Üç tarafı su, dört tarafı pusuyla çevrili bir ülkenin tercihi

İktidar kanadı “Türkiye Yüzyılı” başlığındaki projelerin devam etmesinden yana; ana muhalefet partisi ile küme üyeleri ise “Parlamenter sisteme geri döneceğiz” vaadi ve sloganıyla 21 yıldır tek başına iktidar olmayı başaran Erdoğan liderliğindeki hükûmeti devirme peşinde. Bu yüzden tarihî bir seçim.

HANGİ yazıya başlarsam başlayayım, illâki bir hâdisenin “ders” nitelikteki ikazı gözümün önüne gelir. Coğrafya dersine giren hocalarımızın sıklıkla yinelediği bir terim vardı: “Ülkemiz, üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımada…”

Evet, dost ve düşmanlarımız, bol sulu ve verimli topraklara sahip olduğumuz konusunda bizimle hemfikirler.

Asırlardır dillendirdiğimiz gerçeklerden biri de Akdeniz, Ege ve Karadeniz gibi uçsuz bucaksız kıyılara sahip ve “Mavi Vatan” olarak adlandırılan sularda yaşayan balık sayısınca, gizli ve aşikâr hasmımızın olduğudur. Belki de bu yüzdendir “su uyurken düşmanın uyumaması”.

Ülke olarak, bize çok büyük bir badire yaşatan depremlerin tesirini henüz atlatamadan verilen seçim startı ile önemli bir tercihe hazırlanıyoruz; en geniş ismiyle “2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimleri”…

Bu seçimlerin gerçekleşmesine sayılı günler kala, gözlerimiz ve kulaklarımız, bazı terim ve ifadelerle rakamlara da şahitlik ediyor. Bugün hepsini bir araya toplayıp resmigeçit törenine sokmayacağız elbet ama öne çıkanlara kısaca değinmek istiyoruz.

Tarihî seçim

Bin yıllık devlet geleneğine sahip ülkemiz, yüz yıldır da Cumhuriyet’e sahip. Geride kalan bir asırlık zaman diliminde kurulan hükûmetler, o hükûmetlere başvekillik ve başbakanlık yapan liderler, demokratik tercih haklarını sandığa yansıtan seçmenlerin oyu ile mazbatalarını aldılar ve ülkenin kaderinde söz sahibi oldular.

1923-2023 yılları arasında 66 hükûmet kuruldu; kimi tek başına, kimi koalisyon ortaklarıyla iktidara geldi. Kimi uzun, kimi kısa ömürlü oldu. Kimi seçimle geldi, kimi darbe ile gitti. Kimi gizli oy açık sayımla, kimi açık oy gizli oyla seçildi. Kimi güvenoyu aldı, kimi ömür boyu baraj altında kaldı. Kimi çoğulcu demokrasiyle, kimi tek parti dönemi, kimi de partiler üstü askerî hükûmet tarafından muktedir oldu. Oldu da oldu, maşallah…

2018 yılından beri Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile yönetilen Türkiye, 13’üncü Cumhurbaşkanı ile 600 ceylan derili koltuğun yeni mukimlerini seçmek için 14 Mayıs 2023 günü sandık başına gidiyor.

Önce iktidarın, daha sonra Cumhur İttifakı’nın dillendirdiği “tarihî seçim” ifadesi, artık muhalif ittifak ve partiler tarafından da dillendiriliyor.

İktidar kanadı “Türkiye Yüzyılı” başlığındaki projelerin devam etmesinden yana; ana muhalefet partisi ile küme üyeleri ise “Parlamenter sisteme geri döneceğiz” vaadi ve sloganıyla 21 yıldır tek başına iktidar olmayı başaran Erdoğan liderliğindeki hükûmeti devirme peşinde. Bu yüzden tarihî bir seçim.

İttifaklar ve adaylar

15 Temmuz 2016 yılında gerçekleşen darbe girişiminden sonra partiler, siyâsî görüşlerini bir kenara bırakarak ülkenin bekası noktasında birleştiler. 93 yıllık demokrasi geleneğinde sıklıkla müracaat edilen koalisyonlar tarihin tozlu rafları arasına kaldırılmış, ittifaklar doğmuştu. 2018 yılında gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde, çıktıkları ilk randevuda Cumhur İttifakı, rakibi Millet İttifakı’na karşı galip gelmeyi başarmıştı.

