
İSRAİL terör
devletinin güvenlik güçleri ve Yahudi fanatikler, her Ramazan’da, özellikle de
Kadir Gecesi’nde Mescid-i Aksâ’ya saldırma geleneğini bu sene de tekrarladılar.
En şiddetli şekliyle, en acımasız hâliyle...
Filistinlilerin
değil, bütün Müslümanların değerlerine saldırmalarına rağmen, biz Müslümanlar,
sanki sorun sadece Filistinlilerin sorunu imiş gibi rahat bir şekilde oturuyor,
rahatça yemeğimizi yiyerek televizyon izliyoruz ve hayatımıza kaldığımız yerden,
hiçbir şey olmamış gibi devam ediyoruz.
Evet,
bir de çok büyük bir eylem yapmış gibi sosyal medyada kınama mesajları
yayınlıyoruz.
Özellikle
Ramazan’da ve Kadir Gecesi’nde saldırmaları bütün Müslümanlara aleni bir
saldırıdır. Ramazan ve Kadir Gecesi kutsallarımızdansa eğer, sadece Filistinlilere
değil, bütün Müslümanların kutsallarına ve değerlerine saldırıyorlar. Yoksa özellikle
Ramazan’da ve Kadir Gecesi’nde saldırmaktan imtina ederlerdi. Göremeyen
gözümüze soka soka bu özel günlerde yapıyorlar, “Bütün İslâmî değerleri rencide
ediyoruz, bilesiniz” der şekilde...
Acınacak
bir hâlimiz var hep beraber. Bu söylediklerimi önce kendi nefsime söylüyorum.
Yarın rûz-u mahşerde ne cevap vereceğimizi hesaplamadan yaşıyoruz.
Ne
yapabiliriz? Bana göre herkesin, en azından Filistin’e, Gazze’ye ne kadar maddî
yardım gönderebilirse göndermesi lâzım. Bir lira demeden, bin lira demeden,
önce bu yardımı yapması lâzım. Sonra her Müslüman, kendi çevresinde bir yardım
kampanyası düzenleyip çevresindeki duyarlı her insana ulaşmaya çalışıp Filistin’e
yardımda elinden gelen her şeyi yapmalı.
Esas
yapılması gereken ise, bütün ülkelerden gidebilecek insanların turist olarak Filistin’e
ömründe en az bir kere gitmesidir.
Bir
diğer konu ise, fiilen gitme imkânı olmayan ancak maddî imkânıyla destek verme fırsatı
olan her insanın, Filistin’e gitmek isteyen insanlara destek olup bunun
gerçekleşmesini sağlaması önemlidir. Filistin’deki Müslümanların ümmet-i
Muhammed’i (sav) yanlarında görmeye ihtiyaçları var.
***
“Güvenlik
gücü” ibaresi, her insanda “güvenliği sağlayan güç” algısı oluşturur. İsrail
terör devletinin sözde güvenlik güçleri ise güvenliği sağlamak için değil, “güvenliği
bozmak için oluşturulmuş terör topluluğudur”.
Asker
ve polis elbisesi içindeki terör elemanlarının yüreğine korku salmak için ümmet-i
Muhammed’in (sav) sürekli Kudüs’e, Filistin’e giderek varlığını gösterme
gerekliliği, bir olmazsa olmazdır. Zira fanatik Yahudiler ve de polis ve asker
kıyafeti giydirilmiş İsrailli fanatik teröristler, dünyanın en korkak
insanlarıdır. Dünyada onlardan daha korkak bir millet mevcut değildir. Ancak
arkalarına aldıkları ABD ve AB ülkeleri, İngiltere, Rusya ve Çin’den cesaret
alıyorlar. O destekleri olmasa hiçbir cesaret gösteremezler.
Belhum
adâl olan bir topluluk ki, insanların ırzlarına, namuslarına güvenliklerine,
kadınlarına, çocuklarına pis ellerini uzatan, girdikleri evlerde insanların
yemeklerine, kap kacaklarına idrarlarını yapan aşağılık bir topluluktan bahsediyoruz.
Bunlar insan olamaz! Ancak “belhum adâl” diye adlandırılabilirler.
Lût
gölü gibi, merhum Necip Fazıl’ın dediği üzere “alçak” ibaresi az kalır, “çukur”
karakterdedirler. Lût gölü de dünyanın en alçak yeridir ve burada canlı yaşam
yoktur; bunların olduğu yerde de insanlık yaşayamaz.
***
Yalnız,
Filistin’i gündem yaparken, Çin zulmü altında inim inim inleyen, her türlü
eziyete maruz kalan ve erkekleri evlerinden alınıp Nazi benzeri zulüm
kamplarına gönderilerek evlerine/haremlerine bir Çinli erkeğin yerleştirildiği
Doğu Türkistan’ı ve diğer mazlum ve mağdur tüm İslâm beldelerini aklımızdan asla
çıkarmamamız gerekir. Ve her Müslüman, sürekli, “Neler yapabilirim?” diye düşünüp, çözümler üretip ortak akılla
hayata geçirmelidir. Her şeyi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan
bekleme kolaycılığına kaçmamamız lâzım. Yoksa dünyaya imtihan için
gönderildiğimizi unutmuş oluruz.
***
“Kudüs’e
gidip dolaylı da olsa İsraillilere maddî destek sağlamak doğru mu?” diye
düşünenler varsa, unutmasınlar ki, insanlar ülkelerindeki firmaların hangilerinin
Yahudilerin elinde olduğunun dahi ne yazık ki farkında değiller. Bu soruyu bir
de buradan bakarak sormalılar…
Ayrıca
onların para diye bir sorunları yok. Dünya ülkelerinin merkez bankaları ve
diğer büyük bankalar, sigorta şirketleri ve büyük firmalar ellerinde. Sizin
matbaalarınız kitap ve broşür basarken, onların matbaaları para basıyor. Yani
bu tür bir düşüncenin pratikte bir karşılığı yok.
Her
Yahudi fanatiği, göğsünde Türk bayrağı olan bir Müslümanla karşılaşmamak için
elinden geleni yapar. O korku onlara geri adım attırır, üzerlerinde baskı
oluşturur. Filistinlilerinse hem yüreğine su serper, hem de onlara güç verir. Bunu
bütün ülkelerde organize edebilir ve her Allah’ın günü Filistin’de bu canilerin
karşısına onlarca ülkeden insanı dikebilirsek, çok önemli bir hamle üstünlüğü
elde etmiş oluruz.
Bu
insanlar sadece güç ve kuvvetten anlar; kınama, onlar için vız gelir, tırıs
gider. İstediğimiz kadar kınayıp sadece yerimizde oturmaya devam edersek, hiçbir
anlam ifade etmez. Filistin’in yanında bayrak göstermek lâzım. Ne zamana kadar?
Karşılarına İslâm orduları çıkana kadar…
Selâm
ve duâ ile…