Uluslararası boyutta bir krizin servis edilmesi

Gürültünün sebebi ne? Bu sorunun cevabı çok basit ve sadece birkaç parametresi var. Şöyle ki; öncelikle Rusya’nın Çin ile birlikte uluslararası ticarette kendi ulusal parasını kullanmak kararı almış olmasının hesabının görülmesi lâzım. İkinci olarak, ABD yönetimi Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti’nin parasının Rusya’daki bankalarda olduğunu biliyor. Bu nedenle Rus banka sistemini daha sıkı kontrol altında tutması gerekiyor. Bu krizin arkasından Rusya’ya özellikle bankacılık ve uluslararası ticaret alanında birtakım kısıtlamalar gelecektir.

YAKLAŞIK bir aydan bu yana, ulusal ve uluslararası basın ve yayın kuruluşlarında Rusya ile Ukrayna arasında büyük bir kriz olduğu ve bunun sonucunda Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceği söylendi ve yazıldı. Hatta Ocak 2022 sonunda ya da Şubat 2022 başında Rusya’nın Ukrayna’yı kesin işgal edeceği ilân edildi.

Rusya’nın Beyaz Rusya sınırına yüz bin asker sevk ettiği, Rusya’nın yaptığının tatbikat değil, savaş hazırlığı, hatta savaştan bir tık altı konumunda olduğu yorumları yapıldı. Yorumlar ve haberler savaşın an meselesi olduğunu, hatta başladığını ifade ediyordu. Handiyse Rusya, Ukrayna’yı işgale başlamıştı. Nasıl anlaşıldığı bilinmez, hangi bilgi kaynağına dayandığı bilinmese de, sıklıkla Rusya’nın hem istihbarat, hem de askerî anlamda çok ciddî hazırlıkları olduğu ifade edildi.

Bu kadarla sınırlı kalınmadı elbette, bunlar söylenip yazılırken -ve sıklıkla- bir tatbikattan alınmış olan tam teçhizatlı askerler, askerî araçlar, tanklar ve patlatılan füzelerin görüntüleri verildi. Bu görüntülerle insanların şuuraltında Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği tezi işlendi. Bazen bütün bu yapılanları bozan görüntü ve hamleler de işin içine karıştı. Meselâ oradaki yaşlı kadınlarla yapılan mülâkatlarda oradaki insanların durumdan haberleri olmadığı ortaya çıktı ama o görüntüler fazla servis edilmedi. İstenen şey, insanların, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmek üzere sınıra askerlerini yığmış olduğu ve savaşın başlaması için sadece ve sadece bir askerin bir adım atması hâlinde savaşın başlayacağına inanmalarıydı.

Konuya inandırıcılık kazandırmanın bir diğer yolu da Kiev ve Lviv’deki bazı Rus diplomatların aileleriyle birlikte Ukrayna’yı terk ettiğinin açıklanması oldu. Sahi, Ukrayna’yı terk eden bu Rus diplomatları kimlerdi? Peki, savaş olacağına dair kesin bilgi alınmışsa neden Ukrayna’daki bütün Rus diplomatları değil de “bazı” Rus diplomatlar Ukrayna’yı terk ediyorlardı da diğerleri kalıyordu? Bunu kimse sormadı.

Bütün bunlar yetersiz olmalıydı ki açıklamaların ardı arkası kesilmedi; ABD Başkanı Joe Biden, ABD’nin Ukrayna’ya “sarsılmaz desteğinin” süreceğini, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ise Ukrayna’ya destek vermeye hazır olduklarını ifade etti. Bu söylemlerde hep “Rus saldırganlığı”na karşı olmak vardı. Keza İngiltere Başbakanı Boris Johnson da ülkesinin Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne desteğini ifade etti. Bunlar da yetmedi, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Ukrayna’ya “tereddütsüz destek” verdiklerini, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne desteklediğini açıkladı.

Peki, bu destekler, 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı düzmece bir referandumla işgal/ilhak ettiğinde ya da Ukrayna’nın doğusunda Donbass bölgesini bir şekilde Ukrayna’dan kopardığında neredeydi? Kaldı ki, bu fiilî durumda hâlâ değişen bir şey yok!

Rusya-Ukrayna krizinde ilginç olan bir diğer konu da Almanya’nın Ukrayna’ya beş bin çelik miğferlik yardım yapması oldu. Bu yardım kimse tarafından takdir görmedi. Öyle ya, NATO müttefiki olarak Almanya’nın Ukrayna’ya daha büyük yardımlar yapması beklenmekteydi. Aslında çelik miğfer konusu fena bir yardım değildi. Zaten Gazprom da daha fazlasına izin ver(e)mezdi.

