Uluslararası kuruluşlar uluslararası dengeyi neden sağlayamıyor?

Başta BM olmak üzere, gelişmekte olan ülkeler veya yoksul ülkelerin problemlerinin çözümü hususunda etkili kararlar alamayan veya aldığı kararları uygulayamayan uluslararası örgütler, çok sayıda ülke tarafından Batı’nın çıkarlarına hizmet eden örgütler olarak görülüyor. Batı dışında dünyanın geri kalanı artık bu gerçeğe daha fazla inanmıyor. Hâl böyle olunca, uluslararası kuruluşlar gün geçtikçe kan kaybetmeye devam ediyorlar.

GEÇTİĞİMİZ yüzyılda dünya, çeyrek asırlık aralıklarla iki yıkıcı savaş yaşadı. Bu savaşlar sonucunda milyonlarca insan hayatını kaybetti. Yüz milyonlarcası ise yerinden yurdundan oldu. İnsanlık, daha Birinci Dünya Savaşı’nın yaralarını saramadan çok daha yıkıcı olan İkinci Dünya Savaşı’nı yaşadı.

Savaştan sonra küresel düzen yeniden şekillendi. Savaş sonrasında insanlığın bir daha büyük felâketler yaşamaması için dünya barışını koruyacak bir örgütlenme fikri gelişti.

Sonuç itibariyle, 24 Ekim 1945’te Birleşmiş Milletler kuruldu. Kuruluş amacı, “dünya barışını ve güvenliğini korumak, uluslar arasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak” olarak tanımlandı.

BM neden etkisini kaybediyor?

BM’nin kuruluşu, günümüzde adını sıkça duyduğumuz Dünya Sağlık Örgütü ve UNESCO gibi çok sayıda örgütün kurulmasını hızlandırdı. Bu uluslararası örgütler zaman zaman küresel problemler karşısında çok ciddî inisiyatifler üstlendiler. Ama özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra, başta BM olmak üzere uluslararası örgütler eski etkinliklerini koruyamadılar. BM dünya barışı için kurulmuş olsa da örgütlenme biçimi nedeniyle ABD, Çin, Fransa, İngiltere ve Rusya’nın çıkarları hep ön plânda oldu. Soğuk Savaş döneminde daha dengeli olsa da ABD’nin küresel operasyonlara giriştiği 90’lı yıllardan sonra aldığı kararlar, başta ABD olmak üzere 5 büyüklerin lehine uygulandı.

Dünyanın geri kalanı içinse tam tersi bir durum oluştu. Örneğin Filistin yahut Karabağ meselesinde BM kararları yok sayıldı ve uygulama imkânı bulmadı. Benzer durumlar arttıkça BM’nin etkisi azalmaya başladı. Bu durum diğer uluslararası kuruluşlar için de geçerli. Daha doğrusu, BM başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar, büyük devletlerin çıkarlarını korurken dünyanın geri kalanının problemlerine karşı duyarsızlaştı.

Filistin meselesinde onca BM kararına rağmen İsrail, Filistin’i aşama aşama işgal etmekten geri durmadı. Ermeniler 30 seneye yakın Karabağ’ı işgal altında tuttular. Azerbaycan kendi işini kendi görmeyip meseleyi uluslararası örgütlerin inisiyatifine bıraksaydı Karabağ işgalden kurtulabilir miydi?

Libya’da BM’nin tanıdığı meşru hükûmete karşı savaşan Hafter, bugün BM’nin en etkin üyeleri tarafından destekleniyor. Hâliyle BM’nin aldığı kararlar yine BM’nin en güçlü aktörlerince etkisizleştiriliyor.

Dünya, son yüzyılda büyük soykırımlara ve savaş suçlarına sahne oldu. Uluslararası Ceza Mahkemesi; savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım suçları ve saldırı suçlarına bakan uluslararası bir mahkeme ama suçluları yargılama hususunda hiç de iyi bir performans göstermiyor. Bosna soykırımında insanlığa karşı o kadar suç işlendi ki bu suçları işleyenlerden sadece birkaç tanesi cezalandırılabildi. Çoğu hâlen elini kolunu sallaya sallaya geziyor.

Mahkeme, bazı meselelerde kimseyi yargılayamadı bile. Örneğin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Afganistan ya da Irak cezaevlerinde yapılanlardan dolayı hiçbir Batılı yargılanıp ceza almadı. 

DSÖ, merkezî aşı çalışmalarına öncülük etmeliydi

Diğer uluslararası örgütlerde de durum pek farklı değil. Bugün DSÖ, pandemi hususunda etkin rol oynamaktan çok uzakta. Pandeminin sonlanması için bazı çalışmalar yürütse de bu çalışmaların etkisi çok az.

Örneğin DSÖ, aşı konusunda merkezî bir çalışma yapamadı. Buna öncülük dahi edemedi. Aşı çalışmaları yine uluslararası ilâç firmalarınca yapıldı. Hâliyle, geliştirilen aşılar, öncelikli olarak Batı ülkelerinde kullanılmaya başlanıyor. Gelişmekte olan ülkeler aşı tedariki konusunda sıkıntı yaşarken, yoksul ülkeler aşıyı tedarik dahi edemiyorlar. Hâlbuki aşı çalışmalarına DSÖ öncülük etseydi ve aşılar DSÖ çatısı altında geliştirilseydi, bu aşılardan dünya daha âdilâne bir şekilde yararlanabilir, pandemi daha çabuk şekilde dünyanın gündeminden çıkabilirdi. Ama DSÖ bunu başaramadı!

Bu notlar, Batı ya da uluslararası kurum düşmanlığı/nefretiyle yazılan şeyler değil. Zaten böyle bir düşüncem ve amacım da yok. Ama ortaya çıkan resim, uluslararası örgütlerin kuruluş amacına çok da hizmet etmediklerini gösteriyor.

Uluslararası örgütler, giderek Batılı toplumların çıkarları doğrultusunda daha da çok hareket ediyorlar. Batılı toplumlar, uluslararası örgütleri kendi çıkarları için yerinde bir payanda, bir sütre, tâbiri câiz ise kalkan olarak kullanıyorlar.

Başta BM olmak üzere, gelişmekte olan ülkeler veya yoksul ülkelerin problemlerinin çözümü hususunda etkili kararlar alamayan veya aldığı kararları uygulayamayan uluslararası örgütler, çok sayıda ülke tarafından Batı’nın çıkarlarına hizmet eden örgütler olarak görülüyor. Batı dışında dünyanın geri kalanı artık bu gerçeğe daha fazla inanmıyor. Hâl böyle olunca, uluslararası kuruluşlar gün geçtikçe kan kaybetmeye devam ediyorlar.