Ukrayna istilasındaki büyük tezgâh

Ukrayna televizyonunda 2015 yılında bir dizi film vizyona konuldu: “Halkın Hizmetkârı”… Sıradan bir Ukraynalı vatandaşın, yolsuzluğa bulaşmış politikacılara karşı cumhurbaşkanlığı yarışına girişmesini konu ediniyordu. Dizinin sonunda cumhurbaşkanlığını kazanıyordu o kimse. Dizinin başaktörü, 1978 doğumlu sempatik bir komedyen: Volodimir Oleksandroviç Zelenski…

RUSYA’nın Ukrayna’ya hareketiyle başlayan hâdiselerde tuhaf sahneler var. Herkesin ittifak ettiği gibi, Ukrayna ordusu, hasmına karşı duracak kapasitede değil. Başlangıçta NATO müttefikleri, yardım elini uzatmaya pek istekli değildi. ABD de önceden asker göndermeyeceğini duyurmuştu. Bunlara rağmen Cumhurbaşkanı Zelenski, NATO’ya girmeye kararlı olduklarını ve Rusya ile savaşacaklarını ilân etti.

ABD Başkanı Biden, Rusya’nın harekete başladığı 24 Şubat’tan önce dünya kamuoyuna demeçler vermeye başladı: “Rusya, Ukrayna’ya istilaya hazırlanıyor ama biz müdahale etmeyeceğiz…”

Daha sonra, “Rusya ordusu ilerliyor ama biz sadece gözlemliyoruz”, “Rusya saldırı hazırlığında. Biz asker göndermeyeceğiz”, “Rusya iki gün içinde saldıracak, Amerikan askerleri Ukrayna’ya gitmeyecek” ve “Ruslar hücum edecek ama biz asker yollamayız” dedi.

Biden, sanki Putin’in Ukrayna’ya saldırmasını ister gibi. Gibisi fazla, cân-ı gönülden arzuluyor. Ukrayna’ya haber vererek güya yardım ediyor. Be adam, madem Ukrayna’nın yanındasın, her cümlenin sonunda asker göndermeyeceğini niçin söylüyorsun? Putin endişe eder de vazgeçer diye mi?

Rusya ordusu “seremoni” eder gibi ilerliyor. 64 kilometrelik askerî konvoy, resmigeçit vaziyetinde, arka arkaya. Hâlbuki saldırı ihtimâline karşı araçların aralıkları 60-100 metre mesafesinde olmalı. Ukrayna tarafında ise çıt yok. “Buyurun, gelin” der gibi sessiz bekliyorlar. Derken Zelenski, televizyon ekranında boy gösteriyor. Kaçmadığını, Kiev’de olduğunu belirttikten sonra sivil halkı Ruslarla mücadeleye çağırıyor. Tuhaf! Ukrayna Silahlı Kuvvetlerine ne oldu?

2020 nüfus sayımına göre 44,13 milyon insan yaşıyor Ukrayna’da. Kataloğa göre 2 milyon askeri var. Var da, bu ordu nerede kışlar, ne iş yapar? Neyse efendim, ekranlardan seyrediyoruz, sivil halkta bir heyecan, bir telaş… Av tüfeğini kapan meydanlara çıkıyor. Masalardan, kalaslardan, hatta buzdolaplarından barikatlar yapıyorlar. Victor Hugo’nun “Sefiller” romanındaki, askerî kuvvetlere karşı duran sivil halkın sokaklarda barikatlar kurarak mücadele etmesine benzer sahneler… İyi de, sene 1789 değil, 2022! Zırhlı araçlara, roketlere, dehşetengiz bombalara karşı ne ise yarar bu çerden çöpten engeller?

Batı medyasının “millî kahraman” olarak lanse ettiği Zelenski, AB ve ABD’nin yetersiz yardımına sitem ederken halkı direnişe davet ediyor devamlı. Yazıyı kaleme aldığımız şu günde (6 Mart 2022) ajanslar sivil halkın bir kısmının Ukrayna’yı terk ettiğini, şehirlerde çatışmaların yer yer başladığını haber veriyor. Bize göre, bundan sonra bir katliam yaşanırsa bunun sorumlusu Zelenski’dir. Bu tespitimize şaşacaksınız ama nedenini aşağıda izah edeceğiz.