Cumhuriyet’in 100’üncü yılında gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı Seçiminde bu ikiliye “Ata İttifakı” gibi üç ittifak daha dâhil oldu ve ittifak sayısı beşe yükseldi.

Cumhurbaşkanlığı için yarışacak dört aday, YSK tarafından onaylandı: Cumhur İttifakı’nın adayı AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olurken, Millet İttifakı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile şansını deneyecek. Ata İttifakı ise milliyetçi seçmene sırtını yaslayacak ve adayları Sinan Oğan olacak. Son aday, bir önceki seçimde CHP saflarından Millet İttifakı adayı olarak hatırı sayılır bir oy almasına rağmen Erdoğan’a karşı kaybeden, Memleket Partisi lideri Muharrem İnce olacak.

Milletvekilliği seçimlerinde fikir ve eylem birliği yapan diğer ittifakları da göreceğiz aynı zamanda.

14 Mayıs

2023 Seçimleri 18 Haziran’da yapılması plânlanmıştı ancak takvim, seçimlerin belirlenen tarihte yapılması hâlinde birçok sorunu da beraberinde getireceği öngörüsü ile Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bir ay öncesine alındı.

14 Mayıs, Türk siyâsî tarihi için bir dönemeç hükmünde. Zira “Yeter, söz milletindir” mottosu ile yola çıkan Demokrat Parti’nin CHP karşısındaki zaferini ilân eder bu tarih. Bundan üç çeyrek yüzyıl önce, 1950 yılında afiş yoluyla yapılan propaganda, “Dur!” anlamını taşıyordu ve CHP’yi durdurmuştu.

Haç ile Hilâl’in savaşı mı?

Bu seçim o kadar önemli ki, sadece siyasete yön verenler değil, akademisyenler, hukukçular, askerler, STK ve basın mensupları, yazarlar, din adamları, iş insanları, sporcular, sanatçılar, aktivistler, sosyal medya fenomenleri, üniversite öğrencileri, esnaflar, pazarcılar, emekliler, memurlar ve işçiler de konuşuyor, müdâhil oluyor. Elbette olmalılar. Zira demokrasi ile yönetilen bir ülkenin fertleri her biri.

Ama çizmeyi de aşmadı değiller. Cumhur İttifakı etrafında birleşen seçmenin dile getirdiği “Bu seçim Haç ile Hilâl’in savaşı” betimlemesine, “Hayır! Bu seçim Haç ile Hilâl’in savaşı değil, aç ile Bilâl’in savaşı” diyerek intikam hislerini ifşa ettiler. İleri gitmeden ziyade, haddi aşma olarak görülmeli bu tür söylemler.

Çıraklıktan kalfalığa, ustalıktan şahlanışa

Dile kolay, tek başına çeyrek yüzyıl iktidarda kalmak ve her dönemi Mimar Sinan’ı hatırlatan bir eda ile belgelemek… İlk beş yılı “çıraklık”, daha sonraki dönemi “kalfalık” ve ülkeyi her alanda dışa bağımlı olmaktan kurtaran projelerin halkın hizmetine sunulduğu “ustalık” dönemi…

Son olarak ikinci bir yüzyıla hazırlanan ülkemizde, 2023 Türkiye’sinin temel taşı niteliğindeki “Türkiye Yüzyılı” projesi kapsamında gerçekleşen ve gerçekleşecek olan projeler ile “şahlanış” dönemi…

Millî ve yerli üretim anlayışıyla, istihdam ve kariyer öncelikli projelere hızlıca göz atacak olursak…

Dijitalleşme devrimi ile e-Nabız, CİMER, HES, KALDES gibi uygulamalar, devasa şehir hastaneleri, Türkovak aşısı, savunma sanayiinde Gökbey ve Atak helikopterleri, İHA’lar, SİHA’lar, MİLGEM ile Fatih, Yavuz ve Abdülhamid Han isimli sondaj gemileri, ulaşımda çığır aşan Marmaray, Yüksek Hızlı Tren, İstanbul Havalimanı, otobanlar, barajlar, millet bahçeleri, Türk Akım doğalgaz projesi, arabuluculuk faaliyetleri, “İlk Evim, İlk İş Yerim”den sonra depremle birlikte tarihin en büyük sosyal konut inşâsı, asgarî ücret ve 3600 iyileştirmeleri ile EYT kanunu…

