
YAKLAŞIK bir aydan bu yana,
ulusal ve uluslararası basın ve yayın kuruluşlarında Rusya ile Ukrayna arasında
büyük bir kriz olduğu ve bunun sonucunda Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceği
söylendi ve yazıldı. Hatta Ocak 2022 sonunda ya da Şubat 2022 başında Rusya’nın
Ukrayna’yı kesin işgal edeceği ilân edildi.
Rusya’nın
Beyaz Rusya sınırına yüz bin asker sevk ettiği, Rusya’nın yaptığının tatbikat
değil, savaş hazırlığı, hatta savaştan bir tık altı konumunda olduğu yorumları
yapıldı. Yorumlar ve haberler savaşın an meselesi olduğunu, hatta başladığını
ifade ediyordu. Handiyse Rusya, Ukrayna’yı işgale başlamıştı. Nasıl anlaşıldığı
bilinmez, hangi bilgi kaynağına dayandığı bilinmese de, sıklıkla Rusya’nın hem
istihbarat, hem de askerî anlamda çok ciddî hazırlıkları olduğu ifade edildi.
Bu
kadarla sınırlı kalınmadı elbette, bunlar söylenip yazılırken -ve sıklıkla- bir
tatbikattan alınmış olan tam teçhizatlı askerler, askerî araçlar, tanklar ve
patlatılan füzelerin görüntüleri verildi. Bu görüntülerle insanların
şuuraltında Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği tezi işlendi. Bazen bütün bu
yapılanları bozan görüntü ve hamleler de işin içine karıştı. Meselâ oradaki yaşlı
kadınlarla yapılan mülâkatlarda oradaki insanların durumdan haberleri olmadığı
ortaya çıktı ama o görüntüler fazla servis edilmedi. İstenen şey, insanların,
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmek üzere sınıra askerlerini yığmış olduğu ve
savaşın başlaması için sadece ve sadece bir askerin bir adım atması hâlinde
savaşın başlayacağına inanmalarıydı.
Konuya
inandırıcılık kazandırmanın bir diğer yolu da Kiev ve Lviv’deki bazı Rus
diplomatların aileleriyle birlikte Ukrayna’yı terk ettiğinin açıklanması oldu.
Sahi, Ukrayna’yı terk eden bu Rus diplomatları kimlerdi? Peki, savaş olacağına
dair kesin bilgi alınmışsa neden Ukrayna’daki bütün Rus diplomatları değil de “bazı”
Rus diplomatlar Ukrayna’yı terk ediyorlardı da diğerleri kalıyordu? Bunu kimse
sormadı.
Bütün
bunlar yetersiz olmalıydı ki açıklamaların ardı arkası kesilmedi; ABD Başkanı
Joe Biden, ABD’nin Ukrayna’ya “sarsılmaz desteğinin” süreceğini, ABD Savunma
Bakanı Lloyd Austin ise Ukrayna’ya destek vermeye hazır olduklarını ifade etti.
Bu söylemlerde hep “Rus saldırganlığı”na karşı olmak vardı. Keza İngiltere
Başbakanı Boris Johnson da ülkesinin Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak
bütünlüğüne desteğini ifade etti. Bunlar da yetmedi, AB Dış İlişkiler ve
Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Ukrayna’ya “tereddütsüz
destek” verdiklerini, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de Ukrayna’nın
egemenliği ve toprak bütünlüğüne desteklediğini açıkladı.
Peki,
bu destekler, 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı düzmece bir referandumla işgal/ilhak
ettiğinde ya da Ukrayna’nın doğusunda Donbass bölgesini bir şekilde Ukrayna’dan
kopardığında neredeydi? Kaldı ki, bu fiilî durumda hâlâ değişen bir şey yok!
Rusya-Ukrayna
krizinde ilginç olan bir diğer konu da Almanya’nın Ukrayna’ya beş bin çelik miğferlik
yardım yapması oldu. Bu yardım kimse tarafından takdir görmedi. Öyle ya, NATO
müttefiki olarak Almanya’nın Ukrayna’ya daha büyük yardımlar yapması
beklenmekteydi. Aslında çelik miğfer konusu fena bir yardım değildi. Zaten
Gazprom da daha fazlasına izin ver(e)mezdi.
Rusya-Ukrayna
krizinde bir başka gelişme, Romanya ve Polonya’ya Amerikan askerlerinin uğurlanması
haberiyle gerçekleşti. Ukrayna’ya saldırmak üzere Beyaz Rusya ve Ukrayna sınırına
en az yüz bin asker sevk eden Rusya’ya karşı Romanya ve Polonya’ya 2-3 bin
Amerikan askeri sevk edilmiş oldu. Haksızlık etmeyelim, PKK’nın yandaşı PYD-YPG’ye
-üstelik müttefik Türkiye’ye karşı kullanılmak üzere- kırk bin TIR mühimmat
gönderen ABD yönetimi, bu büyük (!) krizde, yanında durduğunu defalarca açıkladığı
Ukrayna’ya sadece 3 TIR mühimmat gönderdi.