Başta Avrupa’yı ve kıta coğrafyasını teyakkuza gark eden bu istilanın sebeplerini irdelememiz, perde gerisindeki hakikatleri görmemiz açısından gereklilik arz eder. Putin, bir sabah kalkıp da “NATO’yu yanı başımıza davet eden Ukrayna’ya bir hareket çekeyim de gününü görsün!” demedi elbet. Böyle dünya çapında krize yol açan hâdiselerin, denizdeki buz dağı misali görünmeyen “nedenler silsilesi” vardır.

1- Kendi döneminde eski ABD Başkanı Trump, NATO giderlerini karşılamak için yüzde 2’lik ödemeleri yapmayan AB ülkelerine bozuk çaldı. AB’nin lokomotifi Almanya bunu gereksiz görüyor, Başkan Macron ise NATO’nun beyin ölümünden bahsederek yeni bir Avrupa ordusundan dem vuruyordu. İyi bir ticaret adamı olan Trump’un bütün yükü kendi sırtında taşımaya niyeti yoktu. Bozulan ekonominin dengelenmesi için masrafları kısmayı, hatta askerlerini Orta Doğu’daki üslerinden geri çekmeyi dillendirir olmuştu.

2- Amerikan seçmeni Trump’a “Sen git de ticaretinde uğraş” diyerek Biden’i koltuğa oturttu. Yaşlı Başkan, seçimden evvel heyecanlı demeçler vermişti. NATO’yu tekrar toparlayacak, Amerikan dünya hegemonyasını yeniden tesis edecekti. Başa geçtiğinde söylediklerinin “bidondan çıkan boş sesler” olmadığını göstermek istedi. Lâkin “asabi görünümlü, taşkın” Trump’a boyun eğmeyen AB ülkelerinin ayakta zor duran ihtiyara aldırdığı yoktu. Beri yandan yirmi senedir Afganistan’da yapmadık zulüm bırakmayan Coniler, mücahitlerin azimleri karşısında tabana kuvvet firar etmezler mi? Karizmayı fena çizdirmişti. Bir şeyler yapması gerekti…

Silah şirketlerinin savaşı

3- Küreselci Siyonist sermayenin üretim sektörlerinden en önemlilerinden biri silah sanayiidir. Ağırlıklı olarak ABD’de faaliyettedirler. Uzmanlara göre dünyada satılan her üç silahtan biri bunların fabrikalarında üretilmektedir. Binlerce işçinin çalıştığı bu sektörün faaliyetine devam edebilmesi için silahlarını satabilmesi, satış için talep olması, talebin artması için de tüketimin olması icap eder. Tüketimin diğer adı savaşlardır. Savaş olması lâzım ki depo edilen malların satışıyla yeni üretimler yapılabilsin. Aksi takdirde silah sanayii krize girer. Binlerce insanın öldüğü ve sakat kaldığı savaşlar, bu şirket patronlarınca “mutat işler” mesabesindedir.

Yeryüzünde sükûnet ve sulh mu var? Üretim duracak, satış olmayacaktır. O hâlde savaşlar icat edilmeli, piyasa hareketlendirilmeli. Ölecek insanların, dökülen gözyaşlarının ne önemi var?

Silah sanayii şirketlerinin ABD’deki asker, bürokrat ve politikacılarla yakın ilişkisi var. Seçim zamanlarında kongre adaylarının kampanyalarına yapılan bağışlarla taraftar kazanılır. Şirket yönetimine emekli asker ve bürokratlar yüksek maaşla işe alınarak devlet siyasetine etki sağlanır. Ya da bünyelerindeki elemanlar aktif siyasete dâhil edilir. En büyük beş silah şirketinin binaları Pentagon’la komşudur.

2001’deki 11 Eylül hâdiselerinden sonra “teröre karşı savaş” ilân edilerek Irak ve Afganistan operasyonlarına başlandı. Silah sanayii de üretimde yeni bir ivme yakalamıştı. Bu harekâtlarda Savunma Bakanlığı ve Başkan Yardımcılığı yapmış olan Dick Cheney’in Halliburton Silah Sanayii şirketinin eski CEO’su olduğu biliniyor. Eski Savunma Bakanlarından Patrick Shanahan, bu görevinden önce Amerika’nın ikinci en büyük silah şirketi Boeing’de otuz yıl çalışmıştır.