Devrim’in devrimi TOGG

Yetti mi? Elbette hayır! Peki, duruldu mu? Elbette hayır! Devrim’in yarım kalan heyecanını tamamlamak üzere Mart ayında banttan inen yerli markamız TOGG ve son olarak 10 Nisan 2023 tarihinde Deniz Kuvvetleri envanterine giren, dünyanın ilk silahlı insansız hava aracı (SİHA) gemisi ve Türkiye’nin en büyük askerî gemisi TCG Anadolu ilk akla gelenler…

Ankara’daki bütün metroları birbirine bağlama parolası doğrultusunda AKM-GAR-Kızılay hattının 12 Nisan 2023 itibariyle açıldığını,

12 saatlik yolu 2 saate düşürecek olan Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren (YHT) hattında ise sona gelindiğini, Hint Okyanusu’ndan Basra Körfezi’ne ve Körfez ülkelerini Akdeniz, Avrupa, Karadeniz ve Kafkaslara bağlayan “Kalkınma Yolu Projesi”ni de hatırlatmakta fayda var.

“Türkiye Yüzyılı” mı, “İkinci Yeni Yüzyıl” mı?

Bu başlıkta tartışılması gereken, Cumhur İttifakı’nda yer alan partilerin desteklediği AK Parti’nin “Türkiye Yüzyılı” projesine alternatif olarak Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu’nun liderliğini yaptığı CHP tarafından sahaya sürülen “İkinci Yeni Yüzyıl” projesinin birbirlerini tamamlayan mı, yoksa birbirlerinden ayrılan bağımsız unsurlardan mı oluştukları konusudur.

Tam bu noktada, bir de kara propagandaya temas etmek istiyorum: Karadeniz’de bulunan doğalgaz ile Bilecik’te bulunan altın rezervlerinin, hatta TOGG fabrikasının hayâlî olduğuna dair yapılan bahse konu söylemlerin sosyal medya üzerinden paylaşımlarına ruhsat veren muhaliflerin, olası seçim zaferi sonrasında bu projeleri rafa kaldırıp kaldırmayacakları ya da sahiplenerek sonuçlandırıp sonuçlandırmayacakları konusundaki görüşleri önemli.

Yedinci ortak

13’üncü Cumhurbaşkanı adayını belirlemek üzere 13 kez toplanan Altılı Masa, adayını 13 Mart 2023 tarihinde açıkladı. Masanın etrafını dolduran ve görünen 6 liderin dışında, nerede yer verdikleri görülmese de bariz varlığı hissedilen ve dillendirilen “yedinci” ortak, hiç şüphesiz PKK terör örgütü ile göbek bağını kesmeye cesaret edemeyen HDP’dir -ki Anayasa tarafından hakkında kapatma dâvâsı açılmıştır-.

Risk yaşamak istemeyen Halkların Demokratik Partisi’nin stepneleri, 14 Mayıs tarihinde Yeşil Sol Parti listelerinden aday başvurusu yaptılar.

PKK ve HÜDA-PAR

Gerek Cumhur İttifakı, gerekse Millet İttifakı olsun, Kürt oylarının seçimin kaderini değiştireceği noktasında aynı görüşe sahipler. Bundan dolayı her iki ittifak da büyük kitlenin sandığa yansıyacak iradesine talip.

Ancak Kürt oylarına ipotek koyan HDP, önemli bir badire. Buna ulaşmak isteyen ittifakların siyâsî muhatap olarak ileri sürülen HDP ve HÜDA-PAR ile masaya oturması kaçınılmazdı.

Millet İttifakı, Erdoğan’ı devirme hayâlini gerçekleştirme arzusunda olan ve PKK’yı terör örgütü olarak nitelemeyen, 2018 Seçimlerinde yüzde 11,70 oy oranına ulaşan HDP ile el sıkışırken, Cumhur İttifakı ise 2018 Seçimlerinde yüzde 0,31 oy alan ve adı Hizbullah ile anılan HÜDA-PAR ile seçime girecek.