Matematikte
denklemlerde karşılıklı sayıların eşitlenmesi ve atılması vardır. Şimdi boş
söylemleri, yorumları ve asılsız haberleri bu denklemden çıkaralım ve geriye
kalanlara bakalım: Denklemin bir yanında Beyaz Rusya ve Ukrayna sınırında tam
teçhizatlı yüz binden fazla askeriyle ve modern silah gücüyle Rusya, diğer
yanında milleti ve ordusuyla Ukrayna... Başka? Beş bin miğfer, 2-3 bin Amerikan
askeri ve 3 TIR askerî malzeme yardımı…
Sonuç
nedir? Sonuç şu: Yazıyı yayına hazırladığımız gün itibariyle bir öngörü olarak
paylaşabiliriz ki, Şubat 2022’nin ilk on beş gününden sonra her şey yoluna
girecektir. Kriz sonlanacak ve her şey eskisi gibi devam edecektir. Rusya
Kırım’dan çıkmayacak, Ukrayna’nın Donbass bölgesinin hâkimiyetinin Ukrayna’nın
dışında tutulmasına devam edilecektir.
Peki,
öyleyse bu gürültünün sebebi ne? Bu sorunun cevabı çok basit ve sadece birkaç
parametresi var. Şöyle ki; öncelikle Rusya’nın Çin ile birlikte uluslararası
ticarette kendi ulusal parasını kullanmak kararı almış olmasının hesabının
görülmesi lâzım. İkinci olarak, ABD yönetimi Bolivarcı Venezuela
Cumhuriyeti’nin parasının Rusya’daki bankalarda olduğunu biliyor. Bu nedenle
Rus banka sistemini daha sıkı kontrol altında tutması gerekiyor. Bu krizin
arkasından Rusya’ya özellikle bankacılık ve uluslararası ticaret alanında
birtakım kısıtlamalar gelecektir.
Ayrıca,
ABD’nin hiç gereği yokken, uluslararası hukuka aykırı olarak inşâ ve imar
ettiği Yunanistan Dedeağaç Üssü konusu var. Bu üsten bölge devletleri ve aklı
başında olan Yunanlar rahatsızdı. Şimdi bu krizle birkaç gün içinde o üssün ne
kadar elzem ve ne kadar önemli olduğu açıklamaları yapılacak ve Dedeağaç’taki
ABD üssü meşruiyet kazanmış olacaktır.
Bir
başka parametre de Polonya ve Romanya’ya Amerikan askeri sevk edilmesi
olayıdır. Bu asker sevkiyatının da arkası gelecektir.
Gerisi
ustaca bir algı yönetimidir. Yani medya üzerinden gerçek ile sanal (yalan)
arasındaki ayrımın bulanıklaştırılmasıdır.[i] Bir başka deyişle,
gerçeğin gücünün elinden alınması ve anlamın buharlaşması yani bir çeşit “ayartma”[ii] yapılmasıdır. Kısacası
medya manipülasyonu ile gerçekliğin yitimi ve sanalın iktidarının
gerçekleştirilmesidir.
Baudrillard’ın,
“Son yüzyılla üretilen, bizim bir ilkeye dönüştürdüğümüz gerçeklik ortadan
kaybolmaktadır. Bu gerçekliği, ne pahasına olursa olsun, bir referans olarak
yaşatmaya çalışmak mantıksız bir şeydir; çünkü gerçekliği ayakta tutan ilke
ölmüştür. ‘Nesnel’ gerçeğin ortadan kaybolmaya başlamasıyla birlikte bu
gerçeklik ilkesi giderek güçten düşerken bütünsel ve sanal bir gerçekliğin giderek
güçlendiği görülmektedir”[iii] diye ifade ettiği husus
da budur.
Rusya-Ukrayna
krizinin servis edilmesinin arka plânı bundan ibarettir.
[i]Caner
Taslaman, Türkiye’de İslam ve Küreselleşme, İstanbul: İstanbul Yayınevi, ss.
188, 2020.
[ii]Kim
Toffoletti, Yeni Bir Bakışla Baudrillard (Yayına Haz..: Eda Çaça), İstanbul:
Kolektif Kitap, ss. 39, 2014.
[iii]Jean Baudrillard, Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği (Çev.: Oğuz Adanır) Ankara: Doğu Batı Yayınları,ss.14, 2015.