Asker-bürokrat-siyaset yakın ilişkisiyle geçmişte ne tür “haltlar” karıştırıldığını özetle gözden geçirelim…

Asker-bürokrat- siyaset ilişkileri sonucu göstermelik sebeplerle harpler icat edilir. “Vatan, millet” sloganları tezgâhın süsüdür. Savaşlarla binlerin, milyonların katledilmesinin bunlar için önemi yok. Yeter ki üretim olsun, silah satılsın. Vietnam Savaşı (1955-1975), Irak-İran Savaşı (1980-1988), Kore Savaşı (1950-1953), Körfez Savaşı (1990-1991), Yugoslavya Savaşı (1990-1995) veya Afganistan Savaşı (2001-2021), çıkmasında ve devamında müdahil oldukları savaşlardır.

Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, Siyonist küresel sermayenin sahip olduğu silah şirketleri var olduğu müddetçe, dünyada sulh (barış) ve sükûnetten (huzur) bahsetmek abesle iştigaldir.


Nüfusu azalan Rusya

4- Bir devletin gelişebilmesi ve varlığını devam ettirebilmesi için üç unsura ihtiyacı vardır: (a) Yeterli arazi, (b) yeterli nüfus ve (c) sanayi ve ekonomi… İsrail’in arazi ve nüfus açısından sorunu var. Rusya ise yüzölçümü olarak (17 milyon 98 bin 246 kilometrekare) yeryüzünün en büyük devletidir. Fakat 146 milyon nüfusu ile yoğunluğu azdır. Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin’in bile yüzölçümü Rusya’dan azdır. Putin’i ve devlet yöneticilerini düşündüren husus, Slav Rus nüfusunun giderek azaldığıdır.

2002’deki nüfus sayımında 145,27 milyon iken 2010 yılında 142 milyon 91 milyona düşmüştür. Rusya İstatistik Kurumu’na (Rosstata) göre Ocak-Haziran 2020 tarihleri arasında doğumlar, 2019’a göre yüzde 5,2 azalmıştır. Ölüm sayısı ise 28 bin artmıştır. Araştırmacılara göre Rusya’nın nüfusunun sabit kalabilmesi için doğum yüzdesinin 2,2 olması gerekiyor fakat mevcut oran yüzde 1,6. Yani Rusya nüfusu her yıl azalmaktadır. Hesaplamalara göre (dışarıdan göç alma ve göç verme istisna edilirse) 2050’de nüfusu 106 milyona düşecektir.

Diğer bir husus, halkın ancak yüzde yetmişinin Slav olduğu, gerisini azınlıkların oluşturduğudur. Bu oranı da ancak Sovyetlerin dağılması ve Türk devletlerinde yaşayan bir kısım Slavların Rusya’ya dönmesiyle elde etmiştir. Azınlıkların çoğunu Türkler ve Kafkas Müslümanları teşkil ediyor. Bunlar; Tatarlar, Başkurtlar, Çuvaşlar, Çeçenler, Avarlar, Kazaklar, Azciler, Kabardeyler, Kumuklar, Yakutlar, Lezgiler, Karaçaylar, Çerkesler ve Balkavlardır. Slavların nüfusu gerilerken Müslümanların sayısı artmaktadır. Çünkü Slav Rusların evlenme ve çocuk yapma oranları günden güne azalıyor. Bu durum Rus yöneticileri endişelendirmektedir.

Putin’in Ukrayna’ya asker sevk etmesinin nedeni, NATO yanlısı iktidarı düşürmek istemekle beraber, aslen Slav olan halkı kendi tarafına aktarabilmektir. Ukrayna medyasının atıp tutmasına bakmayın, Ruslar ağır hareket ediyorlarsa, halka zarar vermek istememelerindendir. Bize göre taktik şudur: Askerî tesisleri ve havaalanlarını vurarak korku meydana getirmek ve halkın batıya göç etmesini sağlamak. Göç tamamlandığında cephe hattında Batı yanlısı ve Rus karşıtı olanlar kalmış olacaktır. O zaman imha hareketi başlayabilir.

Bir önemli ayrıntı, Rus birliklerinde Çeçenlerin bulunduğudur. Rusya içinde Rusya’ya karşı çıkıp savaşan tek millet Çeçenlerdir. Şeyh Şamil önderliğinde çarlık zamanında, gerekse Dudayev’le Sovyet devrinde Ruslara kök söktürdüler. “Savaş bahane edilerek asimilasyona mı tâbi tutuluyorlar?” diye de düşünülebilir. Ya da azınlıkları eksiltme politikası söz konusu olabilir.

