
İKİ soruyla başlayalım: Üçüncü
ittifak ne kadar gerçekçi? Yahut Erbakan’ın hesabı, Cumhur’un selâmeti mi, sağ
muhalefetin zaferi mi?
Kan uyuşmazlığı yaşayan siyâsî partilerin bir araya
gelip ortak bir hedef üzerinde anlaşması, her birinin kendi ilkelerinden taviz
vermesi sonucunu doğuruyor. CHP, Saadet Partisi ile ittifak etmek için kendi
lâiklik anlayışından, İyi Parti ile ittifak etmek için milliyetçilik anlayışından
sapmalar yaşıyor. İyi Parti, CHP ile bir arada kalabilmek için HDP’ye göz yummak,
hatta güzellemeler yapmak zorunda kalıyor. SP kendi tabanını hiçe sayarak 28
Şubat plânlayıcılarının yanında poz vermeye mecbur kalıyor…
Bunların her biri kendi tabanlarında huzursuzluğa
sebep olurken, ittifak tabanının tamamı “Erdoğan’ı devirme” ortak hedefine de konsolide
olamıyor bir türlü.
İşte bu yüzden defalarca yazıldı, konuşuldu yani bir
ittifak seçeneği… Bunun için en uygun olan da İyi Parti etrafında toplanacak
sağ partilerin ittifakı olarak görüldü hep. Liderler düzeyinde çok fazla dile
getirilmemiş olsa da “üçüncü ittifak” seçeneği, tartışma programlarından sokağa
taşalı çok oldu. Ve sonunda Fatih Erbakan’dan geldi teklif.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı, “Haydi yeni bir ittifak kuralım” dememiş olsa da açık açık bu seçeneğin zorunluluğuna vurgu yaptı. Mevcut ittifakların ikisine de kendilerini yakın hissetmediklerini, hatta tabanlarının da kendilerini bu iki kanada oturtamadığını dile getirdikten sonra, İyi Parti liderliğinde bir sağ ittifakın içinde olabileceklerini ifade etti. Erbakan’ın aklından geçene göre, İyi Parti, SP ve DP Millet İttifakı’ndan, BBP de Cumhur İttifakı’ndan ayrılacaklar, ittifaklar dışında kalan sağ partiler YRP, GP ve DEVA ile birlikte bir “Sağ İttifak” kuracaklar.
Mevcut sağ parti iktidarına karşı, siyâsî yelpazenin gene
sağındaki partilerin iktidara alternatif oluşturma çabası kulağa hoş geliyor
aslında. Böylece sağ-sol siyaseti, ittifaklarda da hayat bulmuş olacak ve CHP
ile HDP resmî olarak da ortak olmaktan çekinmeyecek. Her parti, kendi
ideallerine yakın ortaklarla hareket etme özgürlüğüne kavuşacak. Ancak Fatih
Erbakan’ın bu teklifi, “Erdoğan düşmanlığı” üzerine politika oluşturma geleneği
olanlar için çok kolay bir çözüm gibi görünmüyor. Erbakan, “Erdoğan gitsin de
kim gelirse gelsin” diyen tarafta olmamış, vatan-millet-ümmet derdinden
vazgeçmemiş, rahmetli babasından aldığı siyâsî ahlâk seviyesini düşürmemiş biri
olarak, kurulacak yeni bir ittifakın ortaklarının başlayacakları yerde
duracakları tahmininde bulunmuş olabilir. Fakat Cumhurbaşkanlığı seçim sistemi,
ilk turda sonuçlanmayacak bir seçimin ikinci turunda, zayıf ittifakın iki büyük
kanata kaymasını mecbur tutuyor. Böyle bir durumda ortak hareket imkânı olmayan
bir ittifakın kurulmasının da bir anlam ifade etmeyeceği zannındayım.
Sen ittifak olarak, Millet ve Cumhur İttifakı’ndan daha
iyi bir yönetim vadedeceksin, “Millet İttifakı’na oy vermeyin, şunu yapar”,
“Cumhur İttifakı’na oy vermeyin, bunu yapar” diyeceksin, sonra da seçim ikinci
tura kalınca parçalanıp “Oy vermeyin” dediklerinden birine oy isteyeceksin;
kolay değil!
İlk bakışta, mevcut iktidarın işine yarayacak bir
teklif gibi görünüyor bu yeni ittifak modeli. Muhalefeti parçalayacak, seçimi
ikinci tura götürse bile milliyetçi-muhafazakâr kanadı tekrar şer ortaklığına
döndüremeyecek bir yapı hazırlanıyor gibi. Yani “Fatih Erbakan “Cumhur İttifakı’na
mı çalışıyor?” sorusu hiç de mantıksız değil.
Ancak, bu kurguyu bozabilecek bir muhtemel durum var. O
da yeni kurulan ittifakın ikinci büyük ittifak olarak ikinci tura kalması…
Fatih Erbakan, eğer rahmetli babası kadar akıllı bir
siyasetçiyse, İyi Parti önderliğinde kurulacak ve AK Parti ile MHP dışındaki
tüm sağ partileri aynı çatı altında toplayacak oluşumun sol ittifaktan daha
fazla oy alması hesabını yapmış olmalıdır. İşte ancak o zaman sağ partiler sol
partilere yamanmış görüntüsünden kurtulurlar. Ve sol ittifak, yeni sağ ittifakı
iktidar yapmak için sandığa gitmek zorunda kalabilir.
“Hangisi iyi?” diye bana sorarsanız, ilk tercihime Cumhur İttifakı’nın yeniden ve ilk turda seçilmesini koyarım. İkinci tercihim, ikinci turda Millet İttifakı’na oy vermekten imtina eden milliyetçi muhafazakâr seçmenin oyu ile Cumhur İttifakı’nın iktidarı kazanmasıdır. Üçüncüsü ise bir tercih değil ama eğer 20 yıllık iktidar bu seçimde yıkılacaksa, bunu gene bir sağ ittifakın yapması, CHP-HDP ağırlıklı bir yapının devleti yönetecek kademeleri işgal etmemesi ehven-i şerdir.