Umut

Umut, bireyin isteklerine ulaşmak ve sorunlarını çözmek için enerjisini harekete geçirebildiği duygusal bir durumdur. Peki, insan nasıl umutlu olur?

UMUT nedir? “Umut, bütün karanlığa rağmen bir aydınlığın olduğunu görmektir” der Desmond Tutu.

Geçmiş zamandan bugün içinde yaşadığımız şu anki zaman dilimine kadar baktığımızda, “umut” kavramı filozoflar, yazarlar, bilim insanları ve psikologlar tarafından farklı biçimlerde ele alınıp tanımlanmıştır.

“Umut”, pozitif psikolojinin önemli kavramlarından biridir. Pozitif psikoloji, geleneksel psikolojiden farklı olarak insanın güçlü ve olumlu yönlerine odaklanır ve iyimserlik, mutluluk, tatmin olma ve de bahsi geçen umut gibi kavramlar üzerinde psikolojik iyi oluşu arttıran, yaşam kalitesini yükseltmeyi destekleyen çalışmalar yapar. Yine bunun gibi “yılmazlık”, diğer bir adıyla “psikolojik sağlamlık” gibi tanımlarla müteşekkil literatüre baktığımız zaman umudun, insanın ruh sağlığını koruyan özellikler arasında olduğunu görürüz. Ruh ve beden sağlığını güçlendirerek ve hayata olumlu anlamlar katarak insanın canlı ve dinamik kalmasını sağlayan umut, pozitif psikolojinin önemli kavramlarından biridir. 

Umutlu insanların hedeflerine ulaşmakta daha başarılı olduğu, özsaygılarının daha gelişmiş olduğu, psikolojik sağlamlıklarının daha iyi olduğu görülmektedir. Umutlu olmayı öğrenmek büyük ölçüde çocukluk çağlarından bugüne yetişmiş olduğumuz ortam, ebeveyn modellerimiz ve onların yaklaşım ve bakış açılarıyla ilgili olsa da, umut düzeyi insanlarda bazı terapi yöntemleri ile artırılabilir. Rick Snyder tarafından geliştirilen “Umut Terapisi” bunların başında gelir. Ayrıca kişilerin sosyal destek sistemlerinin güçlü olması, fiziksel sağlıklarının yerinde olması, iş, evlilik, okul, sosyal yaşamda başarı ve doyumlarının iyi olması da bireydeki umut düzeyini arttırabilir.

Umut kavramı hem bir duygu, hem bir düşünce, hem de bir inançtır. Kişilik özelliği olarak da değerlendirilebilir. Nitekim pozitif psikoloji çalışmalarında karakter güçlerinden biri olarak ele alınır. Psikoloji alanındaki çalışmaların çoğu umuttan ziyade umutsuzluk üzerine olmuştur. İnsanoğlunun sahip olduklarına değil de daha ziyade olmayana, eksik olana odaklanması veya bardağın dolu tarafını değil de boş tarafını görmesi gibi… Ne zamanki insanoğlunun başına bir sıkıntı, üzücü bir olay gelir, kişi o zaman şükretmesi gereken ne çok şeyi olduğunu hatırlar. Kişi her gün, akşam olduğunda o günkü yaşamını gözden geçirip mutlu olduğu anları hatırlayarak şükretse, beyin bir süre sonra iyiye ve güzele odaklanmaya başlar.

Umut, üzerinde yapılan çalışmalar daha az olsa da çeşitli bilim insanlarının dikkatini çeken bir kavramdır ve pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazılarını şöyle not edebiliriz:

“Umut, istenilen ve arzu edilen herhangi bir şeyin gerçekleşmesini beklemekten ya da olacağına inanmaktan doğan iç ferahlığıdır.” (Forbes, 1994)

“Umut, insanoğlunun doğasında bulunan, yalnızlık, sıkıntı ve acı çekme gibi zor ve stresli durumlarla başa çıkmayı sağlayan en değerli kaynaktır.” (Meral Kelleci)

Umut, bireyin isteklerine ulaşmak ve sorunlarını çözmek için enerjisini harekete geçirebildiği duygusal bir durumdur. Peki, insan nasıl umutlu olur? Hayata nasıl umutla bakar? Umutlu olabilmemiz için neler gereklidir?

Umudun kaynakları

Sosyal destek: Umut, sosyal destek için stresle baş etmede oldukça önemli bir kavramdır. Sıkıntı yaşadığı zaman çevresinde güvenebileceği, sırtını yaslayabileceği insanların olduğunu bilmesi o kimseye güç verir. Velev ki o kişiler henüz bir destek sağlamasalar bile, o kişilerin varlığı dahi bireyin umutlu olup güçlü kalmasına vesile olur. Yani etrafımızda bizi gerçekten umursayan ve ilgilenen insanlar varsa, o zaman onların desteği umudumuzu arttırıyor. 

Özgüven, özsaygı, özyeterlik: Umut, bireyin benlik saygısının artmasında, sorunlarıyla etkili bir şekilde baş edebilmesinde oldukça önemli olan bir duygudur. Umutlu olmak kişiye kendini güvende hissettirerek çıkış yolları bulmasına veya bir probleme farklı bakış açısıyla yaklaşarak fikirler üretmesine yardımcı olur. Umut, bir yerde kişinin can yoldaşıdır. Kişiye güç vererek ayakta kalmasını sağlar. Sarsıntılara karşı bir siperdir.

Problem çözme becerisi: Sorunların çözülebileceğine olan inanç, bireylerin yılmazlık becerilerini geliştirir, psikolojik sağlamlığı artırır. Problem çözme becerileri gelişmiş kişiler hayatın zorluklarıyla başa çıkma konusunda da yetenekli ve umutlu olurlar.

Dinî inançlar: Umut hem bir düşünce, hem de duygudur. Aynı zamanda inançtır; kişiyi ayakta tutan güç, tutunacak bir daldır. İçinde bulunduğumuz sıkıntıdan kurtulacağımıza ya da isteklerimize ulaşacağımıza inanmadır. Yüce bir Yaratıcıya inanma, ona dayanma, her şeyin kontrolünün bilgisinin dâhilinde olmasına inanmak, kişinin umudunu arttırır. Kişi problem yaşadığında bir hikmeti olduğunu bilebilir. Bu, kişiyi rahatlatır. Aynı zamanda da umudunu arttırır.

Geçmiş olumlu deneyimler: Kişi geçmiş zamanda yaşadığı deneyimlerine, yapmış olduğu başarılarına bakarak umudunu yüksek tutabilir. “Daha önce başardım, yine başarabilirim” diyerek ve bundan güç alarak yoluna devam edebilir. Hayat, kalp grafiği gibi inişli çıkışlıdır. Tek ve düz bir çizgi şeklinde değildir. Öyle olsa çekilmez olurdu.

Umuda dair

“Umutsuz yaşanmıyor” (Nazım Hikmet) diyerek ya da “Bir yerde yaşam varsa, orada umut da vardır” (M. T. Cicero) diye düşünerek yaşamalı. Zira umudunu kaybetmiş olanın kaybedecek başka şeyi kalmamıştır. Göçük altında kalan insanları hayatta tutan şey neydi, biliyor musunuz? “Umut”. Umut etmek onları hayata tuttu. “Bizi gelip kurtaracağınızı biliyorduk” demiyorlar mıydı?

Her şeye rağmen hayat yaşamaya değer. Umudunuz bol olsun!