5- 1948 yılında Filistin’de zoraki İsrail Devleti kurulduğunda Yahudilerin nüfusu 1 milyon civarındaydı. Filistin topraklarının yüzde 10’unu işgal ediyordu. Bugün 20 bin 770 kilometrekarelik alanıyla yüzde 90’a çıkarmıştır. Fevkalâde göç politikalarına rağmen nüfusu da ancak 8 milyon civarındadır. Hem toprak, hem nüfus olarak yetersizliğinin farkında olan İsrail, çeşitli bahaneler ve metotlarla her iki sahada artış kaydetme çabasındadır.

Yahudi, Yahudi’nin düşmanı

Filistin’de yeni devletin kuruluşundan önce Yahudilerin buraya göç etmesi isteniyordu. Ama Avrupa’da, bilhassa Almanya’da Yahudilerin hayat standartları yüksekti. Lüks hayatı bırakıp çöllerde çile çekmeye kimse yanaşmıyordu. Vatan ve millet laflarına aldıran yoktu. İdealist Yahudiler büyük hayâl kırıklığına uğradılar. Siyonist küreselci Yahudiler ise plânlarının akamete uğramasından ötürü kızgın ve öfkelilerdi. İkinci Cihan Harbi’nden önce ve sonra Amerika’ya veya diğer Avrupa ülkelerine göç etmek isteyen Yahudiler, Siyonist teşkilatlar tarafından engelleniyordu. Çünkü rota Filistin olmalıydı. Hatta Yahudileri yerlerinden etmek için, daha kuruluş aşamasında olan faşist Nazi Partisi’ne malî destek sağlandı. Amerikan Siyonist finans devleri Harriman ve Guaranty tröstleri, Alman çelik kralı Thyssen’in malî yardımlarıyla Hitler’i palazlandırdılar. Yeni bir dünya savaşı çıkaracak güce eriştiriliyordu Hitler. “Bertrand Russel Barış Vakfı” Genel Sekreteri ve Marksist bir Yahudi olan Ralph Schoenman, “Siyonizm’in Gizli Tarihi” (The Hidden History of Zionism) adlı eserinde Siyonistlerin ne denli Yahudi düşmanı ve Nazilerle iş tutan bir grup olduğunu belgelerle açıklamaktadır.

Schoenman, siyâsî Siyonizm’in kurucusu Thedor Herzl’in “Anti-Semitizm ile çatışmanın gereksiz ve faydasızlığını anlamış bulunuyorum” diye yazdığını belirtirken, revizyonist Siyonizm’in kurucusu Vladimir Jabotinsky’in, “Yahudi halkı çok kötü bir halktır. Haklı olarak komşuları onlardan nefret eder. Kurtuluşları topyekûn İsrail’e göç etmeleridir” dediğini ifade ediyor.

Theodor Herzl (1860, Budapeşte-1904, Avusturya) Çarlık Rusya’sının Dâhiliye (İçişleri) Bakanı ve Yahudi soykırımı olan Kişinev programlarının mimarı Kont von Plehve ile iş tutmuştur. Herzl şöyle bir teklif yapar: “Filistin’e göçe yardımcı olun, Çar’a karşı ayaklanma bitecektir.” Kont bu teklifi kabul eder ve Siyonizm hareketine malî destekte bulunur. Jabotinsky ise Ukraynalı faşist Simon Petilura’ya (28 bin Yahudi’nin öldürüldüğü harekâtı yönetmiştir), Bolşevik Devrim’e karşı mücadele etmek için Yahudi polis gücünün kurulmasını teklif eder. Bu güç, devrime destek olan halktan pek çok kişiyi öldürür.

Almanya Siyonist Federasyonu, Haziran 1933’te Nazi Partisi’ne destek mesajı gönderir. Dünya Siyonist Örgütü’nün 1933’teki kongresinde “Hitler’e karşı hareket” gündeme gelir. Teklif, 43’e karşı 240 oyla reddedilir. Kongre sonunda Hitler, nazik durumda olan Alman ekonomisine yardım çağrısında bulunur. Dünya Siyonist Örgütü, Nazi rejiminin ürettiği malların Avrupa ve Orta Doğu’daki en büyük dağıtımcısı olur. Bu yakınlaşmanın neticesinde Nazi SS güvenlik servisinden Baron Von Mildenstein, Filistin’e altı aylık bir ziyarette bulunur. Dönüşünde Siyonizm’i öven 12 sahifelik bir rapor yazacaktır.       

