“Üçüncü taraflar”

Görünen o ki Türkiye, Suriye ile Irak sınırında boydan boya güvenli alanı oluşturmakla kalmayacak, daha derinlerde bulunan terör örgütlerinin kontrolündeki bütün stratejik hedefleri yok edecek. PKK/YPG/PYD’nin kolunu kanadını kıracak. Bu sefer şakamız yok. “Üçüncü tarafların” bahanelerini dinleyecek vaktimiz de yok. Durum oldukça ciddî!

NEREDEYSE son bir yıldır, “Dünyada, tarihinde kırılma yaşanan bir süreçten geçiyoruz” diyorum yazılarımda.

Tarih yeniden yazılıyor, coğrafyalar yeniden şekillendiriliyor. İsmi konulmamış küresel bir medeniyetler çatışması içerisindeyiz hâlihazırda.

Türkiye’yi kısır ve sığ çekişmeler parantezine hapsetmeye çalışanların aksine Türkiye’nin önlenemez yükselişinden, “Türkiye Yüzyılı”ndan dem vuruyoruz mütemadiyen. Sadece bölgemizde değil, dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’ye rağmen bir oyun kurulamayacağından bahsediyoruz hep.

O ismi konulmamış ve dipten dibe devam eden medeniyetler çatışması sanırım yavaş yavaş görünür hâle geliyor.

Malûmunuz, Ankara’nın göbeğinde, hem de Meclis’in açılacağı günde hain bir saldırı ile yüzleştik. Suriye’den geldikleri tespit edilen teröristler, kahraman polislerimizin cesaret ve dikkatleri sayesinde hedefledikleri etkiyi elde edemedikleri bir girişimde bulundular.

O iki terörist böyle bir eylemi şehrin kalabalık bir merkezinde de yapabilirlerdi; böylesi bir saldırı daha ses getirici olabilirdi belki de. Ancak teröristlerin iplerini elinde tutan kuklacılar bu hain saldırıyı Devlet’in kalbinde yapmayı tercih ettiler. Bu saldırı Devletimize verilmek istenen bir mesajdı besbelli.

Bu terör saldırısı, muhtemelen hazırlıkları çoktan tamamlanmış olan bir harekât plânının tetikleyicisi oldu aynı zamanda.

Saldırı sonrası Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, teröristlerin ağababalarına ve tüm dünyaya meydan okuyarak Suriye’deki teröristlere ait altyapı ve üstyapıların meşru hedeflerimiz olduğunu söyledi ve “üçüncü tarafların” buralardan uzak durmalarını tavsiye etti.

Meydan okunan “üçüncü taraflar” sanırım mesajı almışlardır.

Sahada terörist unsurlara destek veren ülkelere rağmen Türkiye kararlı bir operasyona başladı ve bu operasyon tüm hızıyla devam ediyor.

Görünen o ki Türkiye, Suriye ile Irak sınırında boydan boya güvenli alanı oluşturmakla kalmayacak, daha derinlerde bulunan terör örgütlerinin kontrolündeki bütün stratejik hedefleri yok edecek. PKK/YPG/PYD’nin kolunu kanadını kıracak.

Bu sefer şakamız yok. “Üçüncü tarafların” bahanelerini dinleyecek vaktimiz de yok. Durum oldukça ciddî!

Devletimiz tüm diplomatik ve askerî unsurları ile böylesi kritik bir sürece girmişken, özellikle Altılı Masa liderlerinin (!) bu gelişmelere kayıtsızlıkları çok dikkat çekici ve ziyadesiyle ironik.

Ankara’daki hain saldırıyı bile yarım ağız protesto eden, gizli ortaklarını üzmemeye gayret eden tavırları çok manidar. Günlerdir sınır ötesinde yürüttüğümüz operasyonlardan ya haberleri ya da kurabilecekleri tek cümleleri yok. Ne acı!

Böyle tarihî bir dönemeçte Türk Ordusunun ve askerinin yanında olmak, onlara destek vermek, Türkiye’nin bu haklı ve önemli dâvâsında millî bir duruş sergilemek istisnasız her bir lider (!) için zül olmuş. Dilleri lâl olmuş.

Kendilerine sorsanız, hepsi birbirinden milliyetçi, mukaddesatçı, vatanperver… Sevsinler sizi!

Böyle bir günde Devletimizin ve Ordumuzun yanında durmak kimseyi “AKP’li” yapmaz, vatansever yapar. Bu liderler (!) bu fırsatı bile kullanmak istemediler işte. HDP yahut yeni adıyla YSP ile farkları olmadığını, haydi hafifletmiş olalım, aynı yolun yolcusu olduklarını gösterdiler.

Henüz birkaç ay önce bu ittifakın aleni ve gizli (!) ortakları bir aday etrafında bir araya geldiler. Sadece yüzde birkaç oy ile Cumhurbaşkanlığını ve Meclis çoğunluğunu kaybettiler. Şimdi bu ittifakın Meclis çoğunluğunu ve Cumhurbaşkanlığını kazanmış olduklarını düşünün sadece bir anlığına.

Bu amorf yapı, bırakınız bu operasyonları plânlamayı ve yürütmeyi, oradaki mevcut güçlerimizi bile geri çekme, bölgeyi emperyalist yamyamlara terk etme paydasında bir araya gelmiş durumdalar.

Türkiye, sadece sınırları dışındaki engellerle değil, içerideki takozlarla da mücadele ederek tarih yazmaya, oyunları bozmaya, oyun kurmaya devam ediyor.

14 ve 28 Mayıs günlerinin Türkiye için ne kadar kritik günler olduğunu sanırım şu günlerde daha net görebiliyoruz.

Millet İttifakı yönetimindeki Türkiye’de, şu günlerde bırakınız böyle bir harekât plânlamasını, hâlâ bakanlık pazarlıklarını ve HDP’ye verilen sözlerle ilgili atılan adımları izliyor bile olabilirdik. Allah ülkemizi, milletimizi, Devletimizi büyük bir felâketten korumuş.

Hakan Fidan, teröristlerin yanında duran “üçüncü taraflara” gerekli uyarıları net şekilde yaptı. Sınırımız dışındaki “üçüncü taraflar” bu mesajı aldılar.

Umarım hâlâ teröristlerin yanında duran içimizdeki “üçüncü taraflar” da bu mesajı doğru okumayı bilirler. Aksi durumda başlarına geleceklerden kendileri sorumlu olacaktır.

Benden uyarması…

Kalınız sağlıcakla efendim.