Ancak HÜDA-PAR içerisinden bazı yöneticiler, partilerinin Hizbullah’tan ayrı tutulması gerektiğini söyleseler de “Hizbullah terör örgütü değildir” söyleminde bulundular. Buna en büyük tepkiyi, Cumhur İttifakı’nın ortaklarından BBP lideri Mustafa Destici verdi: “HÜDA-PAR’ın söylemlerini doğru bulmadığımı Sayın Cumhurbaşkanı’na ilettim. Terör örgütü, hangi mensuba ait olursa olsun terör örgütüdür. Bizim millî görüşümüze uymayan HÜDA-PAR Cumhur İttifakı’nda değildir, sadece AK Parti listelerinden seçime giren bir partidir.”

MHP ve İyi Parti

Bu seçimde, dengeleri elinde bulunduran diğer iki parti ise, hiç şüphesiz milliyetçi kanadın temsilcileri olan MHP ve İyi Parti’dir. İlginçtir, ikisi de kuruldukları günden beridir devletin bekasını savunuyor ve bulundukları yerin “doğru” olduğunu seçmen tabanlarına anlatıyor.

Aynı geleneğin temsilcileri ve geçmişte aynı çatı altında siyaset yapmış olan Bahçeli ve Akşener’in refleksleri, ittifakların devamını ve geleceğini belirlemede önemli bir parametre. Hatırlanacağı üzere her iki parti de kendi logolarıyla seçime girme kararı aldı. Bunda en büyük etken, hem partilerini yarının Türkiye’sine hazırlamak, hem de Hazine yardımından faydalandırmak.

Saadet Partisi ile Yeniden Refah Partisi

Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile özellikle kurucular olmak üzere AK Parti’nin büyük çoğunluğunun neşet ettiği, eski Başbakanlardan merhum Necmettin Erbakan’ın liderlik ettiği Refah Partisi, Türk siyasetine çokça yeni element kattı: Millî Nizam, Millî Selâmet, Refah, Fazilet, AK Parti, Saadet ve Yeniden Refah Partileri…

Bugün ilerleyen yaşı ile ittifaklara ev sahipliği yapan Temel Karamollaoğlu’nun liderlik yaptığı Saadet Partisi, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu “Mücahit” olarak lanse ederken, Erbakan Hoca’nın ilke ve prensiplerini yaşatma gayesi taşıyan oğlu Fatih Erbakan, genç yaşı ile uzun seneler siyâsî arenada yerini alacak gibi görünüyor. Ama evvelinde zor bir karar verdi ve tercihini Cumhur İttifakı’ndan yana kullandı.

Memleket, DEVA ve Gelecek, Zafer ve Millî Yol Partileri

Beş parti de 2018 seçimlerinden sonra kuruldu ve liderleri, daha önce siyaset yaptıkları partilere karşı muhalif cephenin savunucuları oldular. Kamuoyu tarafından biraz benlik, biraz hırs ve kendini ispatlama, doğacak siyâsî boşluktan nemalanacak gruplar olarak görülen bu oluşumlar, aynı zamanda intikam arzusunun tezahürü olarak görülüyorlar.

Muharrem İnce, 2018 yılında elde ettiği başarıyı dünden bugüne kendi hesabına yazan bir lider ve oradan aldığı güçle seçime büyük bir umutla giriyor. Babacan ve Davutoğlu ise AK Parti saflarına olan sadakat çizgisinden oldukça uzaklaşmış durumdalar. Her ne kadar yan yana dursalar da aynı partinin üyesi olamadıkları gibi eski liderlerine karşı da en sert söylemlerde bulundular.

Başta Suriye politikası olmak üzere, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile yaşadığı polemikle gündeme gelen Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, seçim öncesinde büyük bir ittifakın doğması yönünde çokça mücadele etti ancak bunda muvaffak olamadı. Ne Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı aday gösterebildi, ne de kendisini. Ata İttifakı olarak Sinan Oğan’ı seçmenlerin tercihine sunmayı başardı.