Siyonistler, kendi amaçları dışındaki Yahudileri kurtarma girişimlerini plânlarına yönelik tehdit addediyorlardı. Bunun için Avrupa ve Amerika’da, göçmen kanunlarının Yahudiler lehine değişimini örgütlü olarak engellediler. İsrail Devleti’nin ilk başbakanı olacak olan David Ben-Gurion (1886-1973), 1938’de İngiltere’deki Siyonist işçiler toplantısında, “Bilsem ki, Almanya’daki bütün Yahudi çocuklarını kurtarmak için ya İngiltere’ye götürmek ya da yarısını İsrail’e götürmek zorundayım, ikinci şıkkı seçerim” demiştir.

1944’te Macar Yahudilerinin durumu oldukça kötüydü. Slovakyalı Haham Dov Mihail Weissmandel, Auswitz’deki fırınlarda yakılmakta olan Yahudileri kurtarmak için müttefiklerden ve Siyonist teşkilatlardan yardım istedi. Siyonistler bu çığlıkları duymazlıktan geldikleri gibi, ABD ve İngiltere’de de duyulmasını engellediler. Macaristan’daki kıyımdan kurtulanlardan Malchiel Greenwald, Budapeşte’de katledilen yüz binlerce Yahudi’nin sorumlusunun Alman Nazi yetkilileriyle anlaşan Siyonist liderler olduğunu açıkladı. Bu, dünya kamuoyunu şok etti. Siyonistler altı yüz tanınmış Yahudi’nin salıverilmesine karşılık, geride kalanlara ses çıkarmamışlardı.

Küçük lokma kolay yutulur

6- İsrail Devleti, acil olarak gördüğü toprak ve nüfusu arttırmak politikasını devamlı sürdürmektedir. Komşusu Suriye’den kopardığı Golan tepelerini hâlâ elinde tutmaktadır. Hama ve Humus’ta on binlerce vatandaşını topa tutarak katleden Baba Esad, İsrail karşısında kedi olmuştur. İsrail’in gözü Suriye’dedir. PYD yapılanmasını organize ettiği, sivil görünümlü askerleriyle eğittiği bilinmektedir. “Arap Baharı” karmaşasını fırsat görerek ABD vasıtasıyla Suriye içinde halk ayaklanmasını teşvik etmiştir.

Yüzde sekseni Sünnî olan Suriye halkı, Tunus, Cezayir ve Mısır’daki siyâsî değişimlerden cesaret alıp bir de ABD’nin vaadine kanarak zalim Dürzî yönetime karşı başkaldırdı. PYD’liler de Esad’a karşı çarpışıyorlardı. Dışarıdan gelen “cihatçı Müslümanlar” halkın yanında mücadeleye giriştiler. Esad zor durumdaydı; hatta bir ara Suriye’yi terk edeceği haberi duyuldu. Müslüman bir yönetimin iktidara gelme durumunu kendisi için büyük bir tehlike gören İsrail Cumhurbaşkanı, Esad’ın yularını tutan Putin’e başvurmayı tek çare olarak gördü. Moskova’ya giderek Suriye’ye müdahale etmesini istedi. Rusya, Washington’dan çekiniyordu. ABD yönetiminin razı edilmesi ise kolaydı.

Suriye’deki iç çarpışmalara o ana kadar ses çıkarmayan Rusya’nın askeri kuvvetini bölgeye yolladığını, teslim olma aşamasına gelen Esad yönetimini kurtardığını görüyoruz. PYD de taraf değiştirmiş, Esad’la anlaşarak halk direnişine karşı savaşmaya başlamıştır. Başta Esad yönetimini devireceğini söyleyen ABD, ikiyüzlü karakterini ispatlar tarzda PYD’li teröristleri 60 bin tır dolusu silah ve mühimmatla desteklemeye başlamıştır.

ABD’nin politikası bellidir: Irak’ta olduğu gibi Suriye’yi de parçalara bölmek… Bu, ABD’nin değil, aslında İsrail’in projesidir. Lokma ne kadar küçük olursa, yutması da o kadar kolaydır.

