MART ayı başından
itibaren ülkemizin tek gündemi, -malûmunuz- Korona virüs vakaları. Haberler ve
tartışma programları virüsle başlayıp virüsle bitiyor. Hâliyle Devletin tüm
organları, tüm bakanlıkları ve yetkili kurumlarının tüm mesaisi Korona üzerine...
Başta
Sağlık Bakanlığı olmak üzere, bütün bakanlıklar pandeminin ülkeye, insanımıza, eğitimimize,
ekonomimize, iş ve sosyal hayatımıza olan kaçınılmaz etkilerini en aza indirmek
için canla başla çalışmaktalar.
Hattâ
Devletimiz sadece kendi ülkesine ve insanlarına yetişmekle kalmayıp, yardıma ihtiyaç
duyan onlarca ülkeye de imkânlar dâhilinde dokunarak ve yardım elini uzatarak
göğsümüzü kabartmakta.
Böyle
de olması gerekiyor zaten. Tarihin ve medeniyetimizin omuzumuza yüklediği bu sorumluluktan
kaçamayız.
***
Sadece
ülkemizin değil, tüm yerkürenin tek gündemi Koronavirüs...
Hâl
böyle olunca, muhalefetimizin gündeminin de pandemi olması beklenir, öyle değil
mi?
Gelin
görün ki, Ayşenur Arslan’ın Halk TV’deki programında, “Koronavirüsten daha
çok AKP’li yaşlılar ölecek” müjdesinden bugüne muhalefet dalgasına bakıyor!
Bu
yüzden olsa gerektir, sokağa çıkma yasaklarına kadar İzmir, Beşiktaş, Şişli ve
Kadıköy gibi lâik caddelerimizde iğne atsanız yere düşmezdi, hatırlayınız.
Muhtemelen
AKP’lilerin ölüm sürecini hızlandırmak ve “Tanrı’yı kıyamete zorlamak” için İmamoğlu
ısrarla ve inatla İETT otobüslerini hâlen garajlarda bekletmekte ve sefer
sayılarını arttırmama noktasında katı şekilde defans yapmakta.
***
CHP
Grup Başkan Vekili Özgür Özel, pandemiden CHP kitlesinin daha güçlü çıkacağını
düşünüyor olsa gerektir ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, bürokratları ve devlet
memurlarını ağız dolusu tehdit edebilmekte.
Hattâ
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ablamız, vitesi yükseltmiş, bu pandemide
Erdoğan’ın ölmeme ihtimâline yönelik (B plânı olarak) darbe imalarında bulunmakta,
sadece iktidarın değil, sistemin de değişeceğinin muştularını vermekte.
Her
ne kadar bu pandemiden “AKP seçmeni daha çok etkilenecekse” de, gündemi tümden
ıskalamak da olmazdı hani…
Bu
yüzden sahra hastanesi fena fikir olmayabilirdi. Gerçi onlarca şehir
hastanesine dudak büken, bu hastaneleri gereksiz bulan, inşaatlarının
durdurulmasını isteyen kitlenin CHP’li belediye tarafından Adana’da fuar
alanından bozma, derme çatma “sahra hastanesini” sitayişle alkışladıklarına şâhit
olduk ama olsundu, gidiş yoluna da puan vermek lâzım.
***
Koronavirüsten
ölmeden önce bazı AKP’li troller, İmamoğlu’nun 90 liralık yardım kolisi için
150 lira talep etmesine höykürmüş olsalar da Başkan’ın bu kolilerin prototip
olduğunu söylemesi sonrasında seslerini kestiler. Sonuçta “bu bir baz” idi.
Tabiî
son günlerini yaşayan yaşlı AKP’lilerin fitre ve zekât ibadetlerinin yerine
getirilmesi ve huzur içerisinde ölmeleri için Belediyenin gerekli hizmeti
sağlaması da gerekiyordu. İmamoğlu, bu konuda verdiği fetvayla, sorumlu
Belediye Başkanı olarak üzerine düşen vazîfeyi yerine getirmiş oldu.
23
Nisan’da çocuklar için hazırlanan İBB kolilerinden çıkan broşür konusunu hiç
açmayayım, yoksa bu paragraf bu yazıda kapanmaz!
***
Sorumlu
bir muhalefet olarak CHP’nin bir vazîfesi de İsveç’ten ambulans uçakla
getirilen hastanın Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile olan akrabalık ilişkisini
deşifre etmekti.
Gerçi
Koca Konyalı, getirilen hasta Batmanlı çıktı. Ama yeterince geriye gidilecek
olursa, mutlaka bir akrabalık bağı -pekâlâ- çıkabilir, öyle değil mi?
Bu
pandemi günlerinde, İl Başkanı’nın talimatıyla (her ne kadar Genel Müdür inkâr
etmiş olsa da) CHP Üsküdar İlçe Başkanı’nın, Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi Başkanı
Fahrettin Altun’un evinin fotoğraflarını çekmesi de rutin işlerinden ve
görevlerinden birisidir. Sakin olunuz beyler!
Velhasıl,
ülke (hattâ tüm dünya) yanarken birileri saçını tarıyor.
Ne
diyelim, kel başa şimşir tarak!
Kalınız sağlıcakla efendim.