ve kederden uzak olduğun kaçışların olsun… Onun varlığına iltifat olabilecek sempatik eylemler hayâllerini süslesin. Onunla övünebileceğin, onun da övünebileceği hoşluklar ve hoşnutluklar ruhunuzu ısıtsın. En iyi ve en güzel yaptığın işlerden biri de bu olsun. Bulunduğun ortamın kalabalığından biraz uzaklaşıp onu arayacağın özlemlerin olsun. Öyle ki, çevrende yer alan insanlar sana hayret etsin, bu hâlini merak etsin ama soramasın. Senin bu eylemlerin onların mantık kurallarını altüst etsin. Bu yaptıkların senin için bir çocuk oyuncağı hükmünde olsun. Ve daha çoklarını yapacağın anlaşılsa ve bilinse de sempatik eylemlerini ve özlemlerini dile getirmekte şımarıkça davranmamalısın.

Hayatının normal akışında bir an öyle bir şey iste ki imkânsız olsun. Peşinden koş. Gerekirse bir şehirden başka bir şehre taşın. Mevsimler ve şartlar seni asla ve asla caydıramasın ve de yoramasın. O uğurda yorulmakta, yorgun düşmekte farklı bir nimettir, bilesin! Defalarca dene ama kesinlikle vazgeçme. Her şeyin çaresizliğini iliklerine kadar yaşa. Gerekirse feryat et, ağla, gerekirse sadece o uğurda sus. Uykuların kaçsın, rüyaların karışsın. Onu düşündükçe saçlarının dibi karıncalansın, parmak uçların uyuşsun. İsteğin her ne ise o olsun işte! Ben diyeyim “aşk”, sen de başka bir şey… Bağrına taş bas gerekirse. Yeter ki her gece yatağına yattığında, “Ben onun için elimden geleni yapıyorum” de. Ama sakın bunu başa kakma! Unutma ki, her zaman fethedemeyebilirsin. İnsanın yapabileceklerinin limitini zorlaması da bir zaferdir ve bir sevgidir, gönlünden çıkarmayasın.

Ayrıca vakit ayırdığın bir ailen ve dostların olsun; kaybettiğinde keşkelere sığınmayacağın… Zira pişmanlık çok kötü bir haslettir. Geri dönüşümü olmayan durumlar için tam bir işkenceye dönüşmesin hayatın. Kıymet bilmek ve kıymet bildirmek elzemdir. Çünkü yarın neyin yaşanılacağı bilgimiz dâhilinde değildir asla. Gönül kırma, incitme. Unutma ki, her şey birkaç saniye içinde!

Kendine has sınırların olsun. Sadece ve sadece sevdiğinle aşabileceğin ve sevdiğinin aşındırabileceği sınırların... Başkalarının ihlâline yasaklı olan... Duvarların her zıplayanın ulaşamayacağı yükseklikte olsun. Bu vasfını hiç saklama ki hiç kimse sana doğru hamle yapamasın asla! Çünkü en çok sevdiğin, sende ve senle olandır. Hayatındaki bu bariyerleri sadece o aşabilmeli ve saklandığın gizli geçitlere ve dehlizlere sadece o ulaşabilmeli. Ama bundan tam olarak emin olunmamalı. Emin olmak ve olunmak herkesin harcı değildir, bu da böyle bilinmeli!

İnsanlar hep bir yerlerdedirler. Ama senin belli bir boyutun, bir düzlemin, bir hacmin olsun ki insanlığın kadar yoğunluğun tanımlanabilsin. Kapılar tümden kapatılırsa yüzüne, kendi içinde senle sen kalabilen bir ederin olsun. Öyle ki, birim fiyatı hiç mi hiç önemli olmasın. Öyle bir hacmin olsun ki, istediğin zaman istediğin yere gönül rahatlığıyla oturup istediğinde gülüp istediğinde de ağlayabilesin. Ağlamak ve gülmek aynı düzlemde farklı ferahlıktır, unutmayasın. İnsan, sevincini yaşadığı gibi acizliğini ve güçsüzlüğünü de yaşayabilmeli ki daha sonra daha güçlü doğrulabilsin yıkıldığı yerden ve de yoluna kaldığı yerden aynı hızla devam edebilsin. Gerçek özüne dönmeli ve kendini ihmâl etmemeli insan. Çünkü insan, zaman zaman en çok kendini özler. Bu özlem asla sonraya bırakılmamalı!   

Ve bir sevdiğin olsun bir sevdiğin! Adı ister “Ay”, ister “Güneş”, isterse “Azize” olsun. Belki hayâllerindeki gibi, belki değil, ama birlikte bir şeyleri var edebilmenin tadını yaşayabileceğin olsun… Para ve zaman, mutluluk için amaç değil, araç olsun. Var olan imkânlarını cömertçe kullanmaktan asla geri durmayasın! Yüreğinde neyin varsa, hangi güzelliklere sahipsen, paylaşmaktan imtina etmemelisin. En çok onunla zaman geçir, en çok onunla gül ve saatlerce onunla muhabbet et. Ona ulaşamadığında şüpheyle değil, “Başına bir şey mi geldi?” diye tasalan. Onunla olan iletişimlerini asla ve asla hiç kimseyle mukayese etme!

Unutma, kimi çok sevdiğini çok söyler, kimi de çok sevdiğini daha iyi gösterir; bunlardan biri az olunca “Az seviyor” anlamını çıkarma. Sevdiğinin gizlisini saklısını araştırma ve de çok merak etme. Bil ki, insan istediğini yapma potansiyeline her zaman sahiptir. Sen sadece tertemiz bir şekilde sev. Ve kalbini ondan başka birine açma. Ona sonuna kadar güven. Olur da bir gün onun kalbini kırarsan, kalp çok zor düzelir, bunu aklından çıkarma. Unutma ki, sevgin bir gün sana mutlaka geri dönecektir, umutlarını asla kaybetme!