BBP’nin kurucu lideri Şehit Muhsin Yazıcıoğlu sonrasında Alperenlerin birliğinde de zaman zaman çatlamalar meydana geldi ve partilerinde siyaset yapma imkânı kalmadığı gerekçesi ile yol ayrımına girenler oldu. Büyük Birlik Partisi’nin yönetiminden ve Cumhur İttifakı’nı desteklemesinden memnun olmayan grup, Remzi Çakır öncülüğündeki “Millî Yol Partisi” çatısı altında bir araya geldiler ve 2023 Seçimlerinde pusulada kendilerine yer buldular.

Birinci tur mu, ikinci tur mu?

Seçime tam 30 gün var ve bütün gazeteciler, analistler ve anket şirketleri Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile ilgili iddialı yorumlarda bulunuyorlar. Kimi şimdiye kadar yenilgi yüzü görmeyen Erdoğan’ın son seçimden de başarı ile çıkacağını ve hiçbir bir projeyi yarım bırakmayacağı görüşünde, kimisi de Kılıçdaroğlu’nun ilk rauntta rakibine bariz üstünlük kuracağını söylüyor.

Seçimlerin ikinci tura kalması durumunda ise Erdoğan’ın avantaj yakalayacağına kesin gözüyle bakılıyor. Burada en önemli nüans, ikinci turdan sonra kimin kimi ya da hangi ittifakı destekleyeceğidir.

Bu seçimi önemli kılan etkenlerden biri de Meclis aritmetiğinin değişme olasılığıdır. Bu yüzden partiler, aday belirlerken bunu da göz önünde bulundurdular. Ne denli başarılı olacaklarını ise hep birlikte göreceğiz.

100 bin imza

Meclis’te bulunan partileri kapsamayan 100 bin imza uygulaması, Meclis dışındaki partileri ve bağımsız isimleri ilgilendiren ve bir hayli zorlayan bir süreç.

Buna göre, Meclis dışındaki partilerin aday göstermesi veya bağımsız isimlerin her birinin aday olabilmesi için vatandaşlardan her bir aday hakkında 100 bin imza toplanması gerekiyordu. Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olan seçimlerde Hilmi Özden, Halil Murat Ünver, Yakup Türkal, Ahmet Özal, Sinan Oğan, Muharrem İnce, Doğu Perinçek, Fatih Erbakan, İrfan Uzun, Davut Turan ve Erkan Trükten’i seçmenler tarafından verilecek 100 bin imza ile cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilebilecekti. 100 bin oy toplama gücüne sahip Fatih Erbakan, Cumhur İttifakı’na katılarak adaylıktan çekildi. Ata İttifakı adayı Sinan Oğan ile Memleket Partisi lideri Muharrem İnce, 100 bin barajını geçen isimler oldular. İddialı söylemlerde bulunan Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek ile 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal ise büyük bir hayâl kırıklığı yaşadı ve yaşattılar. Diğer adaylar ise umduklarını bulamadılar.

100 bin imza uygulamasını doğru bulmakla birlikte, gelecek dönemde şöyle bir şeyin denenmesinin faydalı olacağını düşünüyorum: Madem adaylar halkın imzası ile belirleniyor, o hâlde milletin önerdiği herhangi bir isim, kendisi adaylık başvurusu yapmadan aday gösterilebilir.

Ergenekon’dan çıkış mı, felâketler çağından kaçış mı?

Ne kadar kızsam da yine uzun soluklu bir yazı olduğunun farkındayım ama zamana şerh düşmek, bugüne fikir ve yarına iz bırakmak adına gayretin bir nişanesi olsun istiyoruz.

İster Moğolların Yaratılış Destanı olarak anılsın, ister Göktürk milletine ait Türk destanı olarak, Türkler, Ergenekon gibi bir yerden, 400 yıllık o muhasaradan, yol göstericileri Börteçine ve mitolojik bir varlık olan bozkurdun himayesi sayesinde, sergiledikleri inanç ve azimle çıkmayı başarmışlardır.

Bugün yaşadığımız tüm felâketlerden ve badirelerden dün olduğu gibi yarın da çıkmayı başaracağız; aynı azim, aynı inanç, aynı birlik sağlanması koşuluyla. Ve gayesi memleket olan, bayrak olan, ezan olan, hizmet aşkı olan serdengeçtilerin, alplerin ve alperenlerin, nice cesur ve bir o kadar kahraman şühedanın yol göstericiliğinde…