Bu plânın işlemesinde onlar açısından iki engel var: Türkiye ve Rusya. Rusya’yı nasıl hâlledeceklerini plânladıklarını aşağıda göreceğiz…

7- Rusya’daki Slav nüfusun gittikçe azaldığını söylemiştik. Yakın vadede, başta Türkler olmak üzere azınlıklara eşitleneceği kaçınılmazdır. Putin ve çevresi endişelidir. Gözleri Ukrayna’daki Slav halktır. Ama bu nasıl olacaktır? Durup dururken uluslararası hukuk ihlâl edilmez ki? Siyonist küreselciler devrede!

Ukrayna televizyonunda 2015 yılında bir dizi film vizyona konuldu. Büyük bir reklâm kampanyası yapılmıştı. Dizinin adı ise “Halkın Hizmetkârı” idi. Sıradan bir Ukraynalı vatandaşın, yolsuzluğa bulaşmış politikacılara karşı cumhurbaşkanlığı yarışına girişmesini konu ediniyordu. Dizinin sonunda cumhurbaşkanlığını kazanıyordu o kimse. Dizinin başaktörü, o âna kadar fazla tanınmayan, 1978 doğumlu sempatik bir komedyen: Volodimir Oleksandroviç Zelenski… Dizi olağanüstü alâka gördü. Sevimli Zelenski ve dizinin yapımcı şirketi “Kvartal 95”, Mart 2018’de “Halkın Hizmetkârı Partisi”ni kurdu. Parti 2019’da Ukrayna’daki cumhurbaşkanlığı seçimine girdi. Adayı da aktör Zelenski idi. Seçim ikinci turda kazanıldı.

Cumhurbaşkanlığını kazanan Zelenski, Ukrayna’nın güneydoğusunda yaşayan Yahudi bir ailenin çocuğudur. Zelenski yönetimi, nedense önceki başkan Poroşenko’nun denge politikasını terk edecek ve Batı yanlısı davranacaktır. Daha da ileri gidilerek ve uyarılara aldırılmayarak “NATO’ya girme kararı” dahi alınacaktır. Bu, fırının kızmaya başladığı andır.

8- Birileri gidip Putin’ in kulağına fısıldıyor: “İşte Ukrayna pastası!” Putin tedirgindir: “Ya ABD ne der?” “O kolay!” der birileri. Durum yıldırım hızıyla Washington’a iletilir. Biden ve ekibi müthiş bir fırsat yakalamıştır.

9- Rusya ve Amerika bugüne dek hiç birbiriyle savaşmamıştır. Birinci Dünya Harbi’nde Rusya, Avrupa’nın büyükleri İngiltere ve Fransa ile müttefikti. İkinci Dünya Harbi’nde ise Rusya ve Amerika birlikte hareket ettiler. Harp sonunda yeryüzünü paylaştılar. Her biri kendi çöplüğünün horozu oldu. Soğuk Harp döneminde, kendileri değil de kuklalarını tokuşturdular. Biri bir yerde hukuksuz bir taviz koparacaksa, diğerinin başka bir yerde hukuksuzluğuna göz yumacaktı.

10- Rusya’nın Ukrayna’ya girmesine göz yumulursa, dağılma pozisyonundaki NATO toparlanacak, Rusya’nın dünyadaki menfi imajı artacak, yapılan ambargo ile Rusya ekonomisi yıpranacak, en önemlisi de, alınan tavizle ileride hedeflenen plân tatbikata konulabilecekti. Bunlar ABD’nin artıları; bir taşla birçok kuş…

Ukrayna’daki Yahudiler

11-İsrail’in göç politikası, günümüzde de tam gaz devam ediyor. İsrail’in gözü Ukrayna’dadır. BBC’ye göre Ukrayna, Doğu Avrupa’da Yahudi nüfusunun en yoğun olduğu ülkedir. Dünya Yahudi Kongresi’ne göre Ukrayna’daki Yahudi cemaati Avrupa’nın üçüncü, dünyanın ise beşinci Yahudi cemaatidir. Haaretz gazetesine göre Ukraynalı Yahudiler, Ukrayna’ya Rus müdahalesinin başlamasıyla Yahudi ajanslarına, İsrail’e göç etmek için yoğun talepte bulunmaktalar. Independent (23 Şubat 2022), Ukrayna’dan haftada yaklaşık 5 bin Yahudi’nin İsrail’e getirileceğini yazmıştır. İsrail Başbakanı Naftali, Ukrayna Yahudilerini getirmek için çaba sarf ettiklerini, acil durum plânının devrede olduğunu belirtmiştir. 250 bin Yahudi’nin getirilmesinden bahis olunmaktadır.

İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapit, bir röportajda, “İki önemli sorunumuz var: Suriye’nin güneyinde Rusya ile kuzey sınırı ve Ukrayna’daki yüz binlerce Yahudi’nin güvenliğinden duyduğumuz endişe” demektedir.

Küreselci Siyonist sermayenin üretim sektörlerinden en önemlilerinden biri, silah sanayiidir. Bu sektörün faaliyetine devam edebilmesi için silahlarını satabilmesi, satış için talep olması, talebin artması için de tüketimin olması icap eder. Tüketimin diğer adı savaşlardır…

Kukla ve kuklacı

12-Rusya’nın askerî gücüne güvenerek komşusunu istila etmesi hiçbir suretle makul görülemez. Devletler hukukunun, milletlerin hak ve özgürlüğünün ihlâlidir. Kınanması ve reddedilmesi tabiîdir.

Cumhurbaşkanı Zelenski’nin saldırganı suçlaması, AB ve ABD’den yardım talebi ise doğru ve gerekli bir harekettir. Fakat bombalamalarla ölen ve yaralananlardan, milyonlarca insanın göçünden ve perişan olmasından, yakılan yıkılan şehirlerden, çöken ekonomiden hiç mi sorumluluğu yok? Bir devlet başkanı, her şeyden önce halkının can ve mal güvenliğinden mesuldür. Şartlara göre, zorlamalara göre, mevcut durumun vaziyetine göre idare etmeli, karar vermeli değil miydi Zelenski?

Hasmı, NATO’ya girme kararını kabul etmiyor, kendisi için tehdit addediyor, vazgeçilmesini istiyor. Zelenski, “Olmaz” diyor. Biden, askerî hazırlık yapıldığını haber veriyor ve arkasından karışmayacağını bildiriyor. Zelenski “kararlı olduğunu, yardımlarını beklediğini” söylüyor. Avrupa ülkelerinin her biri ayrı telden çalıyor, bol bol nasihat ediliyor.

Rus askerî kuvvetleri harekâta başladı. Durum ciddî hâl aldı. Zelenski düşmanla savaşacağını ilân ediyor, gerekli yardımı yapmayan dostlarını kınıyor. Halkı bütün imkânlarıyla meydanlara, savaşmaya çağırıyor. Daha askerî kuvvetler çarpışmadı, sivil halka ihtiyaç duyulmadı. Bu ne menem çağrı? Roketler atılıyor; tesisler, altyapı, üst yapı imha olmakta. Halk perişan vaziyette ve göç için yollara düşüyor. Hayran olduğun Avrupa ülkeleri dilek ve temennilerini bağışlıyor, NATO ise “-cek”li, “-cak”lı belirsiz laflar ediyor. Sam amcan defaatle asker göndermeyeceğini müjdeliyor da hâlâ neden “NATO da NATO!” ısrarındasın? Baktın ki yardım yok, dünyanın ikinci süper gücü düşmanın ve de sınıra dayanmış, elindeki kozu boşa çıkarman, NATO’ya girme kararından vazgeçtiğini ilân etmen gerekmez miydi? Geri çark ettiğini bildirirsen ileride elini tutan var mı var? “Dün dündür, bugün bugündür” diyen Demirel’i hiç mi duymadın? Yoksa böyle bir siyâsî manevra hiç mi aklına gelmedi? Etrafından da akıl veren, uyaran olmadı mı? Diğer bir ihtimâl, bu davranışının korkunç akıbetini bildiğin hâlde çark etmediğindir. Belki de sırf bu yüzden seçildin! Dizi filmdeki aktörlüğünü “Cumhurbaşkanı” olarak hazırlanan senaryo ile devam ettirmek zorundaydın. İstesen de yapamazdın. Küreselciler maksat hâsıl olunca ipini gevşetirler de ancak NATO’ya girilmeyeceğini ilân edersin. Edersin, edersin de “bâde harabü’l-Basra”…

13- Putin kararlı. İstila tatmin eder şekilde neticelenmez ise koltuğunda duramayacağını biliyor. Acaba kararlılığında harekâta başlamadan önce süper rakibinden almış olduğu teminatın rolü var mı? Böyle bir “ikili anlaşma” mevcut ise Orta Doğu’da sular ısınacak demektir. Bizi de yakından alâkadar eden ikaz mahiyetindeki “tehlike çanlarının” seslerini duyar gibiyiz.