Ümmetin imtihanı “Mescid-i Aksâ”

Asker ve polis elbisesi içindeki terör elemanlarının yüreğine korku salmak için ümmet-i Muhammed’in (sav) sürekli Kudüs’e, Filistin’e giderek varlığını gösterme gerekliliği, bir olmazsa olmazdır. Zira fanatik Yahudiler ve de polis ve asker kıyafeti giydirilmiş İsrailli fanatik teröristler, dünyanın en korkak insanlarıdır. Dünyada onlardan daha korkak bir millet mevcut değildir. Ancak arkalarına aldıkları ABD ve AB ülkeleri, İngiltere, Rusya ve Çin’den cesaret alıyorlar. O destekleri olmasa hiçbir cesaret gösteremezler.

İSRAİL terör devletinin güvenlik güçleri ve Yahudi fanatikler, her Ramazan’da, özellikle de Kadir Gecesi’nde Mescid-i Aksâ’ya saldırma geleneğini bu sene de tekrarladılar. En şiddetli şekliyle, en acımasız hâliyle...

Filistinlilerin değil, bütün Müslümanların değerlerine saldırmalarına rağmen, biz Müslümanlar, sanki sorun sadece Filistinlilerin sorunu imiş gibi rahat bir şekilde oturuyor, rahatça yemeğimizi yiyerek televizyon izliyoruz ve hayatımıza kaldığımız yerden, hiçbir şey olmamış gibi devam ediyoruz.  

Evet, bir de çok büyük bir eylem yapmış gibi sosyal medyada kınama mesajları yayınlıyoruz.

Özellikle Ramazan’da ve Kadir Gecesi’nde saldırmaları bütün Müslümanlara aleni bir saldırıdır. Ramazan ve Kadir Gecesi kutsallarımızdansa eğer, sadece Filistinlilere değil, bütün Müslümanların kutsallarına ve değerlerine saldırıyorlar. Yoksa özellikle Ramazan’da ve Kadir Gecesi’nde saldırmaktan imtina ederlerdi. Göremeyen gözümüze soka soka bu özel günlerde yapıyorlar, “Bütün İslâmî değerleri rencide ediyoruz, bilesiniz” der şekilde... 

Acınacak bir hâlimiz var hep beraber. Bu söylediklerimi önce kendi nefsime söylüyorum. Yarın rûz-u mahşerde ne cevap vereceğimizi hesaplamadan yaşıyoruz.

Ne yapabiliriz? Bana göre herkesin, en azından Filistin’e, Gazze’ye ne kadar maddî yardım gönderebilirse göndermesi lâzım. Bir lira demeden, bin lira demeden, önce bu yardımı yapması lâzım. Sonra her Müslüman, kendi çevresinde bir yardım kampanyası düzenleyip çevresindeki duyarlı her insana ulaşmaya çalışıp Filistin’e yardımda elinden gelen her şeyi yapmalı.

Esas yapılması gereken ise, bütün ülkelerden gidebilecek insanların turist olarak Filistin’e ömründe en az bir kere gitmesidir.

Bir diğer konu ise, fiilen gitme imkânı olmayan ancak maddî imkânıyla destek verme fırsatı olan her insanın, Filistin’e gitmek isteyen insanlara destek olup bunun gerçekleşmesini sağlaması önemlidir. Filistin’deki Müslümanların ümmet-i Muhammed’i (sav) yanlarında görmeye ihtiyaçları var.

***

“Güvenlik gücü” ibaresi, her insanda “güvenliği sağlayan güç” algısı oluşturur. İsrail terör devletinin sözde güvenlik güçleri ise güvenliği sağlamak için değil, “güvenliği bozmak için oluşturulmuş terör topluluğudur”.

Asker ve polis elbisesi içindeki terör elemanlarının yüreğine korku salmak için ümmet-i Muhammed’in (sav) sürekli Kudüs’e, Filistin’e giderek varlığını gösterme gerekliliği, bir olmazsa olmazdır. Zira fanatik Yahudiler ve de polis ve asker kıyafeti giydirilmiş İsrailli fanatik teröristler, dünyanın en korkak insanlarıdır. Dünyada onlardan daha korkak bir millet mevcut değildir. Ancak arkalarına aldıkları ABD ve AB ülkeleri, İngiltere, Rusya ve Çin’den cesaret alıyorlar. O destekleri olmasa hiçbir cesaret gösteremezler.

Belhum adâl olan bir topluluk ki, insanların ırzlarına, namuslarına güvenliklerine, kadınlarına, çocuklarına pis ellerini uzatan, girdikleri evlerde insanların yemeklerine, kap kacaklarına idrarlarını yapan aşağılık bir topluluktan bahsediyoruz. Bunlar insan olamaz! Ancak “belhum adâl” diye adlandırılabilirler.

Lût gölü gibi, merhum Necip Fazıl’ın dediği üzere “alçak” ibaresi az kalır, “çukur” karakterdedirler. Lût gölü de dünyanın en alçak yeridir ve burada canlı yaşam yoktur; bunların olduğu yerde de insanlık yaşayamaz.

***

Yalnız, Filistin’i gündem yaparken, Çin zulmü altında inim inim inleyen, her türlü eziyete maruz kalan ve erkekleri evlerinden alınıp Nazi benzeri zulüm kamplarına gönderilerek evlerine/haremlerine bir Çinli erkeğin yerleştirildiği Doğu Türkistan’ı ve diğer mazlum ve mağdur tüm İslâm beldelerini aklımızdan asla çıkarmamamız gerekir. Ve her Müslüman, sürekli, “Neler yapabilirim?” diye düşünüp, çözümler üretip ortak akılla hayata geçirmelidir. Her şeyi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan bekleme kolaycılığına kaçmamamız lâzım. Yoksa dünyaya imtihan için gönderildiğimizi unutmuş oluruz.

***

“Kudüs’e gidip dolaylı da olsa İsraillilere maddî destek sağlamak doğru mu?” diye düşünenler varsa, unutmasınlar ki, insanlar ülkelerindeki firmaların hangilerinin Yahudilerin elinde olduğunun dahi ne yazık ki farkında değiller. Bu soruyu bir de buradan bakarak sormalılar…

Ayrıca onların para diye bir sorunları yok. Dünya ülkelerinin merkez bankaları ve diğer büyük bankalar, sigorta şirketleri ve büyük firmalar ellerinde. Sizin matbaalarınız kitap ve broşür basarken, onların matbaaları para basıyor. Yani bu tür bir düşüncenin pratikte bir karşılığı yok.

Her Yahudi fanatiği, göğsünde Türk bayrağı olan bir Müslümanla karşılaşmamak için elinden geleni yapar. O korku onlara geri adım attırır, üzerlerinde baskı oluşturur. Filistinlilerinse hem yüreğine su serper, hem de onlara güç verir. Bunu bütün ülkelerde organize edebilir ve her Allah’ın günü Filistin’de bu canilerin karşısına onlarca ülkeden insanı dikebilirsek, çok önemli bir hamle üstünlüğü elde etmiş oluruz.

Bu insanlar sadece güç ve kuvvetten anlar; kınama, onlar için vız gelir, tırıs gider. İstediğimiz kadar kınayıp sadece yerimizde oturmaya devam edersek, hiçbir anlam ifade etmez. Filistin’in yanında bayrak göstermek lâzım. Ne zamana kadar? Karşılarına İslâm orduları çıkana kadar…

Selâm ve duâ ile…