İSRAİL’in Gazze’de hukuk tanımaz bir şekilde sivil, kadın ve çocuk ayrımı yapmadan giriştiği katliam, 100 günü geride bıraktı. Bu zaman zarfında yaklaşık 24 bin Filistinli hayatını kaybetti. 60 bin Filistinli ise yaralandı. Yerlerinden edilen ya da göçe zorlanan kişi sayısı 1 milyonu geçti.
İsrail hava harekâtlarından sonra özellikle Gazze’nin kuzeyi yoğunluklu olmak üzere kara harekâtına da girişti. Fakat kara harekâtından istediği sonucu elde edemedi. Çünkü girdiği her noktadan çıkmak zorunda kaldı.
Bu arada İsrail’in pervasızlığına ve hukuk tanımaz tavrına karşı dünya kamuoyunda güçlü sesler yükselmeye başladı. Ama bu sesler İsrail’in katliamlarını durdurmaya yetmedi. Çünkü dünya kamuoyunda oluşan tepkiler, başta ABD olmak üzere Batılı ülke yönetimlerinde tam tersi karşılık buldu. Başta ABD olmak üzere Batı dünyası, İsrail’in katliamlarını destekledi.
ABD, başta BM olmak üzere uluslararası kuruluşlar nezdinde girişilen ateşkes ve barış girişimlerini de engelledi. Yani ABD, uluslararası kuruluşların barış ve ateşkes girişimini engelleyerek hem başta BM olmak üzere uluslararası kuruluşların işlevselliğini ortadan kaldırdı, hem de bu kuruluşların yaptırım gücünün olmadığını ortaya koydu. Fakat buna rağmen İsrail’i durdurmak için çabalar sürüyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi soruşturmaları hangi aşamada?
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), 9 Mart 2021’de bir açıklama yayınlayarak, İsrail hakkında soruşturma açtığını duyurdu. Lahey merkezli mahkeme, yaptığı açıklamada, soruşturmanın “bağımsız, tarafsız, objektif, korku veya yanlılık olmaksızın” yürütüleceğini söyledi.
Mahkemenin açıklamasında, 13 Haziran 2014 tarihinden bu yana Gazze, Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da işlenen Roma Statüsü suçları kapsamına girebilecek eylemleri kapsadığı ifade edildi. Geçtiğimiz günlerde de UCM savcısı bir açıklama yayınlayarak İsrail’in son Gazze katliamları başlayınca, UCM soruşturmaları tekrar gündeme geldi. Ve UCM bir açıklama yayınladı.
UCM Başsavcısı Kerim Han, İsrail’in uluslararası hukuka saygı duyma zamanının geldiğini belirterek, “İsrail yasalara şimdi uymazsa daha sonra şikâyet etmemeli” dedi. Okullar, hastaneler, camiler, kiliseler ve ailelerin yaşadığı evlerin uluslararası yasalar çerçevesinde koruma altında olduğunu ve bombalanamayacağını vurgulayan Han, Cenevre Sözleşmesi’nin bebek, çocuk, kadın, yaşlı ve sivilleri korumak için var olduğunu söyledi. Fakat tüm bunlara rağmen soruşturmalar nihaî bir sonuca varmadı.
Uluslararası Adalet Divanı Soykırım Dâvâsı ne anlama geliyor?
Şimdi de Güney Afrika’nın başvurusuyla Uluslararası Adalet Divanı, İsrail’i soykırım suçlamasıyla yargılıyor. Yargılama ne kadar sürer ve yargılama sonucu ne olur, şimdiden bir şey söylemek güç olsa da uluslararası hukukun ağır aksak da olsa işlediğini görmek önemli.
Bildiğim kadarıyla şimdiye kadar uluslararası mahkemelerde tek bir İsrailli, soykırım ya da katliam suçlamasıyla yargılanmamıştı. Dâvâ bu yönüyle bir ilk olması açısından da önemli.
Dâvânın kısa sürede sonuçlanmayacağı aşikâr. Çünkü aynı mahkemenin Bosna’da Sırpların uyguladığı soykırıma karşı yürüttüğü soruşturma ve dâvâlar 10 yıl sürmüştü. Üstelik Sırplara yönelik dâvâların çok güçlü bir kamuoyu desteği vardı.
UAD’deki dâvâ, şimdilik İsrail katliamlarını önlemeye yönelik geçici tedbirlere ilişkin talepleri ele alıyor. Geçici tedbirlere ilişkin kararın çok uzaması beklenmiyor. Çünkü Ukrayna’nın Rusya’ya karşı açtığı dâvâda geçici tedbirlerle ilgili duruşma 7 Mart 2022’de yapıldı ve UAD, kararını 16 Mart 2022’de verdi. Gambiya’nın Myanmar’a karşı açtığı dâvâda duruşma 10 Aralık 2019’da başladı ve mahkeme kararını 23 Ocak 2020’de verdi.
Yani geçici tedbirlere ilişkin UAD kararları çok uzun sürmüyor. En azından önceki örnekler bu yönde. Fakat UAD’nin İsrail aleyhine alacağı kararların uygulanması zor görünüyor. Çünkü İsrail’in aleyhinde alınacak kararların uygulanması beklenmiyor. Yani İsrail’in hukuk tanımaz tavrının sürmesi bekleniyor.