Rusya-Ukrayna krizinde bir başka gelişme, Romanya ve Polonya’ya Amerikan askerlerinin uğurlanması haberiyle gerçekleşti. Ukrayna’ya saldırmak üzere Beyaz Rusya ve Ukrayna sınırına en az yüz bin asker sevk eden Rusya’ya karşı Romanya ve Polonya’ya 2-3 bin Amerikan askeri sevk edilmiş oldu. Haksızlık etmeyelim, PKK’nın yandaşı PYD-YPG’ye -üstelik müttefik Türkiye’ye karşı kullanılmak üzere- kırk bin TIR mühimmat gönderen ABD yönetimi, bu büyük (!) krizde, yanında durduğunu defalarca açıkladığı Ukrayna’ya sadece 3 TIR mühimmat gönderdi.

Matematikte denklemlerde karşılıklı sayıların eşitlenmesi ve atılması vardır. Şimdi boş söylemleri, yorumları ve asılsız haberleri bu denklemden çıkaralım ve geriye kalanlara bakalım: Denklemin bir yanında Beyaz Rusya ve Ukrayna sınırında tam teçhizatlı yüz binden fazla askeriyle ve modern silah gücüyle Rusya, diğer yanında milleti ve ordusuyla Ukrayna... Başka? Beş bin miğfer, 2-3 bin Amerikan askeri ve 3 TIR askerî malzeme yardımı…

Sonuç nedir? Sonuç şu: Yazıyı yayına hazırladığımız gün itibariyle bir öngörü olarak paylaşabiliriz ki, Şubat 2022’nin ilk on beş gününden sonra her şey yoluna girecektir. Kriz sonlanacak ve her şey eskisi gibi devam edecektir. Rusya Kırım’dan çıkmayacak, Ukrayna’nın Donbass bölgesinin hâkimiyetinin Ukrayna’nın dışında tutulmasına devam edilecektir.

Peki, öyleyse bu gürültünün sebebi ne? Bu sorunun cevabı çok basit ve sadece birkaç parametresi var. Şöyle ki; öncelikle Rusya’nın Çin ile birlikte uluslararası ticarette kendi ulusal parasını kullanmak kararı almış olmasının hesabının görülmesi lâzım. İkinci olarak, ABD yönetimi Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti’nin parasının Rusya’daki bankalarda olduğunu biliyor. Bu nedenle Rus banka sistemini daha sıkı kontrol altında tutması gerekiyor. Bu krizin arkasından Rusya’ya özellikle bankacılık ve uluslararası ticaret alanında birtakım kısıtlamalar gelecektir.

Ayrıca, ABD’nin hiç gereği yokken, uluslararası hukuka aykırı olarak inşâ ve imar ettiği Yunanistan Dedeağaç Üssü konusu var. Bu üsten bölge devletleri ve aklı başında olan Yunanlar rahatsızdı. Şimdi bu krizle birkaç gün içinde o üssün ne kadar elzem ve ne kadar önemli olduğu açıklamaları yapılacak ve Dedeağaç’taki ABD üssü meşruiyet kazanmış olacaktır.

Bir başka parametre de Polonya ve Romanya’ya Amerikan askeri sevk edilmesi olayıdır. Bu asker sevkiyatının da arkası gelecektir.  

Gerisi ustaca bir algı yönetimidir. Yani medya üzerinden gerçek ile sanal (yalan) arasındaki ayrımın bulanıklaştırılmasıdır.[i] Bir başka deyişle, gerçeğin gücünün elinden alınması ve anlamın buharlaşması yani bir çeşit “ayartma”[ii] yapılmasıdır. Kısacası medya manipülasyonu ile gerçekliğin yitimi ve sanalın iktidarının gerçekleştirilmesidir. 

Baudrillard’ın, “Son yüzyılla üretilen, bizim bir ilkeye dönüştürdüğümüz gerçeklik ortadan kaybolmaktadır. Bu gerçekliği, ne pahasına olursa olsun, bir referans olarak yaşatmaya çalışmak mantıksız bir şeydir; çünkü gerçekliği ayakta tutan ilke ölmüştür. ‘Nesnel’ gerçeğin ortadan kaybolmaya başlamasıyla birlikte bu gerçeklik ilkesi giderek güçten düşerken bütünsel ve sanal bir gerçekliğin giderek güçlendiği görülmektedir”[iii] diye ifade ettiği husus da budur.

Rusya-Ukrayna krizinin servis edilmesinin arka plânı bundan ibarettir.



[i]Caner Taslaman, Türkiye’de İslam ve Küreselleşme, İstanbul: İstanbul Yayınevi, ss. 188, 2020.

[ii]Kim Toffoletti, Yeni Bir Bakışla Baudrillard (Yayına Haz..: Eda Çaça), İstanbul: Kolektif Kitap, ss. 39, 2014.

[iii]Jean Baudrillard, Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği (Çev.: Oğuz Adanır) Ankara: Doğu Batı Yayınları,ss.14,  2015.